BÖLÜM 3- SİZ HİÇ AŞIK OLDUNUZ MU?

6 1 0
                                    

Herkese tekrar merhaba ^^ Yeni bölüm yayında. Ava, Papilion'a geçtikten sonraki maceraları için takipte kalın :) Yorumlarınız benim için kıymetli, lütfen yorumlarınızı da yazın.

Keyifli okunmalar...^^

Ava can havliyle koşuyordu. Bir yandan ardına bakıyor bir yandan tökezleyerek hızı kesiliyor ve adımları birbirine dolandığından kendini yemyeşil çimlerin üzerinde buluyordu. Doğadaki çiçekler rengarenk çimlerin arasında yükseliyordu. Ava koşarken bir yandan çiçekleri, daha önce görmediği ağaçları görüyor hem şaşırıyor hem de hayran kalıyordu. Aslında ağzında hala hayatında gördüğü en şişman kişinin yaptığı lezzet yemekten vardı. Arada koşarken bir yandan da onu çiğniyordu. Mmm, gerçekten çok lezzetliydi. Yumuşacık ekmeğin içerisinde baharatlı köfteler ve daha önce hiç yemediği lezzette soslar vardı. Her ısırık müthiş bir zevkti Ava için.

Meryem Ana sofranın kurulmasını söylediğinde bütün kasabalı ayaklanmış ve bir an önce ellerindeki malzemelerle Ava'nın daha önce görmediği büyüklükte bir sofra kurmaya başlamışlardı. Bir an önce masalar taşınıyor ve hepsi birbiriyle birleşiyordu. Nereden geldiğini bile anlamadığı sandalyeler masalar kasabanın meydanına kuruluyordu.

Masa örtüleri seriliyor, hazır olan mezeler her masada olacak şekilde diziliyordu. Ava işleyen sofra ekibini hayranlıkla izliyordu. Sadece Meryem Ana bir şey yapmıyor, durmadan Ava'ya bakıyordu. Ava'nın beline kadar uzanın uzun dalgalı saçları ve çenesinin altına kadar uzanan sakalındaki boncukları hiç şüphesiz dikkatini çekmişti. Ava kendine bu şekilde bakılması alışkındı. O yüzden Meryem Ana'nın bakışlarına aldırmadan aynı şaşkınlıkla kasabalıları izliyordu. Sofralarda kır çiçekleri vazoların içerisinde göz alıcı renkleriyle duruyordu.

Servisler hazırlandı, onlarca çeşit yemek masalara dizildi. Ava gelen yemekleri gördükçe şaşırıyordu. Sanki o kocaman evin içerisinde durmadan yemek yağan başka bir grup vardı. Meryem Ana ile Ava yan yana oturmuşlardı. Yemekler hazır olunca tüm kasabalı sofralara oturdu. Kendisiyle birlikte toplam on altı kişiydiler. Herkesin farklı özelliği vardı ve hiç kimse bunu yadırgamıyordu. Meryem Ana'nın bakışları hariç. Onun bakışlarında sanki daha farklı bir şey vardı. Ava iştahla yemeklere baktı fakat kimsenin daha yemeye niyeti yok gibiydi. Meryem Ana ayağa kalktı:
-Sevgili Papilionlular... Bugün kasabamız için çok önemli bir gün, dedi güçlü sesiyle. Ava da onlar için neyin önemli olduğunu merak ederek Meryem Ana'yı dinlemeye başladı. Meryem Ana devam etti:
-Dünya toplumundan uzak olan bu küçük topluluğumuz her zaman var oldu ve olmaya da devam edecek. Bizim gibi toplumda yaşayamayanlar için yalnızlık mutlaka en iyi ilaçtır. Ama o da her zaman çözüm değildir. O yüzden bu güzel kasabamızda kelebeğimizin kanatları altında toplandık."

Ava'nın gözünde sanki şimşekler çaktı. Açlıktı, kasabaydı, kasabalılarda derken kelebeği tamamen unutmuştu. Halbuki kasabaya asıl geliş sebebi; kelebekti. Merakla etrafına bakınmaya başladı. Rüyasında gördüğü şato mutlaka yakınlarda olmalıydı. Meryem Ana konuşmasına devam ederken Ava atmaca gözleriyle etrafı süzüyordu. En sonunda sanki şatonun çatısına benzer bir karaltı uzakta, ta ağaçların arasında gördü gibi oldu.

Ava içinden seviniyor, sanki karnında kelebekler uçuşuyordu. Sonra fark etti ki hayatı boyunca aslında böyle heyecanlanmamıştı. Rüyasında hayal meyal gördüğü o görkemli kelebeği şimdi canlı olarak görecekti. Ama oraya nasıl gidecekti? Bu meydandan biraz uzak gözüküyordu. Üstelik aşması gereken önünde kocaman bir orman uzanıyordu. Meryem Ana ayakta hala konuşurken Ava yan tarafında duran en genç müzik yapan kişiye seslendi. Diğerlerinden daha kısa saçlı sol anahtarına sahipti ve gözleri gençliğinin verdiği heyecanla pırıl pırıl parlıyordu.

-Pardon lavabo ne tarafta acaba?" diye fısıldar gibi sordu. Çocuk parmağıyla kendi evlerini gösterdi ama şöyle devam etti:

-Bizim evi görüyor musunuz?" Ava bakındı, önünde duran her yerinde maket ya da gerçek enstrümanların olduğu evdi. Ava merakla:

-Evet, dedi. Çocuk kendinden emin şekilde devam etti:

-Bizim evi geçiniz, karşınıza mor bir bina çıkacak. Orası kasabalının kullandığı alandır ve her zaman çok temizdir." Ava'nın keyfi yerine gelmiştİ, gevezelik edesi vardı:

-Neden her zaman temiz?" diye sordu. Çocuk olağan bir şeymiş gibi cevap verdi:

-Çünkü hiç kimse orayı kullanmaz, dedi. Meryem Ana kasabanın tarihine giriş yapmış, herkesin önündeki yemeklerden artık duman çıkmaz olmuştu. Ava çaktırmadan kalktı, birkaç adımda süzülerek devam etti. Ardına baktığında Meryem Ana hala konuşuyordu. Bu iyi bir şeydi.

Ava, müzisyenlerini evinin köşesinden dönünce gerçekten karşısında mor bir kulübe gördü. Sesle giderek ardında kalmıştı. Şimdi koşma zamanıydı.

Ardına bakarak tökezliyor, uzun saçları rüzgardan dolayı havada uçuşuyordu. Ormanın içerisine doğru ilerledikçe ağaçlar sıklaşmaya, koşmak ise zorlaşmaya başladı. Ayrıca hala karnına bir lokma gitmemişti. Hem acıkmış hem de çok susamıştı. Soluklanmak için yavaşlayan Ava doğadaki sesleri dinlemeye başladı. Çok uzaklardan bir baykuş ötüyordu. Ürperdi. Baykuşa eşlik eden köpek sesi öfkeli değilse de geveze geveze havlıyordu.

Yavaş adımlarla yürümeye devam etti Ava. Şimdi bülbül sanki şarkı söylüyormuş gibi ezgisiyle ötüyordu. Ilık esen meltem terleyen cildine iyi geldi. Sonra kuru dudaklarının hayalini kurduğu bir ses duydu. Bir akarsu akıyor gibiydi. Hem bu o kadar az bir su bile değil çağlayan sesiydi.

Ava şimdi adımlarını hızlandırdı. Su sesine doğru ilerlerken sanki dudakları daha çok istiyor gibi daha da kurudu. En sonunda hayali karşısındaydı. Çölde serap gören bedevi gibi değildi. Tamamen gerçekti bu su. Hemen koştu ve suya doğru eğildi. Kana kana sudan içti. Saçlarının yaktığı neşesine, yüzüne, saçlarına sular serpti. Ferahladı. Ah bir de yiyecek bir şeyler olsaydı...

Ama duramazdı. Bir an önce şatoya ulaşmalı ve kelebekle konuşmalıydı. O sırada arkasında birinin varlığını duyar gibi oldu. Bir ayak sesi. Sanki yürümüyor da uçuyor gibi zarifti. Yine de o bir ayak sesiydi. Ardına dönmeden burnuna çok güzel bir koku geldi. Bu koku sanki evrendeki tüm güzel kokan çiçeklerin toplamından oluşmuştu.

Ava'nın gözleri daha önce hiç görmediği kadar güzel bir çift gözle kesişti. Zarif vücudu, uzun siyah saçları, masmavi gözleri ve bembeyaz teniyle Ava'nın yeryüzünde böyle bir güzellik düşünemediniz kadar güzeldi. Ama durum şuydu ki Ava zaten yeryüzünde değildi.

Bu güzel varlık pembe dudaklarını araladı ve:

-Kimsiniz?" diye merakla sordu. Ava gerçekten kim olduğunu unuttu. İçinden tekrarladığı tek cümle 'aşık oldum ben' di.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 09, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ava Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin