Flashback
5 yıl önce
Liyue sıcağı her zamanki gibi kavurucuydu. Özellikle o sıcak altında kılıç talimi yapıyorsanız, bu daha da kavrulmanına neden olabilirdi ki Fatui örgütünün kampında olan da nitekim oydu.
"Biraz ara veremez miyiz ? Çok yoruldum." Lauren, bitap düşmüş bir hâlde zorla ayakta durmaya çalışırken talim yaptığı kişinin terlemesi dışında bir sorunu gözükmüyordu. Lauren Fatui de bulundu süre boyunca birçok eğitimden geçmişti ama onu yeni atandığı birlik eğitimi çok zorlamaya başlamıştı. Birlikte kimse "dur" kelimesinin anlamını bilmiyordu ve sürekli tetikteydiler. Bu birliğe verileli sadece 2 hafta olmuştu ama kendisine sanki 2 ay olmuş gibi geliyordu.
"Düşman ara dinlemez. Her zaman tetikte olman lazım. Savunman gayet iyi ama hücumda hâlâ zayıfsın. Karşı tarafı alaşağı etmen için tek savunma yapman yetmiyor." Kız yorgunluktan gözleri kapanacak durumda olduğu için karşısındaki Fatui askerine tek kelime etmedi sadece sessizce başını sallamakla yetindi. Oysaki biliyordu ki hücumda da gayet iyiydi. Mondstadt'daki birlikte kimse onu alt edememiş ve hatta karşısındaki adam da tam anlamıyla onu alt edebilmiş sayılmazdı. Sadece diğer antrenman yaptıklarına göre çok daha fazla düello süresini uzatabiliyordu o kadar. Yani aslında savunma yapan da askerin kendisiydi.
"2 saattir aralıksız talim yapıyoruz. Biraz ara versek pusuya düşürülmeyiz bence." Lauren'ın başka bir özelliği de fazla sivri dilli idi. Hatta bu sivri dili bazen başına bela açtığı da oluyordu ama o bu huyundan vazgeçmiyordu. Ne olursa olsun bildiğini okumaktan vazgeçmiyordu ki aslında bu özelliği bazen örgüt içinde takdir bile ediliyordu ama dozajında olduğu zaman.
Asker, tam genç kıza cevap verecekti ki arkasından gelen sesle irkildi.
"Kızı daha fazla zorlamayın. Yeterince iyi olduğunu iki hafta boyunca kanıtladı. Onu bu kadar yorarsan asıl görevlerde işimize yaramayacak." Fatui askeri arkasını döndüğünde "efendisini" görmesiyle başını hafif yere eğdi ve "emir alma "pozisyonuna geçti.
"Ama efendim, siz birlikteki her kişinin mükemmel olmasını istiyorsunuz. Yeni gelen birinin göreve çıkması için daha erken değil mi ?" Lauren bir yandan sinirli sinirli karşısında konuşan askere bakarken bir yandan da kendisine "efendi" denilen kişiyi süzüyordu. Teyvat'daki 7 ulusun büyük Fatui kamplarının başında bizzat Fatui habercileri bulunurdu ki şu anda da Liyue'nin en büyük örgüt kampındaydı ama açıkçası örgütün en güçlüleri olan Fatui habercileri arasında bu kadar genç birinin olmasını beklemiyordu.
"Sen, kendinin mükemmel olduğunu mu zannediyorsun ? O yüzden mi iki saatir yeni gelen kızı nakavt edemedin ? Mükemmel olmasa da senden iyi olduğu ortada. Görevlerde işimize yarayacağı aşikar." Lauren, "işimize yarayacağı aşikar" cümlesini duyunca gözlerini devirmeden edemedi. Sanki bir insandan değil bir eşyadan bahsediyorlardı ve bu da istemsizce zoruna gidiyordu. Aslında Mondstadt'da gördüğü muamele de farklı değildi. Şimdiye alışmış olması gerekiyordu ama doğasında yoktu işte. Ast-üst ilişkisini kabul edemiyordu.
Asker, genç kıza "sonra hesaplaşacağız" dercesine bir bakış attıktan sonra efendisinin önünde diz çöküp ardından gözden kayboldu. O gözden kaybolurken Lauren'ın gözüne biraz ötede yine birlikten olan kızların kendilerine bakarak fısır fısır konuşmaları takıldı ama aldırmadı. Fatui'de yapılan her hareket birileri tarafından konuşulurdu o yüzden garipsemiyordu.
Karşısında bir Fatui habercisi olmasına karşılık saygısını bozmadan görüşünü ilk belirten de genç kızın kendisi oldu.
"Anlaşılan o ki onu küçümsemeniz baya zoruna gitti." Haberci, yüzündeki gülümsemeyi bir an olsun kaybetmeden sözü devraldı.
"Onu küçümsemedim. Derek, birliğin içindeki en güçlü askerlerden. Şu ana kadar onu alt eden çok kişi olmamıştır. Hatta birliğe yeni gelip onu zorlayan biri hiç olmadı ta ki bu zamana kadar. Kısacası benim yaptığım sadece seni yüceltmekti."
"Beni yüceltmek mi ? Peki bunun arkasındaki sebep ne ?" Kız ne dese, ne tepki verse karşısındaki adamın yüzündeki tebessüm eksilmiyordu ve bu gerçekten sinir bozucu olmaya başlamıştı. Cevabı ise daha sinir bozucuydu.
"Yarınki talimin benle olacağı için biraz olsun övünebilmeni istedim. Yarın nakavt olunca buna imkanın olmayacak ne yazık ki." Lauren, tam cevap verecekti ki Fatui habercisi aniden arkasını dönüp giderek bu lafı ağzına tıkmıştı.
Genç kız sinirle iç geçirirken Fatui içindeki en yakın arkadaşı olan Samantha kendisine doğru geliyordu. Samantha, Lauren'ın sadece Fatui içindeki değil ; eskiden beri gelen en yakın arkadaşı idi. Örgütteki eğitime beraber başlamışlardı ve o günden beri beraberlerdi ve birbirlerinin en yakınıydılar.
"LAUREN !" Samantha resmen çığlık atmıştı ve bu etraftaki herkesin onlara bakmasına sebep olmuştu.
"Sam, bağırma. Ne oldu seni bu kadar endişelendiren veya coşturan mı demeliyim ?" Samantha, fazla abarttığını çevresindeki bakışlardan anlayıp rahatça konuşabilmek için Lauren'ı bir kenara çekti. (Bu arada Samantha'ya sadece en yakınları adının kısaltması olan 'Sam' şeklinde seslenirdi.)
"Ne mi oldu ? Deminki sohbetinizden dolayı tüm örgüt sizi konuşuyor. Kiminle konuştuğunun farkındasın değil mi ?"
"Evet, Fatui habercilerinin biri idi." Öyle bir ses tonu kullanmıştı ki Lauren sanki sokakta yanından geçen birinden bahsediyordu.
"Evet öyle de sen gerçekten şapşalsın. 11.Haberci idi o. Hani şu çok konuşulan..." Bu sefer Lauren en yakın arkadaşının konuşmasını böldü ve meseleye daha da açıklık getirdi.
"Daha doğrusu kızlar tarafından çok konuşulan idi değil mi ?"
"Tamam, söylediğinde biraz doğruluk payı olabilir ama kendin yakından gördün. Haksız da sayılmazlar ha ? Adam gerçekten çok yakışıklı. Zaten tüm örgütteki kızların da dilinde. O fısıldaşmaların boşuna olduğunu düşünmüyorsun herhalde ? Sen şu ana kadar Tartaglia'nın bizzat gelip kendi rütbesinin altında biri olarak konuştuğu tek kızsın. Ne konuştuğunuzu bilemesem de tabi ama sonuç olarak onu etkilemişsin ki seninle konuşmuş." Ya ne etkilemek... Diye iç geçirmeden edemedi Lauren. O kadar etkilemişti ki adam onu nakavt etmek için can atıyordu.
"Çok merak ediyorsan ne hakkında konuştuğumuzu söyleyeyim. Yarın kılıç talimim kendisiyle ve emin ol, bir sonuç çıkarma diye söylüyorum, öyle etkilenmek bir kenara dursun kendisi beni nakavt etmek için can atıyor." Samantha'dan o an her şeyi bekliyordu belki ama kahkaha atmasını beklemiyordu. Hiç de komik bir şey dediğini sanmıyordu. Genç Fatui habercisi veya buradaki herkesin deyimiyle "Tartaglia" yarın kendisinin içinden geçecekti.
"Kızım sen gerçekten safsın. Aslında çok kurnaz ve zeki olduğunu da biliyorum da kafan bu tarz meselelere hiç basmıyor. On birinci haberci hangi özelliği ile örgüt içinde ünlü biliyor musun sen ?" Lauren cevap olarak "hayır" anlamında başını iki yana sallamakla yetindi.
"Savaş bağımlılığıyla. Şu ana kadar diğer Fatui habercileri ve Çariçe Tsaritsa hariç önüne gelen herkesi yenmiş. Onlarla da hiç karşı karşıya kalmamış zaten. Seninle talim yapmak istemesi seni karşısına rakip gördüğü anlamına gelir. Kısacası yeteneklerinden etkilenmiş."
"Yaa, öyle mi ? Lütfetmiş."
"Sen yarın çok yara almamaya bak şimdiden de lütfedip lütfetmediğine sonra karar verirsin." Samantha bu deyişinin ardından kolundaki saate baktı ve midesinin gurultusuyla irkildi.
"Oo, saat akşam altı olmuş. Hadi yemeğe gidelim. Bizimkiler yer kapmışlardır bile." Samantha, genç kızı çekiştirmeyi bırakıp yemek alanına doğru koşarken Lauren belindeki kılıcına bakarak tek bir şey düşünüyordu: Yarın ne olursa olsun Tartaglia'ya yenilmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Inazuma Masalı- Kamisato Ayato
FanfictionBir yanda Inazuma'nın yönetimindeki üç heyetten birinin başkanı olan genç bir adam diğer yanda ise bir zamanlar Fatui'nin en başarılı silahşörlerinden olan genç bir kadın. Kader onları bir araya nasıl getirecekti ? Ya da getirebilecek miydi...? #Alı...