Uzak Duracaksın!

9 2 18
                                    

Hoş geldin...

Bak, sen geldin, yine ortam şenlendi.

Yine çok eğleneceğimiz bir bölümle karşı karşıyasın...

Hadi yine iyisin...

Bu arada geçen bölüm de belirttiğim gibi o olaylar akşam vakti gerçekleşiyor. Bu bölümde okuyacağın olaylar ise o günün sabahında gerçekleşti. Hikayeye bir az heyecan katayım dedim.

Senin anlayacağın bu bölüm geçen bölümden önce olan olaylar. Oraya nasıl gelindiğini anlatıyor.

♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡

Odasındaki boy aynasından kendine baktı. Son kez bakıp kendi kendine:
- Tamam... Artık çatlatacaksın aynayı... Güzelsin, anladık... Ama gözümüze gözümüze sokma artık.
Kendi kendine gülümseyip saçlarını düzeltti. Çantasını alıp çıkacaktı ki, gelen mesaj sesi ile durdu.

" Sence ben, biricik sevgilimi ilk iş gününde yalnız bırakacak kadar odun kafalı mıyım? Tabii ki de, hayır bebeğim... Hadi... Aşağıda seni bekliyorum. "
Aldığı mesajla gülümsemesine gülümseme katıldı.

Kapıyı kapatıp apartmanın merdivenlerinden aşağıya indi. Apartmanın önünde arabasına yaslanan adama doğru koştu. 
Elini cebinden çıkarıp ona doğru gelen sevgilisine kucak açtı. Sarıldılar.

- Gül apartmanının en güzel gülü?! Ne bu güzellik? Başımı döndürmeye, gözümü kamaştırmaya yemin mi ettin?
- Aşk olsun, yapar mıyım hiç?!
İkisi de gülümsediler.
Sonra arabanın ön koltuk kapısını açıp:
- Buyurun efenim, - dedi başını hafif öne eğerek.

- Sağ olun, şekerim...
Âdeta bir birleri için yaratılmışlardı.  Birlikte eğlenmesini çok iyi biliyorlardı.
Arabayı çalıştırınca oradan da uzaklaştılar. Yol boyunca espri yapıp güldüler.
Nihayet iş yerinin önünde durdular. Derin bir nefes alıp sevdiği adama baktı.

Onun yüzüne bakmak her zaman iyi hissettirmişti. Tedirgin olduğunu fark etmek o kadar da zor değildi. 
- Her şey çok güzel olacak. İnanıyorum ben sana. Lütfen sen de inan...
- Ne yapayım... Heyecanlandım işte...

- Seninle gelmemi ister misin?
- Yo, hayır... Sen de işinden olma... Ben hallederim...
- Emin misin?!
- Eminim...

- Peki... Akşam kaçta alayım seni?
- Altı buçuk, altı gibi gelirsin...
- Tamam... Eminsin değil mi?! Gelmeyeyim ben de?!
- Eminim, eminim... Görüşürüz... - yanağına bir öpücük kondurdu.

Kapıyı açıp dışarı çıktı. Adam ön pencereden başını çıkarıp bir az yüksek sesle bağırdı:
" Seni seviyorum! "
Duyduğu şeye gülümseyip dudağının altında " Ben de," dedi.

Son kez dönüp arabaya el salladı.
Koskocaman şirketin önünde durdu. Sürgülü kapıları açılınca heyecanı katlanarak arttı.
"Sen yapacaksın. Ben sana inanıyorum."

Kendi kendine konuşuyor, morâl olmaya çalışıyordu. Derken alt katta duran danışmaya yaklaşıp bir şeyler konuştuktan sonra danışmadaki kızın aniden heyecanlanıp elinin ayağına dolaşmaya başlamasına şaşırdı.

- De... Deniz ha... Deniz hanım... Özür dileriz... Şirketimiz adından... Çok... Çok özür... - aniden bu kesintili ve anlamsız konuşmasını kesip birini çağırmaya başladı. - Berna! Berna!

Diğer taraftan danışmadaki gibi ince, esmer ve bir o kadar telaşlı bir kızcağız geldi.
- Hemen! Hemen Deniz hanım'a bütün şirketi gezdiriyorsun! Her şeyle, her kesle tanışdırıyorsun! Anladın mı?!
Bir iki göz işaretinden ve genel olarak bu telaşeden bir şey anlamamıştı.
" Herhâlde şirketin onur konuğu falanım. Başka bir açıklaması olamaz... "

Aşkın Gerçek Rengi {Zorla Güzellik Serisi 3}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin