5. Bölüm

56 15 3
                                    

Yüzümde hissettiğim sıcak rüzgarla kaşlarımı çattım, bu rüzgar sıcaktı ama yakmıyordu aksine çok tatlı geliyordu. Burnuma bir anda dolan yasemin kokuları da aynı şekilde çok güzeldi, nedenini anlayamadığım şekilde tüy kadar hafif hissediyordum. Gözlerimi açtığımda bilmediğim bir yerde yatıyordum. Burası da neresiydi? İnsanlar antik çağlardan kalma kıyafetlerle geziyordu ve her yer yeşilliklerden oluşuyordu. Tanrım ben öldüm de cennette miyim şu an? Lütfen öyle olsun.
   Ayağa kalkmaya çalışırken gözlerim üstüme kaydı, benim üstüm normaldi en son giydiğim kıyafetlerim vardı; kot pantolon ve siyah kapüşonlu sweatshirtüm vardı. Kaşlarımı kaldırıp etrafı incelemeye devam ettim. Ben ağacın altındaki gölgelik alandaydım ve insanlarda yolda yürüyordu, en iysi bence oraya gitmekti ama içimden bir ses bunun yanlış olabileceğini söylüyordu. Sahi ben şu an cennette değilsem rüyada mıyım? Koluma sertçe vurduğumda acıyla geri çektim.

"Siktir!" Canım o kadar acımıştı ki bunun rüya olmadığını anlamam dakikalarımı bile almamıştı. O zaman?? Ben neden buradayım! Aklımı yitirmeye başlamadan önce kenarda gördüğüm gölün yanına gidip yüzümü yıkamaya başladım ve enseme de sudan sürdüm. Çok geçmeden suya düşen yansımayı izledim. Bu da kimdi böyle? Çok güzel bir yüzü vardı... Başımı gölden çekip ona çevirdim.

"Chanyeol?" Adımı nereden biliyorsun ki sen?

"Sen de kimsin?" Üzerinde daha güzel kıyafetler vardı ve başında zeytin yapraklarından olma bir taç vardı ayrıca bu güzel kokunun kaynağı da o.

"Baekhyun ben.."

"NE!?" Bir iki dakika gözlerine şaşkınca bakıp ağzımı açtım. Çünkü şu an gerçekten aklımı yitiriyordum ve buradan sonra gideceğim ilk yer Akıl Hastanesi olacaktı. "Ne saçmalıyorsun sen?"

"Benim Chanyeol. Sen kaza geçirdin ve ölüyorsun şu an bu yüzden senin ruhunu büyüyle kendi dünyama çekiyorum."

"Aptal saptal konuşma Baekhyun."

"Ben biliyorum şu an sen beni istemiyorsun ama benim bu halimi daha çok beğendin." Hayır sadece senden korkuyorum.

"Hayır Baekhyun, canıma kıymak istedin ve zorla seni sevmemi bekliyorsun. Artık böyle bir dün- en azından benim jenerasyonumda böyle bir şey imkansız."

Baekhyun gerçekten çok farklıydı, o çok ama çok güzeldi. Saçları sarıydı ve teni inci gibi parlıyordu.. Prens değilde.. Prenses gibi...

"Belki, başka zamanlarda başka şartlar altında tanışabilseydik o zaman sevebilirdim seni Baekhyun."

"Ben.. Sana burada zarar vermeyeceğim merak etme.. Sadece benim dünyamda olmanı istiyorum. Beni yakından tanımanı. Ön yargılısın haklısın ama belki beni sevebilirsin?"

"Ön yargılı olmam çok normal değil mi? Mumyanın teki psikopatça seni izliyor ve seni kaçırıp evlenmeniz için zorluyor. Ne yapardın? Amacım doğruları söylemek Baekhyun. Seni yanlışlıkla uyandırdım ve şu an hayatımı tehlikeye attım ve biliyor musun? Eğer öyle davranmasaydın seni sevebilirdim.

Baekhyun ben bunları söyledikten sonra burukça gülümsedi sadece ve bir kelime dâhi etmedi. Kim olsa edemezdi zaten. Yutkundu ve nefes aldı sonra da dudaklarını yalayıp gülümsedi... Gülümseyince çok güzel oluyorsun..

"O zaman.. sana etrafı gezdireyim. Bir tur rehberi olarak. Bari buna izin ver?"

  Korksam da buna evet demek zorundaydım sanırım.

"Evet." Baekhyun önümden yürürken saray görevlilerinin normal bir şekilde Baekhyun'a bakmadan yürüdüğünü gördüğümde şaşkınca yanından yürümeye başladım ve sorumu sordum. "Bir dakika bizi neden görmüyorlar ve sen prenssin yani? Eğilmeleri falan gerekmez mi?"

[TAMAMLANDI ]BRING ME TO LIFE [CHANBAEK] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin