6. BÖLÜM

59 14 3
                                    

İnsanın en yakınından yediği darbe çok acı oluyordu, özellikle de beraber büyüyüp her şeyi yaptığınız insandan. Bu kişi size hep "her zaman yanındayım" der ama bir şey olunca gider. Sehun'dan beklemezdim gerçekten ama yaralaması ağır oldu, belki de suçlu benimdir.
  Dışarı çıktığımda üçünden de ne bir iz ne de bir ipucu bir şey yoktu. Hızlıca müzeye gidip bir ipucu bulmam gerekiyordu, yoldan giderken taksiyi çevirip müzeye gittim. Geldiğimde hızlıca koşup içeride gördüğüm görevliyi çevirdim.

"Haneul! Müdür nerede!? Ya da bir şey söyledi mi!?"

"Acilen Mısır'a gitmesi gerektiğini söyledi fakat başka bir şey demedi. Neden?"

"Bu seni alakadar etmez. Ben birkaç gün yokum, gelmeyeceğim." Müzeden hızlıca çıkacakken telefonumun çalmasıyla elim cebime gitti. Arayan Junmyeon'du. "Efendim Jun?"

"Chanyeol neredesin?"

"Müzeden çıkıyorum Mısır'a gideceğim. Sonra konuşalım ne olur. Gerçekten müsait değilim, lazım olunca döneceğim." Biliyorum ikidir yüzüne kapatıyorum ama söz sizinle ilgileneceğim Jun..
Müze önündeki arabama binip evime sürdüm. Geldiğimde park edip odama çıktım. Küçük bir valiz hazırlayıp içine eşya koydum, bu sefer amacım farklıydı.. En yakın arkadaşım pardon eski en yakın arkadaşım ve canıma kıymak isteyen mumya arasındaki çizgideydim. Çantamı hazırlarken dolabımın içindeki kasayı açtım, normalde silah bulunduran birisi değildim bu sadece güvenlik içindi.. Silahı alarak çantama attıktan sonra annemle gözgöze geldim. Yanın gidip sımsıkı sarılıp saçlarını öptüm.

"Söz veriyorum bir şey olmayacak anne.. İş gezisi sadece. Bana izin ver bir süre yokum.. Sonra seninle ilgileneceğim.. Oğlun seni çok seviyor.."

"Chan-" annemin gözlerinden yaşlar dökülürken sadece yaşları silip gülümsedim. Çantamı alarak evden çıkarken Zzar ve Toben'e doğru eğilip tüylerini okşadım. "Anneye iyi bakın ve uslu durun yoksa hediye yok? Sizi seviyorum.." Doğrulup hepsine gülümseyip evden çıktım. Arabama binip havaalanına gelip ilk uçakla Mısır'a gittim.
 
  Mısır'a gelince Kahire'den kendime bir otelde suit oda tuttum. Çantamı bırakıp üstümü değiştirdim. İçim garip ve buruktu. Hâlâ Sehun'un dediklerini duyuyordum sanki.. Bu otele geldiğimde başka hayallerim ve amaçlarım varken şu an bambaşka bir haldeydim, hayat gerçekten sürprizlerle dolu. Yorgunluktan öldüğüm için kendimi yatağa bırakıp uyumaya başladım.
  Sabah olduğunda ilk işim yemek yiyip kendime gelmek olmuştu. Az çok nereye gittiklerini bildiğim için hazırlıklıydım. Giyinip silahı iç cebime sakladım. Otelden eşyalarımı alıp, kiralık bir araba alıp Hamunaptra'ya doğru gitme kararı aldım, çünkü şu an oradalardı biliyordum. Arabayı çölde çok hızlı sürmek imkansızdı bu yüzden dikkat ediyordum, sabahın ilk ışıkları ile şehir gözüktüğünde hızlandım. Geldiğimde arabayı park ederek gizlice hareket ettim.

"Baekhyun'u canlandırmak lazım Sehun." Müdürün sesini uzaktan net bir şekilde duyunca güldüm kendi kendime güldüm. Sese doğru yürürken bir anda gözlerim gidip gelmişti. Sanki şu an dejavu yaşıyordum..  Gözlerimin önündeydi her şey..

Flashback

"Hayır yapma orası ölüler şehri seni aptal!"

"Ne olacak Baekhyun zaten biz de burada olmayacak mıyız?"

"Nereden gideceğiz ki??"

"Bak şu arka yoldan, izle beni!"

Flashback end

  Gözümün önünden geçenlerle hızlıca dediği yerden yürüdüm. Arka yol gerçekten çok gizliydi ve sanki gerçekten daha önce görmüştüm. Geldiğim yolun en sonunda bir odaya gelmiştim, burası Baekhyun'un beni zorla evlenmeye zorladığı yerdi ve bir sürü altın mücevher vardı. Kenara kaydığımda kendime oturacak bir yer bulmuştum, bir şey olmayacaktı emindim ama yine o içimdeki ses susmuyordu.
  Baekhyun'u taş yere yatırıp yanında o bizim bulduğumuz kitabı açıp okumaya başladılar çok geçmeden Baekhyun uyandı.

[TAMAMLANDI ]BRING ME TO LIFE [CHANBAEK] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin