Not: 1. bölümden itibaren göreceğiniz tüm resimler bana aittir. İyi okumalar
Rephaim...
Uyumuyordu ama gözleri kapalıydı. Hastane odasında yalnızdı. Ama birinin ona seslendiğine emindi. Güçlükle kansere yenik düşmüş vücudunu doğrulttu ve yataktan destek alarak ayağa kalktı.
Rephaim...
Kafası iyice karışmıştı. Ayakta da zor duruyordu. Sanırım biraz da kafayı yiyordu. Duvarlardan destek alarak oldukça yavaş ve ağır adımlarla pencereye doğru yürüdü. Açıktı ve camın önünde bir kuzgun duruyordu. Rephaim, kuzguna garip gözlerle baktı. Birkaç saniye daha bakıştıktan sonra kuzgun ufak bir homurtu çıkarıp pencereden uzaklaştı.
Rephaim, pencereden sızan soğuk rüzgarın etkisiyle biraz titredi ancak temiz hava almak da ona iyi gelmişti.
"Rephaim, ne yapıyorsun orada?" arkadan kulaklarına dolan ses annesine aitti. Rephaim kendini geriye doğru çevirip annesine baktı.
"Bir ses duydum sandım ve... boş ver. Sadece biraz hava alıyordum."
Annesi koşar adımlarla yanına geldi ve omzunun altına girerek ona yatağa yürümesinde yardımcı oldu. "Biliyorsun kendini çok yormaman gerek. Zaten... neyse. Kendine dikkat etmelisin."
"Zaten öleceğim. Ne anlamı var ki?"
Rephaim'in bu sözleri annesini derinden incitmişti. Sonuçta kim çocuğunun bu şekilde yaşamasını, daha doğrusu yaşayamamasını isterdi ki. "Lütfen öyle söyleme." Annesi gözlerini hemen doldurdu.
"Özür dilerim, sadece bana bazen 'dikkat et' gibi şeyler söylediğinde kendimi tutamıyorum. Çünkü biliyorsun işte... Dikkat etmemin bana hiç bir faydası yok." Konuşurken sık sık nefes alıyor ve öksürüyordu. Rephaim, yatağına uzandı. Annesi de yaklaştı ve eğilip oğlunu alnından öptü.
"Bir evcil hayvan almaya ne dersin?" annesi biraz heyecanlıydı.
"Anne... yeter artık kes şunu. Halimi görmüyor musun? Bir aydır eve gittiğim bile yok. Sen de biliyorsun. Eve anca cenazem gider. Bir de evcil hayvan alalım diyorsun." annesi Rephaim'in bu söylediklerine karşı hiçbir şey söylemedi.
"Ben kantine gidiyorum, istediğin bir şey var mı?"
"Yok, benim için endişelenip acele etme lütfen. Geçen sefer merdivenlerden düştün dikkat et."
Annesi son bir bakış atıp odadan ayrıldı ve kapıyı kapattı. Rephaim de yan tarafında duran çizgi romanlardan birini eline aldı ve okumaya başladı.
Rephaim...
Kafasını kitaptan kaldırıp etrafına bakındı. Hiçbir şey göremeyince tekrar çizgi romanına geri döndü.
Rephaim...
Tekrardan kafasını kaldırdı. "Orada birisi mi var?"
Seni kolluyoruz.
Rephaim, elindeki çizgi romanı bırakıp iyice sese odaklandı. Sesin yan odadan geldiğini düşündü.
"Teşekkür ederim ama sanırım ben böyle iyiyim." dedi tedirgin bir şekilde. Bir yandan da sesin tam olarak nereden geldiğini merak ediyordu.
Sen önemlisin. Sen osun!
"Peki kimim tam olarak?"
Kurtarıcımız...
Yatakta doğruldu ve tekrar pencereye doğru yürümeye başladı. Ulaştığında bu sefer iki kuzgunun ona bakmakta olduğunu gördü.
Rephaim, sol elini kuzgunlardan birine doğru uzattı. Hayvan ne kaçıyor ne de saldırıyordu. Kuzgun, ağır hareketlerle eğildi ve Rephaim'e kendisini sevdirdi.
Odanın kapısının açılmasıyla beraber kuzgunların uçup toz olması bir oldu. Rephaim'in sol eli boşta kalmıştı.
"Sen... Kuzgunları mı seviyordun?" annesi oldukça şaşırmış, bir o kadar da sinirlenmişe benziyordu.
"Elimi uzattım ve o da kendini sevdirdi. Birisi onu buralarda besliyor olmalı. Belli ki evcil bir hayvan." Rephaim, annesini sakinlikle karşılamıştı.
"Onlara bırak dokunmayı bakmamalısın bile. İğrenç yaratıklar!" bir hışımla pencereye yürüdü ve dışarı doğru bağırmaya başladı. "Tanrılar şahidim, sizi bir daha oğlumun yakınında görürsem tüylerinizi tek tek yolar mürekkepli kalem yaparım!" ardından pencereyi kapatıp perdeyi çekti.
"Sence de biraz abartmıyor musun?" Rephaim, annesine garip gözlerle bakıyordu.
"Onların ne kadar aşağılık canlılar olduğunu bilsen hiç abarttığımı düşünmezdin." konuşurken bir yandan oğlunun yatağa yatmasına yardımcı oluyordu.
"Sakin ol, onlar sadece hayvan." dedi Rephaim yatağa iyice yerleşirken.
"Değiller." annesi derin bir nefes aldı ve lafına devam etti. "Bunları sana daha sonra anlatmam gerek. O yüzden günün olayına dönelim." Birkaç saniye Rephaim'e gülen gözlerle baktı.
"Ne oldu? Niye öyle bakıyorsun?" tek kaşını kaldırmış annesine bakıyordu.
"Taburcu oluyorsun!" ani bir hareketle Rephaim'in üstüne çullandı. O da karşılıklı sarılmayla annesine cevap verdi.
-----
Buraya kadar okuyup bölümü beğendiyseniz oy vermeyi, beğenmediyseniz de yorum yaparak eleştirmeyi unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUZGUNLARIN ÇIĞLIĞI (tamamlandı)
Ficción GeneralBir rivayete göre Ügi'ler (baykuş) kuzgun soyunun sonunu getirmeye yakınlaştıklarında, son mavi kuzgun onların kurtarıcısı olacak.