• 28

139 20 33
                                    

jimin bir anlık sarsılmayla öne sendelediğinde Chae ellerini beline yaslamış cevap bekliyordu.  Jimin ağrıyan başını tutarak Chaeye döndü.  Ağır vurmuştu harbi. 

-Jungkook söylemedi mi Jinle takıldık. 

-SENCE BENİM ONDAN MI ÖĞRENMEM GEREKİYORDU???

Chae'nin bir anda patlamasıyla neye uğradığını şaşırdı Jimin.

-Bak biz sadece ikimiziz tamam mı? Ne olursa olsun kaç tane arkadaşımız olursa olsun biz kimiz bir aileyiz Jimin. Günün sonunda sen ve ben kalıyoruz. En başından beri o kadar zorluk geçirdik ki... Evet sen en ağır tarafı taşıdın ve bana yansıtmadın.

-Ama artık büyüdük, büyüdüm. Beni ne olur uzaklaştırma kendinden. Her moralin bozulduğunda başını alıp gidiyorsun. Beni arkanda bırakıyorsun. 

-Güzelim-

-Bekle, böyle yapınca uzak tutuyorsun sanıyorsan yanılıyorsun. Canım daha çok yanıyor. İlişkimiz kopuyormuş gibi hissediyorum.

Jimin kardeşini çekip sarıldı sıkıca. Haklıydı. O bu şekilde düşünememiş ve çareyi uzaklaşmakta bulmuştu. Hep yaptığı alışkanlığının zarar vereceğini düşünememişti.

-Özür dilerim, özür dilerim. Düşünemedim. 

-Leş gibi kokuyorsun git yıkan. 

Chae kollarının arasından çıkmış ve az önceki melankolik havayı dağıtmıştı.

Jimin buruk bir gülümsemeyle duşa girdiğinde Chae de ikisine birer bardak kahve yapmıştı. Yarın derse uykusuz gireceklerdi belki ama değerdi birlikte vakit geçirmeye.

ikizi çıkana kadar güzel bir korku filmi seçmiş ve yayılmıştı koltuğa. İkisi de korku filmlerini izlemeyi diğer her türlere göre daha çok seviyordu. Jimin saçlarını kurularken salona girdiğinde tahmin ettiği ortam ile karşılaşınca genişçe gülümsemiş ve hemen kardeşinin yanına kurulmuş, onu kolunun altına alarak göğsüne yaslamıştı.

***

Derse birkaç saat kala zararını bile bile içtikleri bilmem kaçıncı kahveyi de bitirip hemen hazırlanmışlar ve arabaya binip yola çıkmışlardı. Bir saatin sonunda arabayı park edip bahçeye giris yapmışlardı. Kendilerini gayet belli eden arkadaş grubuna doğru yürümeye başladıklarında onları ilk gören Jungkook olmuştu.

-Oha abi bu haliniz ne? Ruh gibisiniz.

-Twin night yaptık da-

-Jimin önceki gece de uyumamıştın.

-Jimin??? Bunu bana söylememiştin.

-Güzelim o kadar büyük bir şey değil. Neyseeeee hadi kafeteryaya gidelim.

-Jimin'in uyku sorunu hala geçmedi mi?

Jisoo bunu Jin'e sormuştu sessizce, kafeteryaya giderken. Jin hayır manasında kafasını sallamıştı ama bunun hakkında Jiminle konuşmalı ve tekrar ilaca başlaması hakkında ısrar etmeliydi.

***

Lisa'nın kimseye itiraf edemediği şey o gün Chae'yi gördüğünde tahrik olduğuydu. Aslında bunu kendine bile itiraf edememişti, ta ki dün gece o anı hatırladığında kendini o kızın yerine koyduğunda ve eli alt taraflarına doğru kayasıya kadar...

O kadar utanç içindeydi ki derse bile gitmek istemiyordu. Dahası bunu kiminle konuşması gerektiğini bile bilmiyordu. Patlayacaktı sanki.  Emindi ki arkadaşları onunla bayağı bir dalga geçecekti. Kendini huzursuz hissediyordu.

Ne yani Chae'yi gördüğünden beri ona sinir olması ve bahaneler arkasına sığınması onu beğenmesi miydi?

Hayır bu olamazdı, rezil hissediyordu. Bununla nasıl başa çıkacağını bilmiyordu.

Şimdi onu her gördüğünde ne yapacağını bilemeyecekti ve onunla dalga geçmesine sebep olacaktı. 

Tüm bu düşünceler ile boğulacak gibi olduğunda bir çığlık attı üzerindeki örtü ile tamamen örtünerek kendini karanlığa bıraktı. 

Yok, hayır nefret ve hoşlantıyı birbirine karıştırmış olamazdı.

Aslında tam olarak öyle olmuştu.

Çalan telefonla düşünceleri bölünmüştü. Arayan Jennie'ydi. Tam şu an onları çağırmak ve her şeyi anlatmak  istiyordu ama hayır, belki de sadece hormonlarını kontrol edememiş ve yükselmişti?

-Efendim balım.

-Gelmiyor musun uykucu derse?

-Midem çok ağrıyor ya. Gelemeyeceğim ben. Notları senden alırım. Muah.

Telefonu hemen uzağa fırlatmıştı, sanki bir şey yapmış gibi.

yatağa geri yatarak tavanı izlemeye başladı. Sanıyordu ki en iyi aktivite buydu su anlık. 

Ta ki beyaz duvarda onu görüyormuş gibi olana kadar.

***

Taehyung ve Jennie ders çıkışı kafeteryaya geçmiş ve birer sandviç ve kahve alarak cam kenarı bir masaya geçmişlerdi. 

-Çıkışta  bir Lisa'ya mı uğrasak? Midesi ağrıyormuş ama pek inanmadım. Sesi de çok iyi gelmiyordu.

-Olur.

-Ayrıca dünü hatırladın mı?

-Hayır, hala yok sadece art arda attığım shotlar sonrası yok işte.

Bir ısırık daha aldığında Taehyung, Jiminlerin içeri girdiğini gördü ve tüm odağını oraya verdi. Jennie'yi artık çokta dinlemiyor sadece kafasını sallıyordu. Sonrasında zaten Jennie nereye baktığını anlamış ve susmuştu. O da o sırada ona göz kırpan Jisoo'ya gülümsemişti. Flört ediyor gibiydiler ama hiçbir şey yoktu ortada daha.

Grup ikilinin biraz ilerisine ellerinde birer kahve ile oturduklarında Jimin'in gözü istemsiz oraya kaydı ve göz göze geldiklerinde ikiside bir an kilitlendi. Bakışını ilk kaçıran Jimin oldu. Çünkü o öpücüğü unutamıyor ve dudaklarına bakmak, belki de bir kez de kendi öpmek istiyordu. Taehyung bardağına dudaklarını dişleri ile ısıran ve düşüncelere dalan çocuğu anlamdırmaya çalışırken kafasında çarpan şimşekle birlikte o dolgun dudaklara bakmış ve domatese dönmüş suratla birlikte şiddetle sandalyeden kalkmıştı. Tabii yere düşen sandalyenin sesi ortamda yankılanmış ve kendisine dönülmesine sebep olmuştu. Jimin'in oturduğu masada sessizliğe bürünmüş direkt o tarafa bakıyordu. Taehyung  orayı acele ile terk ederken arkasında anlamsız bakışlar bırakmıştı.

Eh, belki de bir tanesi çokta anlamsız değildi...

***

öhm, selam... Okuyan var mı hala? Umarım vardır ya

BloggersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin