Devon, kilisenin çıkışında ağabeyi Seokjin ve nişanlısı Beth'le dikilirken gerçekten artık enerjisinin kalmadığını hissediyordu. Hastane işlemleri, cenaze işlemleri ve en sonunda da cenaze onu gerçekten çok yormuştu. Tek seferde yüzlerce insanla görüşmüş, acısını yutmaya çalıştıkça yorgun ve huysuz birine dönüşmüştü. Artık sırtını yaslayacak birine ihtiyacı vardı fakat Seokjin ve Beth'in de ondan farklı durumda olmadıklarını biliyordu.
En azından onlar birbirlerine sahipler, diye düşündü onların tutuşan ellerine bakarken. Kıskançlık diyemezdi içindeki bu hisse ama kesinlikle tadını kaçırıyordu.
Devon'ın bütün arkadaşları Seoul'deydi, Londra'daki liseden olan arkadaşlarından bazılarını aramıştı fakat onlar da hep farklı şehirler ya da ülkelerdeydi. Kısaca Devon, tüm o kalabalığın içinde kimsesiz hissediyordu.
Sonunda herkes dağılıp da eve dönüş vakitleri geldiğinde, Seokjin'in arabası ve Devon için ayrılmış bir araba arka arkaya kilisenin bahçesinin girişinde durdular. Eve onlarla birlikte döneceğini düşünen genç kız, iki ayrı vasıta gördüğünde dehşete düştü. Tam o esnada aniden başlayıp da hızla bastıran yağmur da içindeki öfkeyle kaplı hayal kırıklığını bastıramadı.
"Biz başka bir yere uğrayıp eve öyle geleceğiz Dee, orada buluşuruz akşam. Olur mu? Yağmur çok bastırmadan koşalım haydi arabalara!"
Onu dinlememek, olduğu yerde tepinmek ve yere çöküp ağlamak gibi isyankarca bir sürü şey yapmak istedi Devon. Ama içten içe aynı acıyı paylaştıklarınk biliyordu. Dolayısıyla isyankarlığa yakın yapabildiği tek şey yağmura karşın yavaş yavaş yürümek oldu.
Fakat daha kilisenin bahçesinin yarısını arşınlamadan sırılsıklam olduğunda, bu çıkıntılığı da sürdüremeyeceğini anladı. Ufak ufak hızlanmaya başlamıştı ki, hiç ummadığı bir şey oldu sonra. Kilisenin bahçesinden içeri biri girdi. Aynı kendisi gibi sırılsıklamdı, nefes nefeseydi ve endişeli görünüyordu. Bakışları Devon'ın şaşkın bakışlarıyla kesiştiğinde, rahatlamış bir şekilde iç çekti sonra. Sağ elini kaldırıp ona selam verdi. Ve hemen ardından, Devon'un kendisine hızla koşup onu kollarıyla sarmasıyla afalladı ve kendilerini yerde buldular.
-
taehyun: minho sen neredesin abicim ya
leeminho: hyung'a noldu kardeşim
taehyun: EBEN OLDU
taehyun: kedilerinin boku püsürü bana kaldı
leeminho: o nasıl oldu lan ahahaha
taehyun: seoul ve heeseung, birinin alerjisi var diğeri de kedilerden korkuyor diye evin anahtarını jungwon'a vermişler
taehyun: o da bugün jay'e vermiş
leeminho: sana nasıl geldi peki
leeminho: hadi geldi
leeminho: sen nasıl kabul ettin
taehyun: tabii ki menfaatim olmasa kabul etmezdim
taehyun: ama menfaatlerim emo kedi sevdalısı alt komşum evine geri dönene kadardı
taehyun: ben sürekli burada mı kalacağım amk
leeminho: geri sar geri sar
leeminho: hangi alt komşun
leeminho: jaehyun'un ninesinden bahsediyorsan şuraya bayılırım
taehyun: yok be o çoktan köyüne taşındı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cat fam , lee know
Fanfictiondevonish: bebeğime iyi bakıyorsun değil mi leeknow: senden daha iyi baktığım kesin - Devon Shire'ın kedisini Lee Minho'ya bırakmak zorunda kalmasıyla bir olaylar silsilesi baş gösterir. - multifandom diyebiliriz gibi?