•14• belayı çeken aşk-ı memnu yalısı

616 50 25
                                    

[ Bölüm 14]

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

[ Bölüm 14]

• Belayı çeken
aşk-ı memnu yalısı. •

≿━━━━༺❀༻━━━━≾

"Arkadaş grubumuz neden Aşk-ı Memnu yalısı gibi?" Hazal uzaklara bakıp düşünceli sesiyle bu soruyu sorduğunda cevap vermemek üzere köşeye sindim. Cevap vermeye yüzüm de yoktu.

Sadece kızlara Çağrı'ya olan hislerimden bahsetmiştim.

Onlara göre sonunda hislerimi kabul etmem, büyük bir başarı olarak literatüre geçmesi gerekiyordu. Çünkü dediklerine göre ben bu konularda safın tekiymişim. Hadi oradan!

Tamam, belki çok az.

Bu mükemmel önerilerinden sonra Cemre çocuğunu evermek isteyen damat meraklısı bir anne gibi neşe saçmaya başlamış, Duru bu itirafı çabuk atlatıp yarım kalan tırnak törpüsüne devam etmiş ve Hazal da grup içinde birinden hoşlanmayan tek kız olduğunu ani bir şekilde fark etmişti.

"Gerçekten... İnanılmaz değil mi sizce de? Hepiniz arkadaşımsınız ama sevgilileriniz de... Hiç öyle bakma Zeyno, ben de Hazal'sam sizin sevgili olduğunuz günleri de göreceğim, her neyse. Sevgilileriniz de arkadaşım. Yani arkadaşlarım sevgili. Hatta ortak arkaşlarımız da sevgili. Sizin arkadaşlarınız da bu durumda sevgili." Yanıbaşındaki Cemre, kendisine gelsin diye Hazal'a tokat atmayı planlarken -öyle bir şey olacak gibi durmuyordu sadece Cemre'nin olası psikopatlığını abartarak anlatmaya çalışıyorum- derin bir nefes aldı. Akabinde onu bir başına bırakıp hiçliğe terk etti.

"Galiba dün gecenin şokuna girdi. Kıçından ayaz yemiş olmalı." Cemre'nin dediği şeyle Hazal elini salladı.

"Aman, her neyse. Kimsenin eli, kimsenin cebinde olmadığı müddetçe kim kimle ne yapıyorsa yapsın. Benim bu durumu algılayacak kapasitem artık kalmadı."

Hazal da tıpkı Cemre gibi yanıma oturduğunda ayin yapan dört genç gibi yuvarlak oluşturduk. Gerçi düşününce, ortasında mezarlık bulunduran bir ormanda; tahtadan yapılmış, içinde gıcırdayan kapıları olan bir kulübede kalıyorduk. Etrafta üç harfli falan varsa ilk uğrayacağı mekandaydık anlayacağınız.

"Hislerini kabul ettiğini söyledin ve sustun Zeyno. Ne yapacaksın şimdi? Asıl ondan bahset."

Bana dönen üç çift meraklı gözle karşılaşmamak için gözlerimi pencereye doğru çevirdim. Aslında ne yapacağımı daha önce düşünmemiştim. Çünkü dün gece de dediğim gibi dayanamayıp -cahil cesaretimden ötürü müdür nedir- şak diye hislerimi söylemeyi düşünmüştüm. Eğer Çağrı beni durdurmasaydı gevezelik yaptığım o konuşmanın sonu itirafla bitecekti.

Kulübeye geldikten sonra ise bizim için tam bir karmaşaydı. Hazal'la ayrı, Vefa'yla ayrı uğraşmıştık ve o kadar yorulmuştuk ki kulübelere dağıldığımızda uykuya dalmamız saniyeler içinde gerçekleşmişti.

we're (not) friendsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin