TANITIM

28 5 0
                                    


Boş odada, sadece o ve ben vardım. Sigarasından bir nefes daha çekti. Dumanı üflerken gözleri gözlerimden ayrılmıyordu.

"Kaknüs Kuşlarını bilir misin?" diye sordu.

Başımı iki yana salladım.

"Çok güzel sesleri vardır, öttüklerinde etrafında ki tüm kuşlar susar. Ve o susan kuşlara ne olur biliyor musun? Ölürler."

Buz kestiğimi hissediyordum, soğuk olan yer oda mıydı yoksa zihnim miydi emin değildim.

"Onları öldüren de Kaknüs Kuşu'dur. Sen o Kaknüs Kuşu'sun, öttüğünde çevrende ki herkesi öldüreceksin."

Daha bu yaşımda Kaknüs Kuşu olmak istediğimi sanmıyordum.

"Ve Kaknüs Kuşları..." Gözlerimin içine baktı, "Ölecekleri zamanı bilirler, ormana giderler ve odunları bir araya getirip kanatlarıyla onları alevlendirir, çıkardığı alevlerin arasında kendilerini yakarlar."

"Ben Kaknüs Kuşu olamam, kendimi yakacak değilim."

"Yakacaksın," dedi, ardından sigarasını küllüğe bastırdığında odada külün kokusu yayıldı. "Yakacaksın ve yeniden küllerinden doğup doğmamak senin elinde."

Sanırım Anka Kuşlarından tek farkım şuydu, benim konuşmamla herkes susacaktı; ben her sesimde acımı haykırarak boğulsam da onlar susacaktı. Ve geriye kalansa kanatsız kuşlar ile küller içinde kalan Kaknüs Kuşu olacaktı.

Kaknüs KuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin