Hemen etkilenen insanların okumamasını tavsiye ederim.
Soğuk, neredeyse çıplak olan bedenimin her yerine nüfus ederken bunu umursamamaya çalışarak titreyen ellerimle yanıma koyduğum bıçağa uzanmıştım.
Güçsüz ellerim bıçağı kavradığında bacaklarımı istemsiz bir şekilde kendime çekmiştim. Bunu üşüdüğüm için yaptığımı fark ettiğimde hızla bacaklarımı geri soğuk zemine yapıştırmıştım. Bilerek ıslattığım bacaklarım, açık camdan içeri giren soğuk hava ile titremeye başlamıştı.
Zaten istediğim de bu olduğu için gözlerimi kapatarak başımı duvara yaslamıştım. Ağzımdan istemsiz iniltiler çıkıyor ve kollarıma kendimi sarma dürtüsü doluyordu.
Kalbi ölmüş biri için vücudum fazla uğraş gösteriyordu.
Çünkü ben her ne kadar sevmesem de onun sevdiği ve değer gösterdiği bu vücut kendinde yaşama hakkı buluyordu.
Gözlerim kapalı olmasına rağmen dolu olduğu için gözlerimden yaş süzüldüğünde yutkunmuştum.
Bıçağı kavrayan ellerim daha da sıkılaşmıştı. Bunu yapmam gün geçtikçe daha da zayıflayıp çöken bedenimi zor duruma sokmuş ve canımı yakmıştı.
Fiziksel acının, psikolojik acıyı azalttığı söylenirdi. Peki bu bende niye işe yaramıyordu?
Gözlerimi açıp elimdeki bıçağa bakmıştım. Onu hiç düşünmeden bileğime yaklaştırdığım sırada bıçağı tutan bileğimi bir şey kavramıştı sanki. Elimi ilerletememiş ve öylece kalakalmıştım. Gözyaşlarım bunun etkisi ile çoğaldığında bir anda bileğimdeki baskı yok olmuştu. Fakat ben devam edememiştim. Bıçağı elimden bırakıp yere doğru eğildiğimde banyoyu hıçkırıklarım doldurmuştu.
O burada olsaydı,
İç sesim konuştuğunda iki elimi de kulaklarıma sarmıştım. Bu şekilde onu duymayacağımı düşünmüştüm.
Yaralarının üstüne öpücükler kondururdu, gözyaşlarından öperdi seni. Onun incisi olduğunu söylerdi. Ardından seni gözlerinden öpmeye devam edip tüm yüzünü minik buselerle çevrelerdi.
"SUS!"
Kulağımdan çektiğim sağ elimle sertçe başıma doğru vurmaya başlamıştım.
Çok üzülürdü.
Durmuştum.
Bedenime bakmıştım, onun iyileştirdiği bedenime.
Ve benim ise şimdi bıçakla öldürmeyi planladığım bedene.
Aniden mideme giren bulantı ile elim istemsiz oraya gitmişti. Kusmamak için derin nefesler almış ve kışın soğuğunda içeri giren havayı ciğerlerime çekmiştim. Doğrulmaya çalışıp ayaklarım ile kendimi yeniden arkamdaki duvara itmiştim. Kendimi yeniden yasladığımda gözlerimi kapatıp derin nefesler almaya devam etmiştim.
Tanrı bize bir hayat sunar, biz daha anne karnında yeni oluşmaya başlarken. Bizim hayata tutunmamızı sağlar.
Ardından doğarız. Doğumumuz akrabalarımızı sevince boğar. İnsanoğlu sonrasında o günü anmak için her yıl kutlama yapar. Fakat tüm bunlar olurken herkes bir şeyi tamamen görmezden gelir, ölüm.
Biz insanlar bunu bilmesekte Tanrı bizim ölüm tarihimizi doğduğumuzda belirler. Bizlere seçenek sunar ve kaderimizi kendimizin çizmesini ister. Bazen fark bile etmeden onun tüm dileklerini yerine getiririz ama hayatımızın en büyük gerçeklerinden birini tamamen unuturuz, yaşamın son bulacağı gerçeği.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Ölünün Gülümsemesi' Sope'
FanficBir gülüşün sönüşü sonucu biten bir hayatın hikayesi. angst' tek bölümlük.