🎭 GİRİŞ 🎭

15 2 0
                                    

Hayat sadece gördüklerimizden ibaret sanırız. Aslında hayır, bizim büyüklüğümüz bu hayatta gördüklerimiz kadar.

Birçok şeyi önceden tahmin edebiliyorum. Zihnimde oluşturduğum o görüntü, bana çoğunlukla sonuçları veriyordu. Fakat bunların hiçbirini ben kendim yapamıyorum. Zihnimi kontrol edemiyorum. Ve şimdi de sanki zihnimin sahibi ben değilim. Sinirle doluyum. Sinir ve öfke.

Sanki ölüme terk edilmişim gibi hissediyorum, bir o kadar yalnız ve bir o kadar boşlukta.

Bir kez daha babama baktım, yalvarırcasına. Bir zamanlar her zaman ve her durumda yanımda olacağını söyleyen o adama. Beni yalnızlığa değil beni kendilerine alıştırmışlardı beni bu şekilde bırakamazlardı.

"Ben o cesedi istemiyorum!" dediğimde dehşet dolu gözlerini iyice açtı.

Saniyeler içerisinde eli kalkıp suratıma indi. "O ceset mi?" Dehşetin yuva yaptığı yüzünü tiksinti ile bana yaklaştırdı. "Bana bak seni p*******, senin o diye hakir gördüğün ceset annene ait, annene!"

Yüzümde hissettiğim sızıyı önemsememeye çalıştım. Gözlerinin içine son bir defa baktıktan sonra bir üst kata çatı katına çıkmak için merdivenlere yöneldiğimde arkamdan gelen sesi pişmanlık ve üzüntü doluydu." Pişman olacaksın, "dediğinde adımlarım birinci merdivene basamadı, havada asılı kaldı." Bu yolun sonunda pişmanlık var kızım, gitme. Pişman olacaksın Lavin. "

Şu an bana yalvarıyor muydu? Annemi bulmamam için mi bana yalvarıyordu gerçekten?

Hiçbir şekilde o tarafa dönmedim, yanına gitmedim. Sadece bulunduğum yerde başıma dikleştirerek onun az önce bana söylediği cümlelerdeki kadar sakin fakat bir o kadar da net bir şekilde son cümlemi sarf ettim.

"Pişman olmayacağım."

Son cümlemdi. Evet. Çünkü yarın sabah erkenden buradan ayrılacaktım. Annemi bulmak için yarın yola çıkacaktım. Gözümden akan bir damla yaşı sildim. Ağlamamam gerekiyordu. Doğru olduğundan emin olduğum bu yola girerken ağlamamalıydım.

Gözümden bir damla yaş daha elmacık kemiğimden aşağı doğru süzülmeye başladığında elimin tersiyle o gözyaşını da sildim. Ah, şu lanet olası gözyaşları ağlamak istemediğim zaman akıyor, ağlamak İstediğim zaman ise akmıyorlardı.

Sonunda adımlarımı tekrar hareket ettirdiğimde merdivenleri tırmanmaya başlayarak çatı katındaki odaya çıkıp kendimi sırt üstü yatak haline getirilmiş koltuğa attım. Gözlerimdeki yaşlar benden kurtulmak istercesine birbirleriyle yarışırken, belki de ilk defa sesli bir şekilde ağlama isteği doğmuştu içime.

Neden ağlamak istiyordum? Neydi benim canımı yakan? Babamın annemin yaşıyor olduğunu kabullenmeyişimi? Attığı tokat mı?

Elemin tersiyle gözyaşlarımı sildim. Fakat bu onları durdurmadı. Gözlerimi yumdum ve kendimi sakinleştirmeye çalışmaya çabaladım. Çünkü eğer sakinleşmezsem tekrar bir nöbet daha geçirebilirim. Nereden ve neden geldiğini bilmediğim bir nöbet daha. Doktora gitmemiştim. Annem beni tıp bilgisi olan - belki de doktordu bilmiyorum- bir arkadaşına götürmüştü. O zamanlar daha sık yaşadığım nöbetleri bana vurduğu iğne seyrekleştirmişti. Birkaç ay sonrasında yanına tekrar gittiğimizde yaptığı ikinci iğne ise nöbetlerimi yok denecek kadar azalmıştı. Nöbet geçirmemek için yapmam gereken; çok fazla yorulmamak, fazla ağlamamak ve stres yapmamaktı. Bazen bunların dışında da yaşadığım yoğun bir duygu tekrar nöbet geçirmeme neden olabiliyordu.

KUKLA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin