:: 四

1.9K 101 193
                                    

.・。.・゜✭・.・✫・゜・。.

Yağmurlu bir güne depresif bir başlangıç yapmıştım.

Tüm gece uyuyamamamın vermiş olduğu yorgunluğu üstümden atmak için uyandığımda önce duşa girdim, sonra da kendime yiyecek bir şeyler hazırladım.

Dün gece neden uyuyamadığım hakkında hiçbir fikrim yoktu açıkçası. Göğsümün sürekli sıkışıp durduğunu, içimin daraldığını ve başımın ağrıdığını hissederek geçirmiştim tüm gecemi.

Tüm bunlardan sonra sadece birkaç saat uyuduğumda da rüyamda gördüğüm şey Jihoon olmuştu.

Rüyamda gözlerimin içine bakarken dokunuyordu diğer kızlara. Sonra gelip bana sarılmaya çalışıyordu ve ben aptal gibi her şey gözlerimin önünde yaşanmış olmasına rağmen ona geri sarılıyordum. Belki de bana geri dönmek istese iki gözümü de kapatıp her şeyi unutarak ona geri dönecektim gerçekte.

Aklıma geldikçe iğreniyordum kendimden. Bir buçuk yıl boyunca o kızlara dokunduktan sonra gelip bana dokunması, onları öptükten sonra sonra beni öpmesi, onlara sarıldıktan sonra bana sarılması aklıma geldikçe her zerremden iğreniyordum.

Bu zamana kadar sadece kendimin çok değerli olduğunu düşünerek yetiştirmiştim kendimi. Bana dokunan erkeğin sadece bana dokunmasını, sadece beni öpmesini, sadece bana sarılmasını ve sadece bana güzel sözler söylemesini isterdim.

Bedenime Jihoon dışında hiçbir erkek kadar yakın olmamıştı bu zamana kadar. İlk öpücüğüm onundu, ilk dokunuşlarım onun içindi, ilk sevgilim o olmuştu, tüm ilklerim onundu.

Ama benden her şeyimi aldıktan sonra da hissizce ortada bırakmıştı işte.

Acıtıyordu, hemde çok. Hiç olmadığı kadar çok. Ama ne yapabilirdim ki? Dünya'nın böyle acımasız bir yer olduğunu kabullenip susmaktan başka.

Tüm bunları düşünürken boğazımın düğümlenmesiyle yediğim sandviçi tabağa bıraktım ve elimin tersiyle akan göz yaşlarımı sildim. Sabahın köründe de bunları düşünüp ağlamazsın be..

Burnumu çektim ve tabağı yerine bıraktıktan sonra çantamı almak için odama çıktım.

Ve işte.. Yine gözüm takılmıştı komodimin üzerinde duran siyah çerçeveye.

Onun en sevdiği renk, benim en nefret ettiğim renkti artık, siyah. Hatta doğal siyah olan saçlarımı da ondan ayrıldıktan sonra boyamıştım laciverte.

En çok saçlarımı severdi. Uzun oldukları için kafasını oraya gömer ve dakikalarca kokusunu içine çekerdi. Saçlarımdan da nefret etmiştim artık, her bir teli onun dokunuşlarıyla doluydu çünkü. İlk ayrıldığım hafta sadece saçlarımı kesmeyi düşünmüştüm, fakat Sumin bir şekilde beni vazgeçirmişti.

Çerçeveyi ters çevirdim görmemek için. Kendime işkenceden başka bir şey değildi bu yaptığım. Ama geçmiyordu işte. Kaç hafta olmuştu ki ayrılalı? Üçüncü haftamızdı, ayrı olarak geçirdiğimiz yani.

Çantamı sırtıma takıp aşağı indiğim sırada telefonum çalmaya başladı. Bang Chan arıyordu.

"Efendim?" dedim durgun bir şekilde.

"Evde misin?"

"Evet."

"Güzel. Beş dakikaya oradayım."

* ✦ star lost / lee felixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin