1. Bölüm

35 5 16
                                    


       Geri Dönüş

Tanrısal bakış açısı

  "Yeter" dedi karşısındaki kadına "ben bıktım senin yaptığım her şeye karışmandan. Yetmedi mi ya? Babamı bizden aldın ablamı benden aldın yetmedi mi sana? Sen daha ne istiyorsun benden?"

Gözleri dolmuştu ama belli etmemeye çalıştı güçsüz görünmek istemiyordu. Ve kadını gözleri şaşkınlıktan açılmış ağzı konuşmak için aralık şekilde bırakarak odasına gitti. Kapısını kilitledi. 

Valizini yatağının arkasında durduğu yerden aldı ve doldurmaya başladı. Babasının yanına dönecekti Türkiye'ye. Kenarda birikmişi vardı. Zaten hiçbir zaman gereksiz harcamalar yapan biri olmamıştı. Ablasını aradı ancak genç kadın telefonunu açmamıştı. Kaşları çatıldı. Yine kütüphanede olmalıydı annelerini memnun etmek için çok çalışması gerekiyordu. Küçük kız kardeşinin yolunu açmak onun elindeydi ona göre, hep çok çalışır elinden gelenin fazlasını yapardı annesi onu da baskılayamasın diye kesinlikle minnettardı ablasına.

Alacağı her şeyi yerleştirdi. Yanına biriktirdiği parayı ve kredi kartını alarak odadan çıktı. Annesine bakındı, kadın etrafta gözükmüyordu. Sert bir nefes verdi burnundan güler gibi ve mırıldandı kendi kendine 'Ne diye bekliyorsun sanki salak İpek gelip özür dilemesini falan mı?'. Akıllanmamış mıydı sahi? Eli telefonuna gitti aramak için sonra vazgeçti.

Ablasını odasına geçti aceleci bir şekilde. Masaya oturdu. Masanın üzerindeki kitaba gitmişti aklı Türkçeydi ablasının bu kitaptan bahsettiğini hatırlıyordu genç bir yazarın kitabıydı pratik yapmak için iyi olacağını düşünüp kol çantasına attı.

Eline bir kâğıt kalem aldı ve ablası için çalışma masasına küçük, kısa bir not bıraktı. Kitaptan bahsetmeyi de unutmadı. Bir daha ararsa ablasının meraklanıp eve geleceğini ve onu engelleyeceğini biliyordu ama bu sefer aklına koymuştu hiçbir güç onu yolundan döndüremezdi.

Güldü kendi kendine nereden geliyordu bu cesaret kime güveniyordu? 17 yıldır görmediği ve zar zor iletişim kurduğu babasına mı? Nereden biliyordu adamın ona kötü davranmayacağını ya tekrardan evlenip evlenmediğini düşündü sonra kafasını sallayarak bundan vazgeçti, illaki haberi olurdu.

Kafasındaki düşünceleri susturmak istercesine hızla ayağa kalktı ve bahçeli küçük evlerinin giriş kapısına doğru yürüdü.

Zaman kaybediyordu. Bir taksi çağırdı ve havalimanına doğru yola çıktı. Kendini motive etmeye her şeyin güzel olacağına inandırmaya çalıştı yol boyu. Gelmişti buradan dönüş yoktu. 'Ha gayret kızım' dedi kendi kendine.

Her zaman kafası rahat bir insan olmuştu. Her şey yoluna girer her işin olacağı varsa olurdu ona göre, kadere inanırdı; doğal taşların enerjisine, gülümsemeyi severdi neşeli bir insandı. En yakın arkadaşıyla buluşup sabahlamayı, bazı geceler dışarı çıkıp içmeyi severdi. Gezmeyi severdi bu yüzden gidip turizm okumuştu annesinin dırdırlarını dinlemeyip. Gezdiği yerleri paylaşma daha çok insana ulaşmak ve belki biraz da para kazanmak için bir sosyal medya ve blog hesabı açmıştı kendine. Garip videolar çekerlerdi mesela arkadaşlarıyla çok eğlendikleri, tabii genelde sonları annesinin uyarılarıyla biterdi ama yine de güzeldi. Şimdi her şeyi geride bırakıyormuş gibi hissediyordu. Yeni bir hayata başlıyormuş gibi.

   Gerekli kontrollerden geçerek içeri girdi. Mesleği gereği aşinaydı bu prosedürlere ve uçak seyahatlerine, annesi her ne kadar desteklemese de hiç yoktan iyidir mantığıyla sık sık seyahat etmesine izin vermişti.

Türkiye'ye gitmesi söz konusu bil değildi tabii ki. Bu çok garipti çünkü annesi kötü bir kadın değildi. Babasıyla da öyle sorunlu bir boşanma yaşamamışlardı çocukların velayeti hariç. İki kardeşten küçüğü olan İpek her ne kadar fazla hatırlamasa da Zehra da annelerinin bir şeyler saklayabileceğini hiç düşünmemişti. Durum kritiğini yaparken çoktan biletini almış kalkacak olan uçağını bekliyordu. 3'ü 25 geçe, iki saatten fazla süresi vardı. Kulaklığını taktı ve sevdiği müziklerle beraber ablasından yeni çaldığı kitabı okumaya başladı.

~...~...~...~...~...~

İpek'ten

İniş saatim gelmiş ablamdan kaçırdığım kitap ise neredeyse bitmişti. Bu kadar beğeneceğimi ve ara vermeden okuyacağımı düşünmemiştim açıkçası, ablamın neden kitaptan bu kadar bahsettiğini anlamıştım. Bitirdiğimde devam kitabını kesinlikle arayacaktım ama şu an bunu düşünmenin sırası değildi. Daha önemli işlerim vardı, evet babamı bulacaktım daha! Ama kitabı da yabana atamazdım artık. Güldüm kendi halime onca işin gücün arasına bir de kitap sokmuştum daha duruma göre kendime ev arayacak ve iş ayarlayacaktım onların da sıkıntıları ayrıydı tabii.

Ben bunları düşünürken  son anons yapılmış, iniş telaşı başlamıştı. Bu işler neden bu kadar yorucuydu sanki? Bir an önce portalların gerçekleşmesi gerekiyordu. Hem herkese bir Stephen lazımdı bence.

2 saat sonra

Havalimanındaki gereksiz şeyler sizi sıkmak istemediğim için oraları atlıyorum. Şimdi de kendime bir taksi bulmuş, annemin unutmamam için sürekli çalıştırdığı hafif aksanlı Türkçem yüzünden kazıklanmaktan zor kurtulmuş, hem az çok hatırladığım hem de annem ve ablam sayesinde bildiğim adresle yola çıkmıştım.

Bindik bir alamete diye diye yapmadığım şey kalmamıştı, bu huyumu pek sevmiyordum ama hayatımda hatırladıkça güldüğüm doyasıya eğlendiğim çoğu anımı da bu sayede kazanmıştım. Yaşadığım ve sahip olduğum şeyleri de tabii bunun için en güzel örnek de sosyal medya hesabım olurdu ne olabilir ki diye başlamıştım ama şimdi gerçekten hayatıma maddi anlamda kolaylık sağlıyor aynı zamanda eğlenerek deneyim kazanıyordum.

Taksiden indim ve karakola doğru yola çıktım. Belki emekli olmuştur ama her türlü tanıyan çıkar diye. Size söyledim mi hatırlamıyorum ama babam polisti benim işine de gerçekten çok düşkünmüş ben pek hatırlamıyorum tabii gittiğimizde 6 yaşındaydım ablam anlatırdı hep. Hiçbir yönden eksik kalmamı istemez benden çok büyük olmamasına rağmen her şeyimi herkesten önce o düşünür yapardı. Hayrandım ablama. Tabii konuşmaya başladığımdan beri bunu o kadar çok söyledim ki sanırım anladınız hatta sıkılmış bile olabilirsiniz.

Derken karakolu bir şekilde bulmuş -eh ne demişler sora sora Bağdat bulunur- girişteki memurlara babamın ismini vermiş, şimdi de oturmuş bekliyordum. Emekli olmaması beni fazla şaşırtmamıştı ama yükselmiş demekki diye düşünmüştüm biz gittiğimizde normal bir polis memuruydu.

Ve onu gördüm. Elimdeki fotoğraflarından tanımıştım onu. Saçları ve hafif bıraktığı top sakalı beyazlamış, yüzü çökmüştü. Yaşlanmış diye düşündüm. Kilo almış hafif bir göbeği vardı artık eski fit vücudunun aksine. Karizmasından bir şey kaybetmemişti onu gördüğüm gibi gözlerim dolmuş, sarılıp ağlamamak için kendimi zor tutmuştum. Ama o muhtemelen beni tanımamıştı bile.

Yolda gelirken kafamda kurduğum, planladığım onca uzun, konuşma metinlerinin aksine kendimi açıklayamamış ağzımdan tek bir kelime çıkmıştı sadece, sonrasında ise gözlerimin kararmasıyla bana doğru yeltenen vücudunu görmem bir olmuştu.

"Baba?"

————————————————
Veeee selam!
İlk bölümün sonuna geldik. Nasıldı? }->

Ayy çok heyecanlandım xjdkkxlzk

  Okuduğunuz için teşekkür ederim! Sağlıkla kalın...

TarçınHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin