Uzun zaman sonra selam! Daha devam etmeyi planlıyordum ama burada bırakmak daha doğru geldi. Kontrol bile etmeden atıyorum çünkü edersem bir sürü yazıp sileceğim muhtemelen bir sürüde yazım hatası vardır. Daha da ara açılmadan atıyorum yinede... umarım beğenirsiniz.
Medyaya güzel bir klasik koydum onunla okuyabilirsiniz. Tarifi geçen müziğin temsili değil asla. Sadece şu an aklıma bu müzik geldi.
Keyifli okumalar...
-----
"Mary, hayatım ne yapıyorsun burada?"
İrkildi. O danstan sonra hava almak için kendini dışarı atmıştı. Yoğun hissettiği utanç duygusunun serin hava sayesinde biraz dağılmasını istemişti.
Kadının yüzüne kısaca baktıktan sonra bakışlarını kaçırdı. "İçerisi sıcak oldu, hava almak istedim."
"Yüzün kızarmış." Endişeyle konuştu. "Yoksa ateşin mi var?"
Kız yatıştırıcı şekilde gülümsedi. "İyiyim, merak etmeyin, dediğim gibi; sadece sıcakladım biraz."
Jenna tatmin olmamıştı ama üstelemedi. "Peki, tamam ama çok durma, hava serin. Hem birazdan Bay Kruse, "Sommerblume" adlı yeni bestesini çalacak!" Hep telaş içinde olan kadın daha büyük bir telaş ve heyecanla yanından ayrıldı. Ev sahibesi olduğu için anlayabiliyordu durumunu. Ve müzik... Mary kadar o da seviyordu müziği.
Oldukça geniş olan bahçeye doğru gitmek istemişti. İlk defa duyacağı bir müzik için o kadar heyecanlı değildi ki... Bay Kruse kimdi tanımıyordu, yeni bestesini merakta etmiyordu ya da sadece yeniden ruhsal dengesi bozulmuştu. Yine de kendine engel olamadı ve derin bir nefes alıp daha iyi hissettiğinden emin olduğunda içeri adımladı.
Asla yapmayacağı bir şey yapıp ona uzatılan şarap kadehini aldı ve salonun en ücra köşesine geçti. İçinde anlamadığı bir curcuna vardı ve onun biraz durulmasını istiyordu ve tekrar o kişiyle karşılaşmamak.
Güzel, siyah gözleri vardı. Güzeldi ama ikinci defa bakmaktan çekinirdi çünkü içine çekiyordu; gecenin yansıdığı deniz gibi gelmişti ona ve orada boğulmaktan korkmuştu.
İlk defa kalabalığa karıştım ve ilk defa bir erkekle dans ettim. Garipsemiş olmalıyım.
Kabuğundan çıkmak hala zor geliyordu anlaşılan. Bir yudum aldı içkisinden ve rahatlamaya çalıştı.
Fazla anlam yüklüyorum sanırım.
Müzik başladığında hisleri değişmişti. Hareketlendi. Daha önce duyup âşık olduğu notalara çok benziyordu ama bunu ilk defa duyuyordu. Bu üçüncü denk gelişiydi. Hepsini kendi zihninde analiz etmişti; üçüde biribirinden izler taşıyordu ama aslında hepsi birbirinden çok farklıydı.
Bu sefer çalan kişiyi görmek istiyordu. Bay Kruse kimdi, tanımak istiyordu. Piano'nun konumu herhangi bir yerdeydi; insanlar etrafına toplanmıştı ve çalan kişiyi göremiyordu. Heyecanlanmıştı. Kadehini rastgele bir masaya bırakıp oraya yürüdü ve insanların arasına çok karışmadan görmeye çalıştı.
Gözleri ilk tuşların üzerindeki zarif parmakla, oradan da sahibine ulaştı.
Bay Kruse, o melodilerin sahibi, dans ettiği adamdan başkası değildi.
Bir çok duygu geldi geçti; böyle olağanüstü müziğin böyle genç birinin parmaklarından akması onu şaşırttı, az önce neredeyse etkilendiği adamın merak ettiği bir müzisyen olması onu fazlaca sevindirdi ve daha önce onunla karşılaşmış olması onu tarif edilemez bir duygu seline sürükledi. İçi kıpır kıpırdı. Onunla konuşmak, ona sorular sormak ve onunla bir arada olmak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Miss Tailor and Musician Man
Teen FictionTerzi Kadının Müzisyen yabancıya olan hislerini dinlemek ister misiniz?