"Ne arıyorsun burada?"Changbin, sırtını yasladığı dolapta kollarını önünde bağlamış ve karşısında dikilen siyah saçlı çocuğa bakmıştı.
"Bu saatlerde her zaman kavga olur, onları ayırmak benim görevim."
Changbin, anladığını belirtircesine başını salladığında onu baştan aşağı süzmüştü. Okul kıyafetlerini nadiren düzgün giyenler olurdu. Onlardan birisi de karşısındaki bedendi. Belki de bu yüzden başkan olmuştu.
"Neden ayırmadın o zaman?"
"Kavga etmiyorlardı."
Changbin, çocuğun söylediği ile hafifçe kıkırdarken tekrar onayladı onu. Doğru kavga etmiyorlardı. Ancak söylediklerini duyduğuna emindi. Bakışları onunkiyle buluştuğunda derin bir nefes verdi.
"Bir şeyler döndüğünü biliyordum. O yüzden dinlemeye karar verdim. Wooyoung ile ilgili bir şeyler var."
Changbin, onun da anlamış olmasıyla rahatlamıştı çünkü bu kendi başına taşıyabileceği bir yük değildi ki arkadaşlarına nasıl anlatacaktı, emin değildi.
"Telefonumu unutmuştum, onu almaya geldim. Onları görünce dediklerini merak ettim ve dinledim. Onlardan birisini dövmemem için bir sebep söyle."
"Müdüre ilk senin başlattığını söylerim."
Changbin, onun söylediği ile güldü. Daha çok sinirli bir gülüştü bu. Bu çocuğun görev aşkı kendisine garip geliyordu.
"Sinirli değil misin?"
"Hikayenin sizin tarafındaki kısmını dinlemeden, hayır değilim."
Changbin, dudaklarını ıslattı. Kendisine gelmeye çalıştı ve banka oturdu. Karşısındaki çocuğa tüm gerçekleriyle olayı anlattığında siyah saçlı çocuk şimdi sinirlendiğini hissediyordu. Onların bir şeyler çevirdiğinden emindi ancak çözememişti. Şimdi anlaşılıyordu. Ancak neden olduğunu anlamıyorlardı. Neden birisi böyle bir şey yapardı ki?
- ertesi gün -
"Ne yani şimdi bütün bunlar Wooyoung piçinin altından mı çıkmış?"
"Evet."
"Onu şu an, burada, dövmemem için bir sebep söyle."
"Okuldan atılırsın."
"Yeterli bir sebep değil."
Felix, oturduğu yerden hızla kalktığında kolunun Seungmin tarafından tutulması ve direkt olarak geri yerine oturtulmasıyla derin bir nefes verdi.
"Mood killer."
"Okuldan atılman kimseye bir şey kanıtlamaz."
Felix, onun haklı olduğunu biliyordu ama sinirleri bozulmuştu. Wooyoung'u oldum olası sevmezdi zaten. Şimdi de arkadaşının mutluluğu ile oynuyor oluşu onu daha da sinir etmişti.
"Bir şeyler düşünmemiz lazım."
Seungmin, konuşurken bakışları kafeterya'ya yeni girmiş olan Minho ile buluşmuştu. Geçen günkü konuşmaları kendisini germişti. Onun da bir derdi olduğu belliydi. Minho, oturana kadar bakışlarını çekmemişti. Öyle garip bakıyordu ki Seungmin bir an için heyecanlandığını hissetti. Bakışlarını kaçırdı ve önüne döndü. Onun neden kendisine karşı kötü davrandığını bilmiyordu ancak içten içe bunu çözmek istiyordu.
"Aptallar ya!"
Jeongin, ikisinin masasına geldiğinde çantasını masaya bırakıp oturmuştu. Sinirliydi ve bu herkes tarafından görülebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Journey ♧ Hyunin
Fanfiction•Texting/düz yazı Okulun popüler çocuğu Hwang Hyunjin tüm okulun önünde reddedilir.