Şah, Afrazeabad'ın girişinde dururken şehirin tepelerinde uzanan ulu surları ve en yüksek dorukta olan Arg'ı gördü. Şaşalı ve büyük caddelerden,heykellerden oluşan Afrazeabad'da yaşayan pek insan ile karşılaşmayan Şah şehrin sahibinibeklemeye koyuldu, Arg'da bir ağırlama beklerken karşılaştığı kibir abidesi ile sızlayan kemiklerini gördü. Sormak istedi ancak soramadı,yıkılmış gibi bir görüntüsü olan bu abide bir fırtınaya tutulmuş havasını sezdiriyordu Şah'a. Birsebebi olduğunu bilen Şah şehrin içlerine girdi. Tek başına yürüdüğü parlak,ışıktan geçilmeyen sokaklarda olan soğuk sessizlik iliklerine işliyordu. Arg ve Şehir sanki birbirine kavuşmak istiyordu ancak bazı engeller vardı. Nedenini bilmeyen ancak öğrenmek isteyen Şah binbir uğraş ile şehrin gölgelerini buldu. Gölgeleri dinleyen Şah işi çözdüğüne inanarak Zerdüşt denilen zat-ı bulmaya gitti. Şehrin uzağında bir yanan alev gördü, alev sönüyor gibiydi ancak onu herzaman, durmadan harlayan Zerdüşt'ü buldu. Onunla otururken Zerdüşt ona bir tanrı misafirinin neler yapabileceğini anlattı ve bir kişiyi beklemeleri gerektiğini söyledi. Şah çayını yudumlarken kanlar içinde, sekerek oraya geldi yüzündehayır, gözünde fer olmayan bir Eşkıya. Zerdüşt, eski dostunu görünce yüzüne buruk bir gülümseme geldi, Eşkıya'nın durumu iyi değildi ancak sanki bu onun hep olduğu bir görüntü gibiydi, kanı karlara karışıyor, her an düşecek gibi olansendelemesi durmuyor ve konuşmuyordu. Zerdüşt ona bir çay ve battaniye verdi, Eşkıya'ya kim olduğunu anlatmasını söylemeye niyetlenen Şah'ın omzunda bir el belirdi. Bir dost eli sandı bunu ancak öyle değildi, soğuk, sert, belki güvenilmez bir adamın eli. Seyduna ile dost olan bu adam Şahrud'u arıyordu. Rudy Rubinstein ise kimseye sezdirmeden geldiği ocak başında kendisini ısıtmakla meşguldü. Afrazeabad'ın ışıkları gecenin karanlığına karışırken bir çapa çekmesesi duyuldu. Hollandalı'nın denize açılmaya hazırlandığını söyleyen Zerdüşt bu seferin kısa olacağını ancak acılı olacağını belirttikten sonra güldü, Rubinstein'ın şaşkın bakışları arasında çayından bir yudum daha alarak Frost'u sordu.Sabırsızlanan Şah sormaktan kendini alı koyamadı; ''Ne oldu bu şehre ey Zerdüşt?''. Zerdüşt'ün var olan gülümsemesi yerini yavaşça bırakırken gecenin karanlığına işin koyulaşacağını anlayan Rubinstein Eşkıya'nın yanına oturdu. Soğuk vekarlı gecenin bir timsali olan Zerdüşt'ün sözleri Şah'ın yüreğini dağlarken kısa bir süre sonra hikaye başladı. Şah dinlemeye koyulurken Stratosfer'de olan patlamaların verdiği ses içini ürpertiyordu. Zerdüşt umursamadı ve devam etti;
-Bölüm 1 Kaderinde Olacağın Kişiden Kaçabilir Misin?
Perver koşmaya başladı, neyden kaçtığını ona kimse anlatamazdı. Terk-i diyar eden duygularını, ıslanmış bedenini saklamakta son derece kötü olan Perver kendisine yalan söylemekten çekinmiyordu. Kan damarlarında saklanan cani tutsak onuzorluyor ve üzüyordu. Kalbinin hala attığına dair kanıt ararken onu gördü,belki çok uzun değildi belki çok güzel belki çok iyi değildi ama onu olduğu gibi kabul etmişti. İsmini şimdiden söylemek doğru olmaz o yüzden hikayeyi dinlemeli,ona uygun davranmalısın. Cesaretini ardına alamayan Perver yırtınıyor ve ona duyguları olduğunu kanıtlamak istiyordu ancak tekrarlanan yalanlar artık bir gerçek gibiydi. Uğraşması,çabası adeta boşuna ve her gün gördüğü o korkunç, kibirlive vefasız adamdan uzak durmaya çalışıyordu. Perver'in evinde hiç ayna yoktu, aynaları sevmediğini söyleyip geçiştirirdi ama yalnızlıktan korkuyordu. Unutulmak için herşeyi yapıp unutulmaktan korkuyordu, sevmek için herşeyi vardı amasevmekten korkuyordu. Geçmişinin bıraktığı acılar ve hisler ona adeta bir sarmaşık gibi yapışmış ve ruhunun derinliklerine işlemişti. İçinde babasını taşımaktan korkuyordu ama her geçen dakika biraz daha babası oluyordu. İnsanların tanrılaşma sürecine birebir şahit olan bu adam sonsuza kadar yaşamak istiyor ama ölümden korkmuyor aksine onu kucaklıyordu. Perver bu ikilemlerin içinde yok olurken sevdiği kadını görmezden gelmiş, yok saymayı bile başarmıştı. Bunlarındaha sonra peşine geleceğini düşünmeyen bu zat facialar ile yüzleşmek üzereydi ve unuttuğu bir şey vardı, felaketler ard arda gelir. Maskesini bırakan Perver bir adım atmak zorunda olduğunu biliyordu ama ne yapacağını zerre bilmiyordu.Sanırım daha önce hiç başkasını düşünmemişti bu bencil sefil. Kaderinde olacağı kişiden kaçmak mantıklı mı yoksa kaderinde olacağına inandığın kişiden kaçmak mı mantıklı? Herkese selam veren bu adam bir dostunu dahi yanında tutmakta güçlük çeksede bunu başarıyor ve bir şekilde hayatta kalıyordu. Kanının bile bir kardeşi vardı. Keşkeler ile avunan bu çocuk sanırım en büyük şeyi unutuyor, basit bir insan olmak seni aşağılık yahut rezil yapmaz. Aksine bunu bilerek bazıbüyük işler başarınca kim olduğunu kanıtlayabilirsin. Kim olduğunu unuttuğunda yok olur ve insanlıktan çıkarsın sanırım o çocuk bunu çok geç anladı.
-Bölüm 2 Seni Sen Yapan Şey Nedir, Sen Kimsin?
Kibir abidesi,dik kafalı,bencil,vurdumduymaz,vefasız işte aynaya bakınca gördüğüm budur dedi Perver, kendisiyle dertleşirken hiç acımadı, hiç şüphe etmedi anlattıklarından. Meftun olmak varken maktul olmak. Konuşmaya devam etti Perver,ucu bucu görünmeyen hayaller, ölü doğmuş umutlar, ayakları rehberidir, tüm yeller yoldaşıdır, tüm insanlık onun gözünde eldir ve tek dayanağı zaten ölmüş olan bir kaç yakını olduğuna inanmaktadır. Perver genellikle sabahları yine uyandığına lanet eder ve neden bu sürecin bitmediğini sorgulayarak kendisin her sabah tekrar öldürür. Bir oyun parkı içinde martı olduğuna inanır ve oysa aynı yataktı başını koyduğu, aynı ılık çorbaydı ekmeğini bandığı, sonbaharda ölmekte kış canlanırken ve ilkbaharda ölmekte yaz yeşillenirken diye homurdanır durur. Düşünmek için vakti var ancak nedense bunu yaparken kendine kustuğu nefrette buluyor bütün gecesini. Geceleri bir kabus sabahları ise gecenin bir hazırlığı edasıyla duruyor Perver'in elinde. Bir elinde yıldızları diğer elinde gökyüzünü tutarken nasıl yapabilirsin bunları Perver? Yaşta değil başında taşıdığın akılla büyü. Vur kendini beyabana Perver,gez toz kum deryasını. Ne farkeder ki senin için? İster kum ister taş, git bak bakalım Nemrut'un yüzüne sefil adam. Eğer istediğin ölmekse kolay Perver ama hayır sen ölmek değil içindekini o hissi öldürmek istiyorsun,korkuyorsun. O korkun seni yönetecek kadar büyüdü.O an nasıl desen? İçin doluyudu ama ah çekmedin. Dokunsan ağlardın ama dokunacak biri bile yoktu yanında git o kadını kazan tekrar Perver. Yalnız mı bıraktın yanında olmak istediğini? Belki sana söyleyemedi Perver onu o kadar yordun kisana bunu diyecek takati kalmamıştı belkide ey dostum Perver. Otur dinlen bak burada çimenler var. Natuk Baytan'ı çağıralım senin için.
-Bölüm 3 Mirza
Hikayesini biliyorusun anlatmama gerek yok. Perver,dostum Perver, kabullenmelisin sen kadim bir geçmişin parçası olarak kalacaksın neden dönmüyorsun merhametine? Sanırım çatında radyolar çalmaya devam ediyor ama bu gece geceyi kimse durduramayacak. Senin stratosferde bazı anıların var. Sanırım onlar ile yüzleşmeli ve biraz adam olmalısın. Bak dostum Perver,bunu tekrar tekrar konuşmaya gerek yok kezzabı yüzüne çal ve bırak masken yansın. Senin masken kalın yüzünezarar veremez kezzap gidip o kızı kazanmalısın. Artık an geldiğine göre ismini bilmesini, Şahrud. Afrazeabad'ın en güzel misafiri. Belki bunu bilmek o kadar güçlü olmadığı hatırlatır sana.
-
Şah bunları dinledikten sonra derhal yerinden fırladı ve Eşkıya'yı yanına aldı. Onları takip eden Rubinstein ve Zerdüşt ile koşar adım şehre inen ve bir çözüm bulduğuna inanan Şah eline aldığı her şey ile Kibir Abidesi'ne saldırmaya başladı. Uğraştı durdu ancak yapamadı yıkamadı. Sonra beklenmeyen gerçekleşti ve Rubinstein bir zatı getirdi, adeta meymenetsiz bir şuur ve görüntü. Baytara ihtiyacı varmış gibi görünüyordu bu zat doktordan ziyade. Ama melek bir yandan,şeytan bir yandan başında zindan yokluğu var gibi. Neyse ki bu zat müdahale etti,şehre yeni geldiği belliydi ve yıpranmıştı. Eline aldığı bir anahtar ile heykeli parçalamaya başladı. Bütün nefretini kusuyordu sanki, kendi içinde yaptığıyüzleşmeler onu yok etmemiş,olması gerektiği seviyeye yaklaştırmıştı. Elbette yeterli değildi ancak hiç bir şey mükemmel olamazdı. Odasının hayaletinin yokluğu ona bir şeyler göstermişti sanki. Yüzünü açtı, Perver eski bir dost Perver.Rubinstein onu görünce önce bir yumruk atsada Zerdüşt ona henüz herşeyin bitmediğini söyledi. Birlikte heykelin kalıntılarını Alev'e taşıyan tayfa Hollandalı'ya külleri teslim etti ve küller denizin dibine dökülmek için son bir defa suya açıldı. Perver belki huzura ermedi ama Şahrud'u kazanmak için doğru hamleyi geçte olsa yapmayı başardı. Ama bilmesin ki Perver, zaferin bedelleri vardır,bazen kazandığına inanman kazanaman için yetmeyecek.Bazen kalbim kinle doluyor,acı ve öfkeyleÖfkemin tadı ağzıma geliyorİçime beyaza düşen bir leke gibi,şüphe düşüyorO vakit koşup Rumi'nin Mesnevisi'ni açıyorumKendimi hatırlamak içinHatırlamak,gizli bir ibadet benim için.
Seni hep sevdim Şahrud, her zaman seveceğim. Sana hislerimi anlatmak istediğim mektuplar vardı. İşte bu birincisi.Hep senin olan,Seyduna.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The End is Nigh
Short StoryDoes it really matter? ∼ Yazılan bölümler karmaşık. Aslında bir günlük gibi. Yazan ben değilim, sevgilim. Yazdıklarının görülmesi için böyle bir şey yaptım ve umarımda başarılı olurum. Yazdıklarını yaşatmak ve insanların görmesini istiyorum. Gerekir...