Yalan söyleme bak gözlerime, bitmiş olamaz

196 21 29
                                    

Günlerden pazartesiydi. Ruhumun kırıklarının ertesiydi. Sebepsiz kötü hissetmek gibi bir huya sahibimdir, alakasız bazı geceler uyku tutmaz ya da uyandığım sabahlar boşluk karşılar beni, dediğim gibi sebepsizdir nedenini pek bilmem.

Yine de her şeye rağmen devam etmem gereken bir dersim mevcut hızlı geçti çoğu şey ne giyeceğime bile karar vermedim düzgünce elime ilk geçenleri geçirdim üzerime. Ne düşündüğüme dair gram fikrim yoktu ama kahvaltımı ederken dahi masaya yasladığım elime kafamı dayadım ve tıktım ağzıma bir şeyler.

Sınıfın kapısına geldiğimizde her zamankinin aksine kapı  kilitliydi. Sırtımı duvara yaslayarak beklemeye başladım. İsak'ta yanıma yaslanmış  esneyerek öylece kapıyı izliyorduk.
Sonra izlendigimi hissettim, dolaştı bir süre gözlerim ancak kimseyle göz göze gelmedim.
İlerideki bedenini fark ettim sonra, yanında geçen gün merdivenden inerken gördüğüm kişi vardı ve  konuşuyorlardı gözleri üzerimdeydi, anlam veremedim.
Kafamı çevirdim kapıyı izlemeye devam ettim ama aklıma gelmişti gülüşü, garipti insanları böyle düşünmezdim.

°
" Hay ben bu kurbağanın sıçrayan ayağının parmağını keseyim ama ya " diye hayıflanarak düşünmeye başladım.
Volkan hoca o klasik soruyu sormuştu bir tane kıçı kırık kurbağa var 3 metre sıçrıyor 2 metre düşüyor heh direkte 30 metre ulan soruyu önceden bildiğim için cevabı çok ezberlemesim ve beynim düşünmek istemiyordu ya 27 ya da 28 di ama hangisiydi?
Kaçıncı gündü.

"Bence 29"  diyen Altay abiyle gözlerimi devirmeden edemedim.

" Hayır ya 27 ya da 28 " dedim

" Nasıl yani ?" Diyen İsak'la kısaca anlattım ama sonucu bulamamışım diğerlerinin de kafayı pırıl pırıl yaptı ulan yağım var unum var şekerim var tavam ateşim hazır ama helva yapamıyorum kanser olursun ya.

" Ever arkadaşlar sonuca ulaşan var mı ? " Volkan hocanın sesiyle herkesten ayrı ayrı  cevaplar uçuşmaya başladı

"28 hocam " diye kendinden emin bir ses duyuldu sonra. Oldukça güzel bir sesti, daha önce neden duymamıştım ki?

Oydu, o çocuktu. Gülüşü güzel, gözleri derin bakışları sarıp sarmalayan o çocuk.

"her gün 1 metre ilerleyebildiğine göre 27 gün sonunda 3 metre kalır çıkmasına, 28. gün o 3 metreyi sıçrayarak çıkar kuyudan"

Ah demek bu aptal sorunun ana noktası buydu.

°

"Bu ders benim yaşam enerjime nanik çekip kaçıyor " diye mırıldandım.
Sevmediğim ana derslerden birindeydim.
Alanımla olan bağlantısını sikeyim yani

" Hiç sevmiyorum ben de ya " diye mırıldandı ve Twitter da dolaşmaya devam etti İsak.

Not alasım hiç yoktu ama uyumakta istemiyordum.
Düşüneyim biraz, evet evet düşüneyim.
Ne düşünsem..

Aklıma o çocuk geldi, yine..
Anlayamıyorum neden bir şey düşünmek istediğimde aklıma gelmişti ki? Saçma.

°

" Canim best f1 pilotu max verstappendir"  salak salak konuşan semihle sinirli bir nefes çektim içime

" Ayakkabı numarasının ilk hanesi  IQ'lu insan, yeter, sus artık, sus ben senin cahil cuhelalığını çekmek zorunda değilim. Senin dar algıların vettel'i algılayamıyorsa sorumlusu ben değilim." diyerek kafamı çevirdim bir şekilde benimle inatlaşacak bir şeyler buluyordu şerefsiz.

" Susun artık " diye bağıran İsak'la derin bir nefes aldım.

Bence de susmalıydık, kıl kuyruk Semih.

Semih İsak'a bir bakış atmış önüne dönmüştü.
Dersin başlamasını beklerken koridorda oturmuş öylece geçenleri izliyorduk.
Semih'in İsak'a bakışıyla geçen gün ders notlarının fotoğrafını çekerken defterinin arasında gördüğüm kağıt geldi aklıma.
İsak'ın kafasına benziyordu, arkadan çizilmişti.
Muhtemelen hoşlanıyordu. İsak'ın karşılık vereceğini düşünmüyordum ama arkadaşlığımızın bozulacağı o gün belli olmuştu benim için hal böyle olunca artık Semih rahatsız edici biri haline gelmeye başlamıştı.

°
Uyku, uyku bana yasaktı galiba.
Bir türlü uyuyamıyordum.
Odada oksijen bitmişti  bir de.

" Arda, yangın merdivenine çıkalım mı?"
İsak'ın fısıltısıyla uyumaya çalışırken kapadığım gözlerimi,yaklaşık iki saattir kapalıydı, araladım.

Kafamı sallayarak onu onayladım ve yavaş hareketlerle ceketimi alarak üzerime geçirdim İsak'ın da ceketini giymesiyle kapıya ilerleyerek koridora çıktım ve koridorun sonuna doğru yürümeye başladım.

Saat gece 3 falandı galiba.

Yangın merdivenine ulaştığımızda sigara izmaritlerini iteleyerek bir basamağa oturdum.
Götüm dondu ulan.

İsak oturmamayı tercih etmişti.

" Oksijen alamadım lan kaç saattir "

" Valla ben de ya cam açmak istiyorum ama hava da soğuk " diyerek onayladım onu

" Bu ara canın bir şeye mi sıkkın? " Sorusuyla ağaçları izlediğim gözlerimi gözleriyle buluşturdum.
Ah ne olduğunu bir bilseydim.

Bilmiyordum, bana neler olduğunu fark edemiyordum, sürekli düşünüyor sorularıma cevap bulamıyordum. Fazla karmakarışıktım.

Artık yeterdi düşünmeyeceğim bundan sonra, bitti.
---

aşk kırıntıları • arferHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin