"Hemen çekilelim bitsin."
"Hayır, önce kahvaltı edeceğiz. Ama ondan önce ben duş alacağım!"
"Offf" Draco kendini kanepeye attı. "Siz hazırlanana kadar ben tekrar uyurum ki"
"Banyoya geçiyorum, burada kal."
Draco kalçasını döndü ve unursamadan gözlerini kapatarak uyku moduna geçti. Harry ona gülümsediğinde odasına çıkmıştı. Ilık bir duş aldı, tüm vücudunu suyun altında uzun bir süre tuttu. Tertemiz olduğuna emin olunca banyodan çıktı, saçlarını tarayıp biraz yağ sürdü ve yüzüne nemlendiriciyi yedirdi. Zaten başka yaptığı bakım yoktu. Kurulandığında üstüne siyah bir pantolon, kırmızı bir kazak giyinmiş, saatini ve yüzüklerini de takmıştı. Ayakkabısını da ayağına geçirdiğinde parfümünü de sıkmıştı. Bunlar tam bir saat sürdü. Aslında yaptığı bir şeyde yoktu ama yavaş hareket etmişti.
Odasında işi bitince basamakları hızla inerek mutfağa göz atıp salona geçti. Draco dediği gibi cidden uyuyordu. Başını iki yana salladı Harry. "Uyan"
Zannedersin bir saat değil, bir dakikadan kısa süre uyumuş gibi hemen uyanan Draco kızaran gözleriyle doğruldu.
"Kaçta yatıyorsun sen?"
"Sabah dört, öğlen on bir"
"Aptal"
"Karışmayın hayatıma. Açım ben"
Ayaklandı Draco ve bahçede hazır olan kahvaltı masasına gitti. Harry'den önce oturup portakal suyundan birkaç yudum almıştı. Draco ağzına zeytin atarken "yumurta sevmez misiniz?" Diye sordu oturan harry'e.
"Severim"
"Sosis falan?"
"Onları da severim de, sabah sabah kızartma sevmeyen çok insan var. Sende öylesindir diye düşündüm."
"Kusura bakmayın ama damak zevki olan biriyim. Sosis olsaydı bari"
Harry içten bir şekilde gülümsedi. Çevresinden ne annesi severdi kızartma, ne de nişanlısı. Hatta onlar sağlıksız olduğu için besin grubundan bile hemen silmişti. Lady'e döndü. "Kızartma patates, sosis ve yumurta yapabilir misin?"
"Anneniz yasak etti efendim. Yaparsam bildirmem gerekir."
"Benim de seni kovmam gerekir."
Draco ikisini izlerken ağzında ki peyniri çiğniyordu. Lady iç çekti ve mutfağa gitti. "Yazık kadına."
"Şu nişanı bir bozayım, bunu da annemin yanına postalayacağım. Senin burada oluşundan hoşlanmıyor, çünkü o ajan. Ben ne yaparsam, eve kimi alırsam anneme yetiştiriyor."
"Yani benim buraya gelişlerimden annenizin haberi var mı?"
"Dün misafir olarak geldin, bugün tekrar gelince şüphe etti. Yani az sonra duyurur."
Yaklaşık yirmi dakika sonra Harry'nin istediği tüm kızartmalar önüne gelmiş ve Draco kocaman gülümseyip iştahla yemeye başladı. Aynı iştah ilk defa Harry'e de bulaşmıştı tabi ama o sonradan birkaç lokma yiyince kesildi, fazla alışkın değildi yağlı yiyeceklere bu yüzden hemen doydu. Draco ise tam tersi, ketçaba batıra batıra yiyordu.
Onun bu hallerine gülümsedi Harry.Nişanlısı ile tam tersiydi. O böyle yiyeceklerden uzak durur, iki lokma sonra kalkardı sofradan. Yemek yemeyi sevmezdi, bu yüzden Harry'e de kimse kolay kolay eşlik etmemişti şimdiye kadar. Hatta bu masada belki de ilk defa bu kadar uzun kaldı.
"Çok acıkmışım!"
"Belli."
"Siz niye yemiyorsunuz?"
"Doydum."
"Hadi ordan, iki lokmayla kim doyar. Yiyin hadi."
"Ben cidden doydum."
Draco omuz silkti ve tüm kızartmaları kendine çekti. "Ne zaman çekim?" Diye sordu dolu ağzıyla.
Harry onun önce uykusuz gözlerine, sonra dolu ağzına, meraklı yüzüne ve ağzı dolu olmasına rağmen sonra ki çatalı hazırlayan ellerine baktı. Kıtlıktan çıkmış gibi görünen bu çocuktan iğrenmesi gerekiyordu. Ama yapmamıştı. Aksine, tatlı bulmuştu..
"Az sonra," uzanıp Draco'nun yanağını sildi. "Yanağınla mı yemek yiyorsun?"
"Hmhm"
Draco şişene kadar yemek yediğinde arkasına yaslandı ve portakal suyunun son damlalarına kadar içti. "Teşekkürler! Çok lezzetliydi, hadi artık çekim."
"Sabah sabah ne bu enerji"
"Çok yemek yedikten sonra çok uykum gelir. Çekimi yaparsak eve gidip uyurum. Yapamazsak masada uyuya kalırım."
"İyi tamam" dedi Harry, Draco'nun belinden tutup içeriye aldı. "Bu daha kolay, elimden tutacaksın ve dışarıya çıkacağız. Şuan kayıt var."
"Bunu hemen yapar sonra ben eve giderdim niye bu kadar beklettiyseniz. Neyse hadi."
"Giyin ayakkabılarını hadi."
Draco kapıya yaklaştı ve ayakkabılarını giyindi, Harry kendisinin belinden kavrayıp dışarı çıkınca gözlüğünü takmıştı. İkisi birlikte kapıya ilerlerken, Harry Draco'nun elini kavradı ve tam o an içi sıcacık oldu. Ellerinin inceliği, kendi büyük ellerinde kaybolup gitmişti, parmakları bile inceydi. Üstelik sıcacıktı, içinde tatlı bir heyecan yaşadı. El ele tutuşup yürürken Harry "bitti" dedi.
Ve Draco elini çekti.
Harry bunu istemese de.
"Harika! Yayınlıyor musunuz şimdi?"
"Aynen öyle. Telefonunu sessize almanı öneririm."
"Hayatım mahvolmadan önce ki son dakikalar, harika! Neyse Bay Potter, beni birdaha ki görüşme için çağırırsınız. Eve gidip uyuyacağım."
"Şoför bırakır seni."
"Müzik dinleyerek yürümeyi daha çok seviyorum."
Gözlerini kırpıştırdı Harry. "Evine bir saat var?"
"Yürümeyi seviyorum."
"Senin yerinde başkası olsa bu arabaya binmek için herşeyi yapardı, son model bu biliyorsun değil mi?"
"Onların beni ilgilendirdiğini düşünmüyorum. Ayrıca, o kadar da önemli değil bu arabaya binmek, güzel bile değil."
Harry'nin yüzünde ki sırıtış genişledi ve kendisine alayla baktı. "Bu dediğine sen bile inanmıyorsun ki."
"Ne düşünürseniz düşünün bay potter. İyi günler."
Draco yavaş yavaş uzaklaşırken Harry de kamerasını almış ve uzaklaşmak üzere olan Draco'nun fotoğrafını çekmişti. Gülümseyip çıkan fotoğrafa baktı, güzeldi.
___________________________________________
Oy gelince benim bölümü hemen atma hızım
Hatırlatma için teşekkür ederim lindo_cookies sjdjekskekdkek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dude Don't Be Silly, He's Twenty-seven
FanfictionTheodore nott'un minik borcu yüzünden karşılaşan çiftimizin hikayesi.