"Harry annen benim hakkımda yine kötü şeyler söylüyor mu sana?" Diye sordu Draco tatlıyı karıştırırken.
"Hayır sevgilim." Demişti Harry kendi dediğine bile inanmadan.
"Yani bu adımımla aramız iyi olur mu sence?"
"Evet tabiki. Annem çok kin besleyen biri değil."
Draco rahatlayarak başıyla onayladı ve stresli bir şekilde tatlıyı yapmaya döndü.
Harry ise onun umutlu olmasından dolayı çok üzgün hissediyordu. Draco ile iki aydır sevgiliydiler. Paparazzi yalanını artık bahane olarak kullanamayacağını anladığında Draco ve Theo gitmek istediklerini söylemişlerdi. Harry ise ısrarla Draco'nun kalmasını, kendisinin evinde yaşamasını istemişti. Bunu kabul eden Draco, evde kalmış, ikisi de theo'yu uğurlamıştı.
Draco'nun burada yaşamasından sonra Lily daha da kindar olmuştu. Harry ona Draco'yla sevgili olduklarını söyleyince tam delirmişti kadın. Draco'yu para avcısı ve ailelerini mahveden bir insan olarak görmekte ısrar etmişti. Annesinin asla düzelmeyeceğini o an anlamıştı Harry.
Harry'nin aksine Draco'nun hayatında maddi olarak çok fazla değişiklik olmuştu. Harry onu ehliyet kursuna yazdırmıştı, artı olarak Draco şoför istememişti ama Harry yine onun emrine bir şoför vermişti. Draco telefonda istememişti ama Harry ona yinede almıştı çünkü cebinde ki telefonun değişime ihtiyacı olduğu çokta belliydi.
Draco'ya ne alsa sarışın olan hep mahcup hissediyor, defalarca red ediyor ve sonra utanarak kabul ediyordu. Kabul edince de nasıl teşekkür edeceğini bilemeden sessizleşiyordu ve Harry onun tatlı bir şekilde sesizleşmesine aşıktı.
Draco kendisinden şimdiye kadar hiçbir şey istememiş, hep Harry ona kendi zenginliğini sunmuştu.
Fakat annesine bunu anlatamıyordu.
Draco'ya karşı çok önyargılı davranıyordu ve onu üzmek için şimdi bu daveti kabul ettiğine emindi.
Sevgilisi ise iki haftadan beri kendisi istiyordu annesinin buraya gelip aralarında ki buzları kırmayı. Harry bunu iyi bir fikir olarak görmese de, sonunda kabul ettirmişti ve annesini davet etmişti. Draco sabahın erken saatlerinde kalkmıştı tatlıları ve yemekleri yapmak için. Lady'e hiçbir şeye ellememesini, herşeyi kendisinin yapacağını söylemiş ve altıdan beri emek üstüne emek vermişti.
Harry onu mutfakta onca şeyi hazırlarken görünce daha da üzülmüştü.
Annesinin neler diyeceğini tahmin ediyordu çünkü...Şimdi kendisi limonları sıkarken Draco salatanın diğer malzemelerini kesmeye geçmişti. İki çeşit tatlıyı yapmıştı, akşam yemeği için birçok hazırlığı da neredeyse bitirmişti. Lady bu süre zarfında temizliği halletmişti.
Düşünce içinde olan Harry sevgilisinin uzattığı çatala gülümseyip bir parça tatlıyı yedi. "Nasıl olmuş aşkım?"
"Çok kötü."
"Kötü mü? Neden ki? Şekeri mi eksik? Kesin kıvamı yoğun oldu değil mi? Ağızda dağılması gerekiyordu oysa ki, of şimdi tekrar yapmalıyım ama zamanım yetmez ve bu annenin en sevdiği tatlı, yapamadım işte. Keşke Lady'e verseydim, kesin o hallederdi. Ne yapacağım şimdi Harry? Hazır da istetemem saygısızlık olarak anlar. Harry ne yapacağı-"
Harry'nin kahkahasıyla, Draco gözlerini kıstı.
"Neye gülüyorsun yine sen?"
"Şaka yaptım birtanem! Mükemmel olmuş."
"Ya Harry niye yalan söylüyorsun, ödümü kopardın."
Güldü kuzgun ve Draco'nun dudaklarını öptü. "Bir sakin ol, el lezzetinin üstüne yok. Mükemmel yapmışsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dude Don't Be Silly, He's Twenty-seven
FanfictionTheodore nott'un minik borcu yüzünden karşılaşan çiftimizin hikayesi.