- Ne yani şimdi sen Potter şirketinin başkanıyla sevgili misin?
- Evet.
- İngiltere'nin en zengin ailelerinden olan potter çocuğuyla mı!
- Evet Victoria.
- Adamın arabaları, villaları ve şirketleri var! Nasıl baktı sana?
- Neden bakmayacakmış? Gayette yakışıklıyım, asıl ben ona nasıl baktım, bunu sorgulayın.
Dedi Draco sessiz sessiz homurdanarak.- O kadar şanslısın ki... Tanrım bütün okul şuan seni konuşuyor. Gay olduğun için biraz dedikodun oldu ama hepsi de kıskanıyor seni dray
- Off konuşuluyor değil mi?
- Ne sandın yani, herkes alkışlamaz ki bu durumu.
- Haklısın... Neyse vick sonra konuşuruz tamam mı? Kapatmam gerekiyor.
- Tamam canım öpüyorum.
Draco telefonu kapattı ve cebine yerleşti. Oldukça mutsuzdu çünkü tüm okulu artık herşeyi duymuştu. Bir yandan rezil olduğuna üzülüyor, bir yandan da sekiz gün sonra daha da rezil olacağı için korkuyordu. Theo için bu işe girdiğine bazen inanamıyordu.
Camın önünde kendine içki dolduran Harry'e doğru döndü. "İçme" dedi ona yaklaşırken.
"Kafa dağıtıyor. Biliyorsun, annemler gelecek şimdi"
"O kadar korkmana gerek yok bence... Sonuçta o senin annen ve hep iyiliğini isteyecektir. Yani seni mutlu gördüğünde en azından yumuşar, öyle değil mi? Çünkü mutlusun ya sonuçta?"
"Ah onu hiç ama hiç tanımıyorsun tatlım. Özellikle nişanlım, annemi iyice doldurmuştur. Onun yanında ağlayarak fitnelediğine de eminim."
"Öyleyse hemen gelsinler ve bu korkunç toplantı hemen bitse de gitsek."
Kapının aniden, sert ve alacaklı gelmiş gibi çalınmasıyla, Draco yutkundu. "İşte geldi, ne demiştin, yumuşar mı?"
"Harry! Aç şunu! Aç!"
Lady kapıyı açtığında, lily tarafından itilmiş ve salona hızlı hızlı müstakbel gelini ile geçmişti. Yüzünde ki öfke çok büyüktü. Gözleri şimşek gibi çakıyordu ve Harry'e sertçe bakmaktaydı. Yanında ki kızıl saçlı, Draco'nun çok beğendiği kadın ise beyaz tatlı bir elbisenin içindeydi. Gözleri ağlamaktan kızarmıştı ve Draco ona biraz üzülmüştü.
"Bu mu?!" Diye bağırdı lily. "Bu paçavra için mi mahvettin hayatını!"
Draco bir adım geriledi.
Kaşlarını da hafiften çattı."Şunun haline bak!" Lily'nin gözleri kendisini süzüyorken, ayaklarında ayakkabı olmadığını görerek yüzünü buruşturdu. "Arsız! Burası köy evi mi ki çorapla dolaşıyorsun pislik!"
Draco küçük düşmenin verdiği utanç sıcaklığıyla yutkundu. Kızıl kadının alayla güldüğünü görmüş ve berbat hissetmişti kendini. Ayrıca köy evi ile ne alakası vardı ki?
"Ben-"
"Anne yeter"
"Ne yeter be? Sen ne yaptığını sanıyorsun Harry! Burada gül gibi bir nişanlın varken, iğrenç, pis bir erkekle mi olacaksın!? Şu varoşun haline bak! Köy çocuğu, pis bir paçavra ve kötü-"
"Rica ederim kendinize gelin artık." Diyerek lafını kesti Draco sinirle. "Bana bu şekilde hakaret etme hakkını size kim veriyorda böyle konuşuyorsunuz? Sevgilimin annesi dahi olsanız, benimle böyle konuşamazsınız hanımefendi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dude Don't Be Silly, He's Twenty-seven
FanfictionTheodore nott'un minik borcu yüzünden karşılaşan çiftimizin hikayesi.