'Taehyung da yarışanların arasındaymış
O da yaralanmış sanırım'
Telefonumun ekranından okuduğum son cümleler bunlar olmuştu. Birkaç saat önce geldiğim Jimin'in evinden nasıl çıktım, nasıl motosikletime bindim, hastaneye nasıl vardım bilmiyordum. Şuan tek bildiğim danışmadan öğrendiğim oda numarısıydı.
Koridorun sonuna gelip köşeyi döndüm hızlıca ve karşıma çıkan odaların numaralarına baktım tek tek. 245, 246, 247, 248...!
248 numaralı odanın önünde durduğumda ne yapacağımı bilemedim. Kaç saniye, kaç dakika orada öylece kararsız bir şekilde kapının önünde durdum bilmiyorum ama arkamdan omzuma dokunan bir el ile irkilerek hızla arkamı döndüm. Hızlı dönüşümden dolayı omzumdaki elini kendine çeken adam birkaç saniye yüzüme baktı benim ona baktığım gibi.
"Taehyung için mi geldin?" diye sordu. Birkaç saniye yüzüne baktım öylece. Sanki beynim çalışmayı bırakmış gibiydi.
"Hey, iyi misin genç adam?" diyerek parmaklarını gözlerimin önünde şıklattığında göz kapaklarım benden bağımsız birkaç kere kapanıp açıldı.
"E-evet iyiyim." dedim titreyen sesimi engelleyemeden. Adam birkaç saniye yüzüme baktığında ben de baktım. Sonra da ilk sorduğu soru geldi aklıma.
"Ve T-taehyung için geldim. Siz..?" lanet! Sesim neden titriyor benim?!
Söylediklerimden sonra adamın yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. Bu bana garip gelse de bana verdiği cevap ile az çok anlamıştım yüzündeki ifadenin sebebini.
"Ben Taehyung'un babasıyım." dediğinde şimdiye kadar farketmediğim bir şeyi farkettim. Adam Taehyung'un yaşlılık hali gibi bir şeydi ve bu kadar benzemeleri beni şaşırtsa da önünde durduğum kapının ardındaki bedene olan merakım daha ağır basmıştı.
"Memnun oldum efendim." dedim önce önünde eğilip kalkarken. Sonra da aklımdakini sordum hemen. "Taehyung... Nasıl? İyi mi?"
"İyi iyi." dedi önce yüzündeki gülümseme hala yerini korurken. "Sadece kolunda kırık, ayak bileğinde ise çatlama varmış. Bunların dışında bedeninin birkaç yerinde morluklar ve hafif yaralar var. Bir de ne olur ne olmaz diye yarına kadar uyutacaklarmış."
Duyduklarım ile içime küçük de olsa bir rahatlama yayıldığından gözlerimi kapatıp derin bir nefes alıp verdim. Gözlerimi açtığımda ise koridorun ucundan hızlı adımlarla buraya gelen iki beden gördüm.
"Baba!" diye endişeyle Bay Kim'in hemen yanında durdu Vantae ve gözlerinde gördüğüm saf endişeyle hızlı hızlı sorular sormaya başladı ama dili sürekli dolandığı için dediklerinin bazıları anlaşılmamıştı. Bay Kim ise oğlunun bu haline sanki biraz şaşırmış gibiydi ama yine de iki eliyle Vantae'nin omuzlarından tutarak sakinleştirmeye çalıştı.
"Oğlum, sakin ol tamam mı? Kardeşin iyi. Sadece biraz yaraları var, kolu kırılmış falan ama iyi yani. Sakin ol. Su vereyim sana ister misin?"
Vantae başını hızlıca iki yana sallayarak babasını reddettiğinde "Onu görmek istiyorum." dedi ve babası da hemen onu odaya yönlendirerek birlikte içeri girdiler.
Bütün bunlar olurken ben sanki bir film izlermiş gibi izliyor, bir tepki dahi vermiyordum. Kendimi bildim bileli bu tip durumlarda genelde donup kalıyor ya da böyle tepkisiz kalıyordum. Annemin hastalık zamanları da böyle olmuştum. Hatta bu yüzden babam çoğunlukla bizimle olmuştu. Neden böyle bilmiyordum ama şuan boşlukta gibi hissediyordum kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You're Fine With Me | TAEKOOK
Fanfiction"Benim kaybetmekten korktuğum bir şeyim yok. Çünkü ben her şeyimi çoktan kaybettim..." Başlangıç tarihi: 06.06.2023 Bitiş tarihi: 06.07.2023 Texting/düzyazı