7

537 64 31
                                    

yoongi
hoseok
tuz var mı
bende bitmiş de

hoseok
bwn evfe degilim

yoongi
nerdesin
ve neden böyle yazıyorsun

hoseok
yoobgk
brn birsz ictim
arkafasim brni getirdi
binanin onubdeyim
bwni alir misni

yoongi
ictin mi
sen iciyor musun bir de hoseok
tamam geliyorum
(20:36)

hemen ayağı kalktım ve önce anahtarı sonra da telefonumu cebime koyarak evden çıktım. merdivenlerden inerken hala hoseok gibi bir insanın neden içtiğini düşünüyordum. yani tamam içmek için genelde bir sebep yoktur, özel günlerde bende içiyorum ama bu kişi hoseok olunca biraz tuhaf oluyor. o benim gözümde cidden bebek gibi.

dışarı çıktığımda karşı kaldırımda oturan hoseoku gördüm, ardından hızlı adımlarla yanına gittim. cidden arkadaşı onu getirip böylece kaldırıma mı bırakmıştı. nasıl arkadaşlıklar vardı böyle.

yanına ulaştığımda yüzünü görmek için kafamı eğdim, çünkü hoseok başını yerden kaldırmıyordu.

"hoseok"

dedim burada olduğumu belli etmek için. biraz içtim diyordu ama hiç öyle durmuyordu resmen kafayı bulmuştu.

kafasını kaldırdı yavaşça, üç dört saniye öylece baktı yüzüme. ve sonunda ağzını yayarak konuşmaya başladı. seni böyle de mi görecektim hoseok.

"yoongi? ben... kusura bakma... seni de aşağıya kadar yordum."

kelimeler ağzından zar zor çıkıyordu, duraksayarak konuşuyordu benimle. ilk defa sarhoş bir insanla uğraşacaktım.

"sorun değil. seni bu kafayla dışarıda mı bıraksaydım."

eğilip kolumu beline sardım ve diğer kolunu tutarak omzuma atmasını sağladım. biraz sendeliyordu ama sonunda geç de olsa apartmandan içeri girebilmiştik. zor bela onu merdivenlerden çıkarttım ve kapısının önünde durdum.

"anahtarın nerede hoseok?"

"cebimde."

hemen elimi onun pantolon cebine attım ama anahtar falan yoktu. diğer cebinide yokladım, burada da yoktu.

"anahtar falan yok cebinde."

"arka cebimde çünkü salak."

bana ilk defa bu şekilde hitap etmesine şaşırarak elimi arka cebine attım. tanrım, sanki onun götünü elliyormuşum gibi hissediyordum. aklımdan bu düşünceyi atıp anahtarla kapıyı açtım, ve ayakkabılarını çıkarmasına yardım ederek içeri soktum. tabiki bu şekilde kendi başına yatağa gidip yatması mümkün olmadığından bende içeri girdim.

yatak odasına varınca onu yatağa oturttum ve mavi kot ceketini üzerinden çıkardım. o ise hemen kendini arkaya atıp uzanmıştı.

"yoongi... ben böyle yatamam pantolonumu da çıkarır mısın?"

ister istemez vücudumu bir heyecan kaplamıştı. onu çıplak görmek bende nasıl bir etki yaratırdı asla tahmin edemiyordum.

sözünü dinleyip ellerimi bol olan kot pantolonun bel kısmına attım ve düğmesini yavaşça açarak belinden aşağı indirdim. önce biraz duraksasam da hemen işime devam ettim. pantolonu bacaklarından sıyırarak çıkardım. ve şu an karşımda duran bu esmer pürüzsüz bacaklar kendimden geçmeme sebep olacak kadar güzeldi.
kısa bir süre donup kalan vücudumu hareket ettirip dolabına yöneldim. bir pijama alarak yanına yaklaştım.

bacaklarından geçirdim ama geri kalanını giydirmek için ayağa kalkması gerekiyordu.

"ayağa kalkman gerek." dedim onu dürterek.

yavaş bir şekilde bedenini yataktan kaldırdı ve bende pijamasını tamamen giydirdim. hoseok oturacağı esnada kollarını boynuma doladı ve bu sayede o otururken ben ise onun üzerine eğilmiştim. yaptığı şeye şaşırmaya fırsat bulamazken o daha fazla şaşıracağım bir şey söyledi.

"yoongi, seni öpmeme izin verir misin?"

ne diyeceğimi bilememiştim. aklımda beni neden öpmek istediğine dair bir sürü soru oluşmuştu. onu geri çevirmek asla istemezdim, fakat böylesine sarhoşken ondan yararlanmış gibi olmak da istemiyordum.

güzel gözlerine bakmaya devam ediyordum, ta ki dudaklarımın üstünde sıcak dudaklarını hissedene kadar. o an gözlerimi sıkıca kapatmıştım, anın verdiği inanılmaz hisse odaklanıyordum. hoseokun kalp şeklinde ki dudakları ince dudaklarımı öpüyordu ve ben o an gerçekten bundan başka hiçbir şey düşünmek istemiyordum.

bir süre sonra ona karşılık vermeye başladığımda benden yavaşça ayrıldı ve soluklandık. hoseok kollarımdan kayıp giderken uyuyacağını anlamıştım, onu güzelce yatırdım ve üstünü örttüm. biraz onu izledim. saçlarını, gözlerini, yanaklarını, burnunu ve dudaklarını. hoseok o kadar kusursuz geliyordu ki bana, aşık olmamak elimde değildi.

fazla zaman geçirdiğimi farkettiğimde hemen ayağa kalkıp toparlandım ve aşağı indim.

bu geceki ilk öpücüğüm ise hiç silinmemek üzere aklıma kazınmıştı.

Komşu | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin