25

221 20 21
                                    

1 hafta sonra

jimin ve namjoonla görüntülü konuşmamız bittiğinde hazırlanmak için odama doğru adımladım. onlara, bugün yoongi'nin ablasıyla tanışacağımı söylemiştim ama jimin sürekli olumsuz düşünceleriyle beni germişti. namjoon ise, kesinlikle çok mükemmel geçeceğini söyleyip durmuştu.

oflayarak şortumu çıkardım ve klasik bir pantolon ve tshirt giydim. tshirtümün üzerinde tek boynuzlu at vardı, bu yüzden en sevdiğim kıyafetimdi diyebilirdim. böyle şeylere bayılıyordum.

saçımı düzeltip telefonumu aldım ve evden çıktım. merdivenlerden aşağı inip yoongi'nin kapısının önünde durdum. zile basıp beklemeye başladım.

güler yüzüyle kapıyı açınca içimde ki tüm stres bir anda yok olmuştu. onun gibi gülümseyerek içeri girdiğimde kollarını belime dolamıştı. bende kollarımı boynuna doladım ve uzunca sarıldık. her zaman böyle yapıyorduk işte, sarılmayı ikimizde çok seviyorduk.

birbirimizden ayrılmadan konuşmaya başladık.

"stresli gördüm seni sanki."

doğru tespiti karşısında gülümsedim.

"biraz,"

elleriyle belimi okşamaya başladığında mayışmıştım.

"stres olacak bir şey olmadığını göreceksin."

güzel sesiyle beni sakinleştirmesini dinlerken arkadan gelen öksürük sesiyle irkildim. kafamı çevirdiğimde orta yaşlarda güzel bir kadın bize bakıyordu. anlamıştım ablası olduğunu. hemen birbirimizden ayrılıp açık unuttuğumuz kapıya doğru döndük.

"hoşgeldin ablacığım!"

yoongi büyük bir coşkuyla konuşarak, içeri giren ablasına sarıldı. ayrıldıklarında ablasının bakışları beni buldu, tam sarılmaya yeltendiğim sırada elini uzatmıştı. yaptığını tuhaf bulsamda gülümseyerek uzatılan eli sıktım.

"merhaba, ben Mi-sun."

"bende hoseok, hoşgeldiniz."

"biliyorum."

dedikten sonra hemen salona doğru yürümeye başlamıştı. bu tavrını gerçekten çok garipsemiştim, böyle olmasını beklemiyordum.

sorar gözlerle yoongi'ye baktığımda ise düz ifadeyle karşılık vermişti. sanırım o benim kadar garipsememişti. ablasıydı sonuçta, alışmış olmalıydı.

boşvererek peşlerinden salona doğru gittim ve yoongi'nin yanına oturdum. ablası da karşımızdaki koltuğa oturmuştu.

"aç mısın abla? istersen hemen yemeğe başlayalım."

"aç değilim ama bir şeyler içerim."

yoongi bunu duyunca hemen ayağa kalkmıştı fakat ablası konuşarak onu durdurmuştu.

"hoseok getirsin bana içecek. onun ellerinden içmek istiyorum."

pekala, getirebilirdim.

"tabii, ne içersin?"

"farketmez." soğuk bir yüz ifadesi takınarak söylemişti.

Komşu | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin