26

234 26 11
                                    

ertesi gün

uykumun en tatlı yerindeydim. çalınan zil sesini rüya sanıyordum ama gözlerimi açtığımda rüya olmadığını anlamıştım.
saçlarım dağılmış bir şekilde yataktan kalkıp saate baktım, daha yeni 9 olmuştu. kim olabilirdi ki sabahın köründe?

koridorda yürüyüp kapının önüne geldim ve açtım. aralık olan kapıdan kafamı çıkarıp dışarıda ki kişiye baktım. anında kaşlarım çatılmıştı çünkü karşımda yoongi'nin ablası duruyordu.

umarım bu saatte gelmesinin mantıklı bir sebebi vardır, aksi halde delirirdim!

"ohoo, uyuyor muydun sen?"

"tabii ki uyuyordum. bu saatte başka ne yapılır?"

dediğim şeyi umursamadan kapıyı iterek içeri dalmıştı. gece deli sikmiş olmalıydı bunu.

"sana kahvaltıya geldim." salona doğru yürürken konuşuyordu.

"yoongi nerede?"

"uyuyor o canım, illaha o mu lazım?"

"yoongi uyuyorsa beni neden kaldırıyorsun?"

artık böyle davranacaktım ona. dün o tuhaf tavırlarına katlanmış, sürekli alttan alttan laf atmasına müsaade etmiştim. ortama ve bana alışmasını beklemiştim ama o akşama kadar aynı şekilde devam etmişti. eh, bende de peygamber sabrı yoktu, söylüyordum artık lafımı.

"keyfim ve kahyam öyle istedi, hoseok'cum."

yapmacık şekilde 'hoseok'cum' dediğinde sinirden ölecektim. daha ikinci günden bana yaptığı şeylere bak ya. kim bilir beni bezdirmek için daha neler planlıyordu. ama ben bu oyunlara gelmezdim! inadına dediği şeylere sakince cevap vermeye karar verdim.

"pekala, keyfin öyle istediyse bende görümceciğime mükemmel bir kahvaltı hazırlayacağım!" diyerek önünde kırıta kırıta geçip mutfağa girdim.

"görümce ne be?"

"erkek olsamda teknik olarak görümcem oluyorsun."

"aman neyse, hadi hazırla kahvaltıyı karnım kazındı."

arkamda bulunan küçük koltuğa oturdu. o sırada buzdolabından yumurta ve kahvaltılıkları çıkarıyordum. şöyle mis gibi şeyler hazırlıyayımda parmaklarını yesin.

yumurta ve patetesleri tavanın içine koyup pişirmeye bıraktım. yaklaşık 15 dakikaya kahvaltı sofrası hazırdı, pek de hamarattım.

"bir saattir bekliyorum anca hazırladın. çok uyuşuksun."

"elimden bu kadar geliyor kusura bakma, yarın sabah da senin kahvaltını yiyelim. bakalım o nasıl olacak."

"senden hızlı olacağım kesin." dedi sandalyesini çekip otururken.

bende hemen telefonuma yöneldim. yoongi'yi aradım ve açmasını beklemeye başladım.

"efendim hoseok?"

uykulu ve boğuk sesi kulaklarımı doldurulduğunda gülümsedim kendi kendime.

Komşu | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin