004: maknaeler

312 38 63
                                    

hoseok'un mutfakta nefret ettiği bir şey varsa, o da üst dolaba uzanamamaktı. şerbetli şeftali reçeli yemek istiyordu, son zamanlarda bu tatlı onu daha az tiksindiriyordu, fakat rafa uzanamıyordu.

taehyung şefkatle omegaya baktı ve gizlice ona yaklaştı, yeterince yaklaştığında burnunu omeganın boynu ve omzu arasındaki boşluktan geçirdi, hoseok anında kendi ekseni etrafında döndü ve taehyung'un ona verdiği güzel, kare gülümsemesi ile karşılaştı.

"bunu yapma, olur mu?" hoseok kaşlarını çattı, sağ eliyle taehyung'un dokunuşunu hâlâ hissedebildiği bölgeyi kapattı.

"çok takılma, hyung," dedi taehyung, "bunu istiyorsun, değil mi?"

hoseok, o alfanın şeftali konservesini nasıl alıp ona gösterdiğini ve kolunu uzatıp daha yüksekte tuttuğunu görünce taehyung'a içten bir küfür etti.

"elbette istiyorum! bana ver!" hoseok elinden geldiğince gerindi ama bu yeterli değildi. "taehyung!"

alfa, omeganın ne kadar sevimli göründüğünü görünce gülümsedi, almak için çok uğraştığı kutuyu alamadığı için kaşlarını çatmıştı.

"sana vermeyeceğim hyung," dedi taehyung, omega sinirle çenesini sıktı, "ama... madem bu kadar çok istiyorsun," omega başını yana eğip bekledi, "eğer beni öpersen sana vereceğim."

"hayır, yapmayacağım," içini çekti, "sadece onu bana ver ve bu saçmalığı kes taehyung."

"bu saçmalık değil hyung!" alfa, hoseok'a ciddi görünüyordu ve omega bundan hiç hoşlanmamıştı. "öp beni."

"HAYIR!"

hoseok, taehyung'u oradan uzaklaşması için hafifçe itti, eh, şeftali reçelini alamayacaktı, ama artık önemi yoktu, süpermarkete gidip kendine bir kutu daha alabilir ve başka bir yerde yiyebilirdi. böyle bir durumun bir daha olmasını istemiyordu.

"hoseok hyung!" altın maknaenin sesini çok yakınında duyduğunda omega olduğu yerde durdu, neredeyse taşikardi yapacaktı.

"bunu yapma," diye yutkundu omega, o sırada kalp krizi geçirmediği için rahatlayarak, "jungkook, daha erken ölmemi istemiyorsan, bir anda ortaya çıkmayı bıraksan iyi olur."

"üzgünüm hyung," en genç alfa omeganın önünde durdu, "odamda film izlemek ister misin?"

en genç alfanın oda arkadaşı artık jimin'di, iyi olan şey, bu kadar yaramaz olmayı bırakmış olmalarıydı, hepsi huzur içinde uyuyorlardı, ve hoseok için daha da iyi olan şey; kendi kararı sonrası odasında tek uyumasıydı.

"hayır, teşekkürler," dedi hoseok, "uyumak istiyorum."

"demek benim odamda uyumak istiyorsun?" jungkook bunu hiç istemezdi, hiç kimseye sormazdı, hatta birinin yatağına girmesini bile istemezdi ve şimdi bu alışkanlığını değiştiriyordu.

"hayır, odamda olmak istiyorum," dedi hoseok, en genç alfayı geçecekti ama bazı ellerin belini tuttuğunu hissetti ve ona sarılması için onu çekti. "jungkook!"

"hadi hyung!" hoseok'u zorla odasına doğru götürürken maknae gülümseyerek söyledi, aynı zamanda yürümesine engel olmasın diye hoseok'u koltuk altlarından tutup biraz kaldırdı.

tabii ki hoseok kaçmaya çalışıyordu, ne zamandan beri jungkook bu kadar güçlüydü?spor salonunda saatlerce çalıştığını biliyordu, ama bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordu. hoseok birkaç metre sonra sonunda pes etmeye karar verdi çünkü çabaları işe yaramıyordu, ve hatta jungkook'un tutuş gücünün fena hâlde arttığını hissetmişti. savaşı kazanan jungkook tarafından jungkook'un jimin ile paylaştığı odasına götürüldü.

jungkook kapıyı ayağıyla iterken, jimin'in patlamış mısır yerken üç kişilik kanepe televizyon izlediğini görünce gülümsemesini sildi. orada sadece o ve omegası olmalıydı! "lanet olsun park jimin!"

jimin kapıya doğru baktı ve en küçük alfanın omegasına bu kadar yakın olduğunu görünce üzüldü, fakat üzülmemiş gibi davranacaktı. içinden hırlayıp jungkook'a omegasını bırakması için bağırmak istedi, ama bunu yapmadı.

"neden buradasın?" jungkook hoseok'u serbest bırakırken sordu, omeganın kaçmaması için vücuduyla kapıyı kapatmayı da ihmal etmedi.

hoseok sinirle dilini şaklattı, kollarını kavuşturdu, odadan çıkmasına izin vermediği için jungkook'a kızgındı. ve üstüne üstlük jimin de o odadaydı, kesinlikle oradan hemen kaçmak istiyordu.

jimin, "buranın sadece senin odan olmadığını unutma, jeon." diye yanıtladı. ardından patlamış mısırı masanın üstüne bırakarak hoseok'a doğru yürümek için ayağa kalktı, omega sadece ona bakmakla yetindi. "nasılsın, sevgili omegam?"

"o senin omegan değil!" jungkook haykırdı, "o benim."

hoseok anında gözlerini devirdi, o ikisinden uzaklaştı ve patlamış mısırı alıp koltuğa oturdu, gerçekten acıkmıştı.

"o senin değil, hiçbir şey bunu doğrulamıyor." dedi jimin homurdanarak.

"peki ya sen onun senin olduğunu doğrulayabilir misin? sen zavallısın jimin hyung."

"ne?" jimin sinirlenmeye başlamıştı. "bunu bir daha söylersen yüzünü dağıtırım."

"bunu yapmaya cesaret edersen ben senin yüzünü dağıtırım!"

hoseok patlamış mısırı yiyerek onları izlemeye devam etti, bu durum ona komik gelmişti, fakat hırıltıları ve saldırmaya hazır pençeleri görünce artık komik değildi. hızla patlamış mısırı bıraktı, koşarak onlara doğru gidip iki alfanın arasına girince canının yanmamasını umarak göz kapaklarını sımsıkı kapattı.

iki alfa ona baktı, jimin hemen ona sarıldı ve yanağına bir öpücük kondurdu, bu hoseok'un gözlerini tekrar kapatmasına neden oldu, sonra jungkook'un ona sarılıp saçlarını okşadığını hissetti.

jimin gülümseyerek, "sen çok hassassın, küçük güneş." dedi.

"evet, çok tatlısın, kavga etmeyeceğiz, sakin ol." dedi jungkook.

bir bakıma, hoseok şimdi biraz daha sakinleşmişti.

jimin, jungkook'un ellerini hoseok'tan çekerken, "pekâlâ, bugünlük seni affedeceğim jeon, ama ona dokunmana izin vereceğimi düşünme." dedi.

"madem affediyorsun, o zaman ona sarılmama izin ver."

hoseok bir iç çekti.

eh, sonunda bir film izlemişlerdi, hoseok iki yanındaki alfaların ortasında oturuyordu ve alfalar zaman zaman onu içlerinden birine yaklaştırmak için kollarını onun omzuna koyuyorlardı. bu kesinlikle hoseok'un hayatında izlediği en uzun film idi.


an omega among alphas | hoseok x btsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin