on

94 12 9
                                    

kalbim yerinden fırlayacak gibi atmaya başlamıştı, neden?

mark'a yalan söylediğim ve az sonra onunla karşılaşacağım için mi, yoksa gerçekten sırf onun için mi?

oturduğum yerde beklerken çevremdeki genç kızların cilveli sözlerine tanık oluyordum, bir tarafta da sanırım bir şeye sinirlenmiş bir grup erkek vardı, herkes birbirinden ayrı hareket ettiği bu yerde ben tek başıma oturmuş, heyecandan ellerim ve bacaklarım titrerken masaya vurmamla ses çıkararak mark'ı bekliyordum.

ilerden bir çocuk görünmeye başlamıştı, sanırsam bana doğru geliyordu ve bu mark'tı. süsünden ödün vermeyen bir şekilde bana yaklaştı. gözlerinin önüne düşmüş terden ıslak görünen saçları, üstündeki sade ama şık kıyafetler, kızarmış elleriyle mükemmel göründüğünü inkar edemezdim. futbol oynarken çimene gömülmüş diz kapakları da ona ayrı bir hava katıyordu, ya da ben öyle düşünüyordum. o içeri girdiğinde tüm gözleri üzerine çekiyordu, kırmızı dudaklar, ışıldayan gözleriyle herkesi kendine çekebilecek bir kapasiteye sahipti.

onu süzmem bittiği anda elimdeki kek kutusunu mark'a doğru uzattım ve saygı manasıyla hafiften önünde eğildim. yalan söylediğim için pek gözlerinin içine bakamazken konuşmaya başladım,

"sana yalan söylediğim için özür dilerim mark, bir an kafam karıştı ve deyiverdim. affet beni lütfen, işte kekin burda, afiyetle yiyebilirsin!"

mark beni anlayışla karşılamışa benziyordu ki yüzünde memnuniyetini belirten bir tebessüm belirdi. ardından gözlerimi ondan kaçırdığımı görüp eliyle çenemden tuttu ve yüzümü kendine çevirdi. kalbimin o an ki durumunu nasıl açıklayabilirdim ki?

göz göze geldiğimizde onun o ışıldayan gözlerinin benim için daha çok parladığını, göz bebeğinin büyüdüğünü fark ettim. yüzü kusursuzdu, hafif büyük burnu, güzel dudak yapısı, düzenli kaşlar, beyaz teni... her şeyine dikkat ederek bakmaya başladım, kimseye daha önce yapmadığımı yaptım.

uzunca bakışmıştık. o benden gözlerini çekmedikçe benim de çekesim gelmiyordu, doğrusu çok hoşuma gidiyordu, ne kadar yanlış olsa da. en sonunda bana güzelce gülümsedi ve konuştu,

"hadi yemek alıp yiyelim, acıkmışsındır."

beni düşünmesi nedense hoşuma gitmeye başladı. onu görünce afallıyordum. evet dercesine kafamı salladım ve beraber sıraya girdik. yemeği aldıktan sonra hemen karşıma oturdu. dört kişilik masada ikimiz gülerek, eğlenerek yemek yiyorduk.

o benim arkadaşım mıydı? yoksa sevdiğim adam mı?
aman tanrım.
düşüncemin saçmalığına bakar mısın? sevgilisi olan bir adam hakkında böyle şeyler düşünmem bile çok yanlış. kesinlikle hayır.

ama cidden hoşuma gidiyor muydu? bunu kendime yediremesem de itiraz edemem sanırım. onun bana olan ilgisi ve bakışları beni benden almaya yeterince yetiyordu.

onunlayken hayatımda hiç olmadığım kadar mutlu olmaya başladım. belki de, mark benim için bir arkadaştan daha fazlasıdır.

tarçınlı kek | markno Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin