*4*

799 82 21
                                    

Ay o kadar minnoş bir bölüm oldu ki uzattıkça uzatasım geldi bölümü ama çok fazla uzun yazıp tadını bozmak istemedim. Okurken sizde eriyeceksiniz he he he :) Hande cidden öyle bir karakteristik yüze sahip ki duygusal, sert, kaba, zarif hangi şekle soksam kızı kurgularda kaldırıyor yahu :D

Aklıma gelmişken sorayım. Bitenler de dahil en çok Hande karakterini hangi kurguda sevmiştiniz? Zor bir soru oldu gibi sjjsj çünkü benim bile en az beş favorim vardır bu konuda. Biraz daha kolaylaştırayım. En çok sevdiğiniz üç kurgudaki karakterini yazın bakalım merak ettim.





Neredeyse aylardır gitmediğim eskiden içinden hiç çıkmadığım o evin önünde duruyordum. Bahçesinin beyaz tahtalardan oluşan çitinin hemen önündeydim. Yanımdaki evin solundan arka kısmındaki geniş araziye doğru uzanan patika yolun hemen sağında...

"Hande, sen, görmek ne güzel," dedi tanıdık bir ses. Yüzümü evin arkasına dolanan yoldan ayırarak kapısının önündeki verandaya döndüm. Zehra'nın annesi verandanın tam ağzında durmuş sağ elini beni daha iyi görebilmek için gür gün ışığından kamaşan gözlerinin üzerine tutmuştu, sağ elinde ise çiçeklerini suladığı ve içini yeni suyla doldurduğu belli olan, demir altlığından sular damlayan ibrik tutuyordu. "Zehra, ağaç evinizde seni bekliyor. Gelince oraya gitmeni söyledi."

Kafamı sallayarak gülümsedim. "Kolay gelsin Meral teyze," deyip az önce gözlerimi üzerinden bir türlü alamadığım patika yola doğru yöneldim. Zehra beni vaktimizin çoğunu birlikte geçirdiğimiz ağaç evde bekliyordu fakat yeni ayağıma takılan protezden sonra merdivenler ve basamakları kolaylıkla çıksam da oraya çıkmayı gözümde birazcık büyütmüş olabilirdim. Tam evin köşesini dönüp orada yeni konumlandırılmış küçük bir çatı inşasında kullanılan vinç gördüğümde şaşkınlıkla olduğum yerde durdum. Zehra, yukarıda değildi. Ağaç evin altındaki çiçeklerin hemen yanındaydı. Beni gördüğünde el sallayarak yanına gitmem için elleriyle gel işareti yaptı.

"Bu nedir?" diye sordum, yanına varıp boynuma atlamasına bile şaşıramadan. Vinçten daha çok açık asansör görevi gören aleti gördüğüme o kadar şaşırmıştım ki, Zehra'nın bana olan fazlasıyla sıcak yaklaşımına bile şaşıramamıştım.

Kafasını geriye atıp bir elini yanağıma yerleştirdiğinde, "Babanla konuştum dün. Protezine alıştığını söyledi ancak ben zorlanmayacağını kestiremediğim için seni tehlikeye atmak istemedim."

Biraz gücenmiştim. Eski sağlığımın olmadığının yüzüme vurulmasından dolayı gerginlikle yutkunup ellerimi Zehra'nın kollarına yerleştirdiğimde bunu her ne kadar istemesem de yine de onu kendimden uzaklaştırdım.

"Buna hiç gerek yok. Merdiven veya basamak çıkabiliyorum."

"Hande aksini iddia etmedim sadece olur da zorlanırsan bize yardımı bulunabilir diye onu yakınımızda bulundurmak istedim sadece. Kullanmak zorunda değilsin."

Zehra'nın yanından geçip gittiğim için konuşurken o sol omuzumun hafif gerisinde kalıyordu. Söylediklerini duyduğumda alayla gülümsedim.

"Her zamanki gibi fazlasıyla düşüncelisin," dedim, acı acı o sahildeki öpüşmemizden sonraki hallerini hatırlayarak. Merte nasıl da sarılmıştı...

"Hatırlamadığım şeyler için hala bana kızgın mısın? Hastanedeyken aptallık ettiğimi kabullenmiştim oysaki..."

Yanıma gelip yeniden hiçbir şey olmamış gibi gülümseyerek iki elini de yanağıma yerleştirdi. Kazadan sonra benim cesaretim ve neşem ona, onun durgunluğu ve çekingenliği de bana geçmişti sanki. Şimdi aramızdaki şeye yön veren kişi kesinlikle Zehra'ydı. Yaşananları hiçbir şekilde hatırlamayan Zehra...

Yuân Fên | gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin