yeni hayat

9 6 0
                                    

Ben düşüncelere dalmıştım ki birden kapı açıldı önden emre arkasında savaş ağa geliyordu. onları görünce yerimde  dikleşip onları bekledim. Emre koltuğuna oturdu, savaş ağa da gelip karşıma oturdu. Onun gözleri bende benim gözlerim emredeydi, emre bana bakıp tebessüm eti bende ona bakıp konuştum
-dava ne? Emre savaş ağaya bakınca bende ona döndüm bana bakıp biraz öne eğildi
– dava kardeşimin davası,Murat Efe oğlu üzerine yapmadığı bı suç atıldı,nasıl olduğunu anlamadan içeri girdi. Bende ona bakıp
– ne tür bı suç bu
– cinayet . Ona bakıp tek  kasımı kaldırdım kolay bişey değildi beli, ama bu bilgi bana yetmezdi daha derine inmesi gerekiyordu. Bı ona bı Emre'ye bakıp
– dosyası,avukatla konuşmaları,ifadesi ve konuyla detaylı bilgi lazm. Emre bana başını salıyıp şirket telefonu na uzandı eline alıp Fırat'ı çağırdı, Fırat bı iki dk sonra Fırat geldi elinde mavi bı dosyayla gelip önüme bıraktı bende kafamı teşekkür manasında salıyıp dosyayı elime aldım  incelemeye başladım dosyada çok fazla bilgi yoktu sadece konuşma,ifade falan vardı, belge yada bı kanıt yoktu kafam karıştı biraz ben savaş ağa ya bakıp
– bı kanıt bı delil yok ve su an hapiste bu nasıl oluyor
– bizimle aynı güçte bı aşiret ve avukat baya sağlam bizim avukat para karşılığında bizi satmış bu yüzden kardeşim içerde.
Anladım der gibi kafamı saldım. Benim üstünden geleceğim bı davaydı,bı telefona bakardı benim haletmem  pek zor olmicaktı. Deri ceketimi giyip dosyayı aldım, savaş ağa bana bakıyordu derin derin nefes alıp veriyordu benim gibi ayağa kalkıp bı adımla karşıma dikildi
– bak avukat hanım burası İstanbula benzemez,bizim korumamız altında olicaksın ve kardeşimi kurtarıcaksın yoksa olucaklardan ben sorumlu olmam. Bende başımı dikleştirip ona baktım benden biraz uzundu tam gözüne bakıp
–  bir benim senin korumana ihtiyacım yok iki ben kaybedeceğimi bildiğim oynu oynamam üç kardeşin kurtulucak ama sen Emre'ye dua et yoksa kardeşin icerde çürürdü değil Mardin agasi olsan, tüm dünyanın ağası olsa çıkaramazdın kardeşini savaş ağa. Emre'ye bakıp odadan çıktım resmen beni delirtiyordu, kendilerini o kadar güçlü,büyük,zeki sanıyorlardı ki sanki dünya onların elindeydi maa değildi işte kadınları hor görüyorlardı, güçsüz,sadece ihtiyaçları için evleniyorlardı değer bı yana yaşamalarına bile izin vermiyordu. Düşünceler le birlikte dışarı çıktım arabamı valeden getirmesini isteyip bekledim. Arabamı getirince arabaya binip eve doğru yol aldım. Eve geldiğimde, direk yukarı çıkıp kendimi yatağa atım, nasıl olucak hiç bilmiyorum ve bilmek istemiyorum canım yanıyordu savaş ağaya baktıkça eskiler gözümün önünde canlanıyor du, ve ben nefes alamıyordum. Düşünmek istemiyordum bu yüzden telefonu elime alıp dava için telefonu ikinci çalışta açtı
– Alo
–.........
– Mardin'deyim ve bı dava var davanın dosyasını meyil olarak atıcam sen ilgilne ban sonucu bildir
–.......
– iyiyim merak etme sen dosyayı halet
–.....
– tamam grşz
Telefonu kapatıp ceketimi çıkardım. Yataktan kalkıp giyinme odasına geçtim üzerimdekileri çıkartıp, siyah bı eşofman takımı giydim. Kirli giysileri banyoya atıp postaları da bı sepete atım nasıl olsa Sultan abla temizlerdi saçımı açıp kremle düzleştirip bıraktım. Leptopumu alıp yukarı dama çıktım sultan ablaya seslenip bı kahve istedim. Damda annem için dedemin yaptırdığı salıncağa oturdum. Arkama yaslanıp bı zamanlar aşık olduğum şehre baktım bi zamnlar sokaklarında dolaşmaya doyamadığm Mardin, şimdi ise bana acıdan başka bişey vermiyor. Ayağa kalkıp damın on duvarına yaşlandım,yine serti Mardin esiyordu rüzgarı dağıtıp geçiyordu bu hiç acımıyordu hiç durulmuyordu yeni yaralar açıyordu. Beni düşüncelerden kurtaran Sultan ablanin sesi oldu arkamı döndüğümde elinde kahve fincanı duruyordu, bı yüzüne baktım da eskisi gibi o yeşil gözleri,o pembe dudakları,o derin gamzeleri yoktu aksine hüzün vardı bembeyaz yüzünde gözlerinde. Sultan ablaya yaklaşıp tepsiyi elinden aldım köşede duvara yaşlı olan koltukların ortasındaki sehpaya bıraktım . Sultan ablaya bakıp
– biraz konuşalımı sultan hanım. Bana tebessüm edip yanıma geldi ben köşedeki koltuğa oda benim solumdaki koltuğa oturdu konuşmaya takati yok gibiydi,yada konuşursa yarası yada hüznü daha artar diye korkuyordu, elimi önümde birleştirip ona doğru biraz döndüm
– Sultan abla beni bilirsin lafı uzatmayı sevmem. Bişeyin var ama ne bilmiyorum eyer bı sıkıntın varsa bana anlata bilirsin dinlerim yada yardım ederim elimden ne gelirse. Bana bakıp tebessüm eti
– tanırım ya tanımaz mıyım,ama bişeyin yok canım sadece yoruldum biraz
– sultan abla yapma bı şey var adım gibi eminim ama anlatmak istemiyorsan seni zorlamam
– yok bişeyin canım ama yinede sağol kızım
Kafamı salayıp elimi tutan elinin üzerine elimi koydum. Kahvemi tepsiden önüme koyup giti, bişey vardı emindim ama söylemiyordu neyse yakında çıkar kokusu. Kahveyi alıp salıncağa oturdum leptopu açıp çalışmaya başladım dava hakında, murat Emre'nin anlatığına göre iyi biriydi yapmazdı, şimdiye kadar yurtdışında okumuş yeni gelmiş ve geldiği gibi tuzağa düşürülmüş. Biraz araştırma yaptım hiç bı sabıkası yoktu ve başarılı bı öğrenciydi, okuduğu şeyi sevdiği beli okuduğu meslek iç mimarlık güzel bı meslekti abisinin yanında aynı şirkete çalışacağı kesin. Biraz daha araştırma yaptım ben leptopa dalmısken telefonum çaldı bakmadan elime alıp açtım
–Efendim
-.......
–Tamam gerisi bende ben halederim sağol
–.......
Telefonu kapatıp yanıma bıraktım sandalyeye yaslanıp göğe baktım yıldızlar çok güzeldi kesek zaman dursa su an diye içimden geçirdim. Ben öyle yıldızları seyrederken telefonum yine çaldı yine bakmadan açtım
– ne var
– hayırdır avukat hanım böylemi bakrsın telefonlarına. Birden dikleşip telefonun ekranına baktım kayıtlı olmayan bı numara ve Savaş ağanın sesi telefonu kulağıma getirip
– evet savaş ağa beyenemedinmi
– dava yarın yeniden açılıyor ve mahkeme olucak dediler bu nasıl oluyor bana bı anlatsana
– niye anlatıyım avukatmısın müvekilimisin
– uzatma avukat nasl oluyor bu dedim
– fazla merak iyi değil savaş ağa hiç iyi değil. Deyip bişey söylemesine izin vermeden telefonu kapatım, çok fazla kendine güveniyordu ama yola getirmesini biliriz ona göre kimse ona emir veremez kimse sözünün üstüne söz soyliyemez tövbe tövbe yine sınır eti beni ağa bozuntusu. Ayağa kalkıp leptopu alıp aşağı indim leptopu odama bırakıp salona geçtim Sultan ablanın kızı Elif gördüm oda beni görünce yanıma gelip
– hoşgeldin Azra abla
– hoşbulduk canım
– naslsın abla
– iyim sen nasılsın dersler nasl gidiyor
– iyi ablam sayende bitiyor bu sene inşalah sonra üniversite
–Hadi hayırlısı olsun bakalım
–Amin abla biz salona masayı kurduk emre abide geldi. İstersen bana ver o fincanı zaten mutfağa inicem
Fincanı Elif'e uzatım,elimden alıp inmeye başladı,1,65 boyunda beyaz tenli siyah gözlü pembe dudakları o kadar güzeldi ki hele o sipsiyah saçları beline kadar uzun onünden kahkül yapmıştı ve onu çok tatlı yapıyordu. Arkasından tebessüm edip salona geçtim emre oturmuş beni bekliyordu karşısına oturmak için sandalyemi çekip konuşmaya basladım
– niye geldiğini haber vermedin
– sultan abla çalıştığını söyledi bende rahatsız etmek istemedim
– yarın dava açılacak yeniden
– savaş ağaya haber verdi mi yoksa benmi veriyim
– gerek yok dava açılınca diğer avukatlar haber vermiş biliyor yani
– istemediğin hiç biseyi yapma olurmu kimse seni zorluyamaz
– biliyorum ve emin ol yapmam. Bana bakıp tebessüm eti, birlikte yemekleri yiyip kahve içtik salonda benim uykum geldiği için ben yukarı çıktım emrede hastaneye gidicekti kendisi hem doktor hem mimardı ve iki mesleğini o kadar çok seviyordu ki bazen ona hayret ediyorum ama benimde ondan eksik bi yanim yoktu. Odama girip hemen yatımzaten yarın yorucu bir gün olucaktı bu yüzden biraz dinlensem iyi olucaktı, kafamı yastığa koydum gözlerimi kapatıp bu günüde bitirmek istedim.

AŞKA TUTSAK KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin