Karahanlılar

8 4 0
                                    

Mardin'de yeni bı sabaha uyandım yeniden,güneş yeni doğmaya başlıyordu, bu saatlerde kalkmaya alıştığım için alarm gibi şeylee uğraşmıyorum. Yataktan kalkıp banyoya girdim kısa bı duş aldım saçlarımın suyunu havluyla alıp taradım öyle açık bıraktım saçlarım kalçamın biraz üzerindeydi. Giyinme odasına giçip beyaz iç çamaşırları giydim ,mavi dar paça bı kont giyip üzerine beyaz salaş bı gömlek giydim gömleğin altına beyaz bı tişört giyip önünü açık bıraktım. Çorap giyip siyah postal giydim hava soğuktu çünkü kış ayındaydık ama bu gün güneş vardı bende at binicektim . Dava'nın üzerinden iki gün geçmişti emre dışarı çıkma desede pek dinlemiyordum. O gün savaş Ağa'nın dediği hala aklımdaydı " bu burda bitmedi buzlar kıraliçesi" neden böyle bişey söyledi'ki  ne kadar merak etsem de üzerinde durmadım. Saatimi telefonumu alıp dışarı çıktım,güneş vardı ama rüzgar da esiyordu aşağı inip mutfağa girdim biseyler atıştırmak için mutfağa girdiğimde sultan teyzede oturmuş düşünüyor du yanına yaklaştım
– sultan abla
Birden başını kaldırıp bana baktı,gözleri kızarıktı ağladığı beliydi, zaten iki gündür elifte yoktu ortalıkta, sandalyeden tam kalkıcakken elimi omzuna koyup oturtum bende karşısına oturup konuşmaya başladım
– sen kendi istegınle mi anlatırsın yoksa ben kendim öğreniyim
– yok bişey canım vala  bişey demeden karşısından kalktım o  beni biliyordu tanıyordu öğrenmek istersem öğrenirdim ve öğrenicektim. Yuakarı çıkıp deri montumu üzerime aldım, aşağı inip kapıdan çıktım Ali arabayı getirmiş, beni bekliyordu ben kapıdan çıkınca bana bakıp
– günaydın buzlar kıraliçsi atı hazırlatım getirsinler mi
– yok Ali. Benim bı işim var,at sonraya kalsın,sende şirkete git imza atılması gereken dosyalar var, bana getir öğleden sonra. Hastanede olucam
– tamam patron
Arabaya binip yola çıktım ilk önce Elif'in okuluna gidicektim onada sorucaktım zaten benden saklamazdı. Okulun önüne gelince arabadan inip içeri doğru yürüdüm elif üniversite ikiydi oda benim gibi avukat olmak istiyordu o yüzden hukuk okuyordu. Müdürün odasına doğru yürümeye başladım müdürün odasına gelince kapıyı tıklatıp içeri girdim müdür beni görünce ayağa kalktı, masasının etrafında dolanıp yanıma geldi karşımda durup elini uzatı
– hoşgeldiniz nasl yardımcı olabilirim
– hoşbuldum, ben Elif Doğan adındaki öğrenci için gelmiştim
– malesef Elif'i burdan ayrıldı
– nasl ayrıldı okulu bitmediki
–şöyle bı aşiret ağası tarafından alındı okuldan
– ne demek alındı kimin izin var kim böyle bı hüküm verdi
– buranın en büyük aşiretiydi alanlar
– kardeşimi kime sordunuz orda velisi olarak ben sorumluyum bana sorduğunuz hatırlamıyorum, bu ne sorumsuzluk her gelen aşirete kızmı veriyorsun sen, sen bu kızları koriyamiycaksan burda mı işin var
– ama efendim bizimde elimizden bişey gelemezdi
– kes kes!!!hangi aşiret onu söyle
– şey efendim
– üç saniyen var, üç,iki
– Karahanlı, Karahanlı aşireti
Allah kahretsin ya Karahanlı aşireti tabikide arkamı dönüp odadan çıktım, koştur koştur arabaya gidip Karahanlı konağına sürdüm. Yolda Ali'ye haber verdim gelmesi için torpido dan silahımı da alıp belime koydum, İstanbul da silah dövüş dersleri almıştım bu yüzden asla korkmuyordum çünkü kendimi koriyabiliyordum. Ani bı fırenle konağın önünde durdum ben inince iki koruma birden silah çekti, onların önüne gelip
– bana Şiyar Karahanlıyı çağırın
– kimsin Şiyar ağayı ne yapıcaksın. Beni tanımıyorlar di ben birden gülünce ikisi bir birine bakmaya başladı sağımdaki ban yakın olduğu için elindeki silahı tutup çevirdim silahı elime alıp diğerini koluna sıktım diyeri doğrulup beni tutmak için atak yapıcaken kolunu tutup dizimi geçirdim, sonra elimle yakasını tutup kafa atım ikisi yere serilmiş ti biri kolunu diyeri burnunu tutuyordu. Birden konağın kapısı açıldı elinde silahı bana doğrultmuş bı bana bı korumalara bakan Şiyar ağaydı arkasında babası yanında ondan biraz küçük kardeşi onların arkasında  tobul bı kadın ve genç iki kız biri 17 yaşlarında biri 24 var onların yanında yüzü gözü morarmış elif beni görünce yanıma kovmak istesede o kadın engel oldu ondan gözümü çekip Şiyar ağaya baktım oda kapıdan çıkıp karşımda duruyordu
– hayırdır avukat yürek mu yedin
– sende bı emanetim var Şiyar ağa onu almaya geldim
– ne emanetiymis bu
– Elif'i almaya geldim kimse onu zorla tutamaz. Şiyarın kardeşi öne atlayıp konuştu
– benim karımı kimse alamaz, hem sen kim oluyorsun Şiyar ağa kardeşini tutup – sakın ol diyar
Demek adı diyar. Şiyar ağa bana bakıp
– bak avukat sınırları aşıyorsun Elif'i burdan kimse alamaz o bizim gelinimiz
– kime sordun Şiyar ağa kime annesine sordunmu Elif'e sordunmu gönlün varmı diye
Ben lafımı bitirir bitirmez babası atladı
– kimin ne haddine bize hayır demek, burda kimseye bişey sorulamz avukat, ha diyen olursa cevabını alır
Beli tehtit ediyordu aklı sıra bende Şiyar ağanın yanından geçip hasan Ağa'nın karşısında durdum
– benim himayemdeki insana kimse zorla hiç bisye yaptıramaz hasan ağa ha senin cevabın varsa bendede karşılığı var. Diyip yanından geçtim konağa girip Elif'e yöneldim birden herkes silahını çıkarıp bana yöneldi ben Elif'in yanına gelince elinden tutup arkama çektim arkamı dönüp Şiyar ağaya baktım Elif'in elini bırakıp silahımı çıkardım
– ya güzellikle ya zorla Şiyar ağa kimse bu gün burdan Elif'i almama engel olamaz. Diyar ağa tetigini çekip bana yaklaştı
– bırak karımı
– senin olmak istemiyor, bunu beynine sok
– bu seni hiç ilgilendirmez, bırak karımı
Ben diyar'a bakıp üstüne doğru yürüdüm herkesin gözü bizdeydi,ya ölücektim ya Elif'i kurtarıcaktım. Bi adım daha atım silahın namlusu göğüs kafesime deydi, korkmadan dimdik durdum elif arkamdan çekmeye çalışsa da ben yerimden kıpırdamadan duruyordum tam bişey diyicektim ki birden arabaların anı fıren sesleri geldi,sonra savaş ağa ve Ali peş peşe konağa girdi,savaş ağa bı Diyara ağaya bakıp
– hayata kalmak istiyorsan indir silahını diyar. Diyar savaş ağaya bakıp
– karımı kimse alamaz benden savaş ağa
Hala karım diyor ya hala. Resmen deliricektim,silahın başını tutup biraz daha üstüne yürüdüm,silahı göğsüme bastırıp gözlerinin içine bakarak konuştum
– eyer o tetiği çekmesen diyar ağa,Elif'i hiç bi güç burda tutamaz, onun yeri benim yanım,ve şunu sakın unutma ben Azra soyluysam değil sen kim gelse Elif'in kılına dokunamaz. Savaş ağa bana bakıp bı an,sadece bı kaç saniyelik bı tebessüm eti. Hasan ağaya bakıp
– şöyle oğluna indirsin silahını hasan ağa, durduk yere kan dökülmesin.
Hasan ağa diyara bakıp silahını indir dedi. Herkes silahını indirince savaş ağa hasan Ağa'nın karşısına dikilip
– bak hasan ağa bu sefer bişey demiyorum ama bı daha sakın ne sen ne oğlun böyle biseye kalkışsın. Şimdi elif avukat hanımla gidicek kimse çıt bile çıkarmicak. Hasan ağa birden söze atladı
– elif benim gelinim savaş....daha o sözünü bitirmeden savaş ağa resmen gürledi
– elif avukatla gidicek dedim biti hasan ağa. Hayırdır sözümün üstüne sözümü söylüyorsun. Sakın çizgiyi aşıyım deme seni Mardin'e gömerim hasan ağa yerini bil.!!!!!!!
Ben bile korkmuştum,kimse ses çıkarmadı bende Elif'in elinden tutup dışarı çıkardım, Ali de hemen arkamdan çıktı Elif'i Ali'ye teslim edip savaş Ağa ya baktım arabasına doğru gidiyordu arkasından seslendim
– savaş ağa. Arabanın kapısını bırakıp bana döndü ne var der gibi kaşını kaldırdı, tam yanına varıp yine konuştum
– beni burda olduğumdan nasl haberin oldu. Gözlerimi gözlerinden ayırmayıp bı adım daha atı dibime girdi,resmen nefeslerimiz bir birine değiyordu,ben ona bakarken oda,gözlerime bakıp fısıltı şeklinde konuştu
– bu burda bitmez demiştim buzlar kıraliçesi tıpkı yine karşına çıkıcağım gibi. Nefesi boynuma deydi,bı an ürperdim,ama kokusu nefes kesiyordu,toprak gibi kokuyordu ve ben bu kokuya sanki yılardır sahibim gibi. Ben gözlerine dalmışken benden uzaklaşıp arabasına binmek için hareket eti kapısını açıp giroceken yine konuştu
– akşam görüşürüz Azra
Ben ona boş boş bakarken arabasına binip giti hala boş boş bakıyordum ne görüşmesi ya delimi nemi anlamadım başımı iki yana sallayıp düşüncelerden çıktım arabama binip konağa gitim. Konağın kapısından içeri girdiğimde emre,sultan abla,elif oturmuş konuşuyordu,benim geldiğimi görünce hepsi ayağa kalktı, gidip Emre'ye sarıldım sonra Elif'in yanına geçip oturdum, sultan ablaya bakıp konuştum
– konuşmayı sevmem,duygularımı beli etmeyi sevmem ama ben sana sordum be sultan abla sordum bı derdin varmı dedim neden sustun neden söylemedin
– korktumm be azram
– kimse hiç bişey yapamaz ben varım ben
– kızım koskoca Mardin aşireti nasıl başa çıkıcaksın
– bişey olmaz abla. Sonra Elif'e dönüp onunla konuşmak istedim ama emre bide annesini yanında konuşmazdı, bu yüzden ayağa kalkıp onada başımla kalk dedim kolundan tutup yukarı dama çıkardım,salıncağa oturtum. Karşısına oturup gözlerine baktım, bana bakıp ağlamaya başladı,göz yaşları sel gibi akıyordu durmak bilmiyordu,elinden tutup sarıldım. Saçıyla oynayıp konuşmaya başladım
– hani bı kere bana bişey sormuştun hatırlıyormusun? Bana nasl bu kadar duygusuz olabilirsin demiştin, işte böyle,acıyla. Acı insanı güçlendirir doğru,ama yaşama sevincini, duygularını, umutlarını,herşeyin alır. Hayatın acıları benim umutlarımı benim hayalerimi,benden 13 yaşımda aldı elif. Bak tanı bu hayatı bu dünyayı, bu kadar acımasız bu kadar zor. Ama sen benim gibi olma olurmu ablacım,senin  hep umutların,hayallerin,gülüşlerin olsun benim gibi olma....
Mardin yine esiyordu bizim acılarımıza inat. Şu koskoca şehirde Mardin'de nefes alıcak tek yer yoktu bana,nefes alamıyordum,aldığım nefes yetmiyordu boğuluyordum acılarda,geçmişimde,ama en çokta annem kokan bu kokuda bu konakta. Elif ile biraz daha konuşup aşağı indim, elif kendi odasına geçip dinlenicem dedi, bende Emre'nin yanına indim. Sultan ablay la kahve içiyordu emre beni görünce kahvesini bırakıp konuştu
– ha azram bu gün Efeoğlu konağına davetliyiz yani bı saat sonra çıkarız
– neee!!!!!

AŞKA TUTSAK KADINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin