Meral yaşadıklarını anlattıktan sonra Atlasla birbirimizin gözlerine kitlenip delici bakışlar atmaya başlamıştık. Asıl sıkıntı gözlerinin çok güzel olmasıydı. Bu kadar itici birinin nasıl bu kadar çekici gözleri olabilir? Asıl sıkıntı ben hangi akılla gidip gözlerine kitleniyordum bu çocuğun? Sınanıyorum şuan resmen bu güzel gözler karşısında. Bir saniye! Ben az önce ne dedim 'güzel gözler mi?'. Yemin ederim şuan kendimden tiksinmiştim. Kendime bir küfür daha savurup gözlerimi onun gözlerinden ayırmadan önce ona dil çıkarıp önüme dönmüştüm ve sonrada Atlasın homurdanışını duymuştum.
''O dilini koparmasını bilirim ben.'' Tabi arkadaşın hayal gücü o kadar güçlü ki bu tarz hayaller kuruyor. Hani uzaylılarla akrabaymışım dese inanırım zaten şüphelenmiyor da değilim yani hani bana 'Çirkin.' demiş biri ne kadar insan olarak kabul edilir ki? Tabi ki güzel olduğumu kabul ediyordum egoyla bir alakası yoktu. Asla. Servis ilk önce merali bırakınca sırada bana gelmişti. Tam ayağa kalktım kapıya doğru cool cool yürüycem bir hayvan beni servisin boşluğuna itmesiyle ben tam düşecekken başka birinin beni tutması bir olmuştu. İlk önce beni iten hayvana baktım. Tabii ki de yanılmamıştım sarı tüylü koskocaman bir horozdu yani Atlas beni itmişti. Bu sefer beni tutan çocuğa bakmamla Barayı görmem bir olmuştu. Bir saniye! Baray bizim serviste miydi? Ha siktir. Bir iki saniye aynı pozisyonda kalıp sonra hemen kendimi toparladım ve şaşkın olan mimiklerimi onun yerine, yerini gülümsemeyle bırakmıştı bile. Konuşmaya başladım;
''Şey, ben teşekkür ederim. Gerçekten.''Ne kadar da güzel cici kız gibi konuşuyorum ben ya, Valla ben bu rol yeteneğimi kullansam ne çok filmler, diziler beni baş rolüne ister de ben kabul etmem. Ve aklıma gelen sinsi fikirle konuşmaya devam ettim.
''Sanırım sana bir dondurma borçlandım, he?''İlk baştan kaşları çatıl sa da sonra yüzündeki tebessümün yeri koskocaman bir sırıtmaya dönüştü.
''Sanırım öyle oldu.'' Dedi ve hala belimde olan elini belimden çekip tekrar yerine oturdu. Ve bana gülümsedi. Yarabbi bu çocuk ne kadar güzel sırıtıyor. Ben öyle sırıtsam goril yavrusuna benzerim, yanımdan geçenler yemem için fıstık filan atarlar önüme o derece yani.
Baray'ın dediği sözler aklıma gelince ona gülümsedim ve bu sefer Atlasa baktım. Sanırım oda böyle bir şey beklemiyordu. Ağzımı hareket ettirerek
''Çok teşekkür ederim horoz kardeş.'' dedim ve servisten inip eve girdim. Eve girer girmez ayakkabılarımı ayağımdan fırlatıp.
''Ben kazanacağım Atlas ve sen beni öpemeyeceksin.'' Diye bağırdıktan sonra kafamı merdivenlere çevirmem ile Annemi gördüm gözleri koskocaman olmuş bana şaşkın bir şekilde bakıyordu. Aferin bana yine her şeyi mahvettim. Bence herkes de olan mistik güçler bende her şeyi boka sarma gücü olarak değiştirilmiş. Ve ben bu işte oldukça başarılıyım. Annem hızla yanıma gelip.
''Ne diyorsun kızım sen? Ne öpmesi ne oluyor?'' diye soru fırtınasına tutmasıyla ona bakıp kaldım.Sonra hemen kendimi toparladım. İlk önce çok gerildiğimi fark ettim ve yüzüme küçük bir gülümseme koydum. Lafı kıvırmak için direk öpüşme türlerini hızlıca aklımdan geçirmeye başladım ve en mantıklı gelen cevapla hemen cevap verdim.
''Ya Annişkom bak bir çocuk var adı Atlas, biz bir iddiaya girdik. İşte o iddiayı kazanırsa herkesin içinde elimi öpecek. Ya saçmalağa bakar mısın? Kaç yaşındayım ben? Rezil rüsva olurum bütün okula. Gider popülerlik filan. Popüler kelimesinin 'P' si kalmaz. Ne kadar kötü düşüne biliyor musun? Bide okulda bana anneanne diyerek gezecek. Ay 70 yaşına gelmiş makyaj yapan kadınlardan farkım kalmaz. O derece rezillik yani.'' Dedim sonlara doğru yüzümü buruşturdum ve dudağımı titrettim. Ağlayacakmış havası vermekte üstüme yoktu. Annemin başta çatık olan kaşları ben konuştukça normal hale gelmişti ama bu sefer yine sinirlenmişti. Yahu bu kadında hep sinirli bee.
''Sen bir büyüyemedin. Saçma iddialara girip kaybettikten sonrada üstesinden gelemeye kaldıramayacağın şeyler yapma diye kaç defa dedim ben sana? Ama bir kere beni dinlemiyorsun. Kaybet de gör gününü.'' Dediklerini umursamayıp ofladım ve annem arkasını döndüğünde ona dil çıkarıp odama çıktım.
Üstümdekileri çıkarıp gri eşofmanımı ve buz mavisi basit tişörtümü giyip aşağı indim. İlk hedefim mutfaktı. Tabii ki de camış gibi acıkmıştım. Mutfağa girmemle masada kurulmuş yemek yiyen bir deniz görmeyi bekliyordum. Evet, yanlış okumadınız bekliyordum.Çünkü o hep yemek yer, yani hep yer. Hep. Buzdolabına yönelip hazır olan iki tane sandviçi aldım ve yanına da bir tane kutu kola alıp mutfağın çıkışına doğru yürüdüm.
''Anneni kandırdın ama beni kandıramazsın.'' Denizin dediklerini anlamadığım için kaşlarımı çatıp ona doğru döndüm ve kapının pervazına yaslanıp ona baktım. Lokmalarını yavaş bir şekilde yutup bana baktı ve sırıttı.
''Hani el öpme mevzusu.'' Gözlerimi kısıp ona 'hain' dermişim gibi bakışlar attım ve dudak büzüp omuz silktim.
'' Çokta tın.'' Deyip arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Arkamdan bağırdı.
''Seni seviyorum kuzen .'' Altında gizli bir mana vardı kimse anlayamazdı onu benim dışım da bu denizin deyişiyle 'Her şeyi boka sarma dikkatli ol kuzen.' anlamındaydı. Gözlerimi devirip odama çıktım ve bilgisayarı açıp pretty little liarsın kaldığım bölümden devam edip izlerken bir taraftansa yemeğimin yarısını mideme yollamıştım bile.
...
''Anneğğ benim oyuncak tilkim nerede?'' Tam 43 dakikadır pofiyi yani tilkimi arıyordum ama yoktu. Odamda karıştırmadığım bakmadığım yer kalmamıştı.
''Nereden bileyim kızım ben nereye bıraktıysan oradadır.'' Ofladım tabiki de bilmiyordu. Son 32 saatin en saçma sorusunu soruştum. Denize sormak için denizin kaldığı odaya gidip kapıyı tıklattım.
''Deniz odana giriyorum 10 saniyen var. Ben odaya girdiğimde seni uygunsuz bir pozisyonda görürsem erken yaşta intihar etmek zorunda kalırım. Bak sayıyorum. 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10'' İçeriden ses gelmeyince korka, korka kapıyı açtım ve Boooom!
Deniz kıçını dönmüş aygır yavrusu gibi yatağı kaplamış uyuyor. Hem de ağzı açık bir şekilde! Rezil insan birde salyaları akmış yastığı ıslatmış, pis köpek. Tam odadan çıkacağım sırada aklıma Denizin bana yaptığı kahpelik geldi. Ben ondan yardım istediğimde bana yardım etmeyip üstüne birde azar çekmişti. Ben bunu senin yanına bırakır mıyım kuzencim? Asla. Aklıma gelen plan ile yüzüme piçimsi gülüşümü taktım ve ses çıkarmadan odasından çıkıp kapısını kapattım. Mutfağa gidip bir kavanoz çikolatayı aldım, bardak, su ve bir tane kaşık da alıp sandalyeye oturdum.
Bir su bardağını yarısına kadar su doldurdum. Kaşığı alıp suya çikolatayı daldırdığım sıra içim sızladı. Bir intikam için çikolatamı heba etmek çok koymuştu. 5 kaşık çikolatayı da alıp suyun içine kattım ve bir güzel karıştırdım. Gördüğüm manzara erimiş çikolatayı ne kadar hatırlatsa da az sonra yapacağım şeyin düşüncesi bile midemi bulandırmaya yetmişti.
Yeni Bölüm SALI Günü Gelecek Arkadaşlar. TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIIIN!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akıl Fukarası
Humor‘‘Alo kaçırdınız mı kızı?’’ ‘‘Yoo, aslında Aslıyı kaçıracaktık ama baktım abisi çok yakışık’lı onu kaçırdık.’’ Dedim pis pis sırıtmaya devam ederken. ‘‘Ne, ne anlamadım şimdi siz Aslı yerine abi sinimi kaçırdınız kızım manyak mısınız siz?’’ ‘‘Hee...