Yeni bölümü dün yazdım ama bugün yayınlayabildim. Sınav haftası olduğu için zor oluyor biraz. Umarım iyi bir bölüm olmuştur. İyi okumalar <3
Uyandığımda kendimi hiç olmadığı kadar tazelenmiş hissediyordum. Sabahın erken saatleri olmasına rağmen saray çok hareketliydi. Muhtemelen cenaze ayarlanıyordu. Annemin silueti aklıma takıldı bir an için. Mutlu ölmüş olması bir nebze de olsa hafifletmişti acımı.
Hizmetçi genç bir kadın içeri girip korsemi sıkmama yardım etti. En güzel elbiselerimden birini seçip hızlıca hazırlandım. Haber tüm ülkeye yayılmadan Conan'ı görmem gerekiyordu. Genç kız bana şaşkınca bakıp ellerini kavuşturdu. "Bu güzellik ile etrafta dolaşırsanız korkarım saraya milyonlarca prens yüzüklerle gelecektir prensesim." dedi.
"Benim için bir tanesinin dikkatini çekmek gayet yeterli" dedim kısık sesle ve dün gece bulduğum vasiyetnameyi çantama koyup hazırlanmasını istediğim atıma gittim. Tek başıma gidecektim çünkü kimsenin işimi engellememesi gerekiyordu.
Atıma binip aydınlanmakta olan gökyüzünün altında ufka doğru dörtnala koştum. Küçük bir şato olsa da, ihtişamından en ufak bir şey kaybetmemiş olan bu yer, küçükken annemle ziyarete sıkça geldiğim bir saraydı. Atımdan inince muhafızlar eşliğinde saraya girdim. Önceden haber vermemiş olduğumdan Conan ile görüşebilmeyi umarak ziyaret salonuna geldim.
Avuç içlerim stresten terlemiş olduğundan şarap kadehini kavramakta bile zorlandım. Biraz sonra arkamdaki kapı açıldı. Conan dalgalı koyu kahve saçlarının altındaki dumanlı mavi gözleri ve keskin çene hatlarıyla tanrı tarafından özenle yontulmuş bir heykeli andırıyordu.
Yüzünde endişeli bir ifade vardı. "Valentina bu saatte burada haber bile vermeden bulunuyor olma sebebini öğrenebilir miyim? Açıkçası seni iyi tanırım bir sorun olmasa bu kadar aceleyle buraya gelmezdin." Çantamın içindeki vasiyetnameyi çıkardım. "Annem dün gece öldü. Daha doğrusu intihar etti."
Bana acıyormuş gibi baktı. "Bana öyle bakma yoksa gözlerini oyarım." Gözlerinden bir anlık zeka parıltısı geçti. "Rüya görmüş olmalı değil mi? Ben bunun çok daha erken olmasını beklemiştim prensesim." Ellerimi avuç içlerine alıp dostça sıktı.
Annem ile çok yakın olduğumuzu biliyordu. Vasiyetnameyi aldı ve hızla okudu. Yüzü soldu ve ifadesi durgunlaştı. Sanki cevabı canını yakacak bir soru soracak gibi yüzünü buruşturdu. "Nikahlanmak senin için uygun mu?" Başımı olumlu anlamda salladım. "Sadece kağıt üzerinde yapılmış bir evlilik olacak bu yüzden lütfen kabul et."
Afallamış ama beklediği cevabı almış gibiydi. Zoraki bir gülümseme ile başını kaldırdı. Doğrudan gözlerimin içine bakıp diz çöktü. Öyleyse prensesim beni eşiniz olarak kabul edin lütfen. Boynundaki tılsım kolyeyi çıkarıp bana takmak için izin istercesine baktı. Saçlarımı kaldırıp boynumu açtım ve prens nazikçe tılsımı bağladı. "Bu benim bağlılığımın bir göstergesidir prensesim. Peder ile konuşmaları için adamlarımı göndereceğim. Burada beklemek sizin için sorun olur mu?"
Çok nazik olduğunu söyleyip teşekkür ettim. Beni büyük bir misafir odasına götürdü ve elimi öpüp gözden kayboldu. İçerisi siyah mobilyalar ve gri işlemelere sahip devasa bir sanat eseri gibiydi. Giyinme odasına girip siyah bir elbise seçtim çünkü nikahtan hemen sonra cenaze törenine gidecektim.
Güzelce giyinip kendime birkaç dakika tanıdım. O sırada aklıma Conan geldi. Lisenin başlarında ona deliler gibi aşıktım. Ancak onu hep çok daha iyi bir prenses ile hayal ettim. Gerçekten seveceği çok zeki oldukça kibar, hoşgörülü, güzel ve komik biriyle evleneceğini, çok güzel çocukları olacağını düşünürdüm. Benden çok daha iyi birinden hoşlanacağını biliyordum. Çünkü onu anaokulundan beri tanıyordum ve hiçbir zaman hoşlandığı biri olmamıştı. Ben de onu arkadaştan fazlası görmeyi bıraktım.
İç çekerek düşüncelerimi bir kenara bıraktım. Odadaki masanın başına geçip ulusal mahkemenin toplanması hakkındaki talebimi içeren bir mektup yazdım.
Zarfı katladım ve o sırada kapı çaldı. "Peder geldi prensesim." Kapıyı açıp prense baktım. O da simsiyah bir takım giymişti. "Yas mı tutuyorsun yoksa cenazeye mi geleceksin?" dedim. Hafif bir reverans yapıp cevap verdi "Her ikisi de"
Kolunu kaldırıp girmem için bekledi. Pederin yanına vardığımızda bize yemin ettirip imza aldı. Ve peder gelini öpmesi gerektiğini söyledi. Conan belimi kavrayıp koluna atarak beni eğdi ve alnımı öptü. Kıkırdadım "sanırım gelini düşürmeden bırakmalısınız prensim". Conan itaatkar bir şekilde beni bıraktı. "
Araba bizi bekliyor. Hadi acele edelim."
Bu bölümlük bu kadardı. Destekleriniz için teşekkürler. <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliyet Oyunları
FantasyGüçlü ve iyi yönetilmiş olan Mersion krallığının kraliçesinin ölümünün ardından taht prenses Valentina'ya kalır. Ancak tahtta gözü olan bir çok düşman kraliçenin ölümünü fırsat bilir ve tahta geçmek için Valentina'ya karşı olurlar. Bu hikayede masum...