Başım dönmeye başlamıştı , karşımda sessiz kalan Baran'ında beni görünce korktuğu yüzünden belliydi.Ufak çaplı çığlığımdan sonra birden başımın dönmesiyle dengemi kaybetmiştim. Ağır çekim de gibi yere düşerken Baran belimi tutarak düşmemi engellemiş ve beni mutfağın ortasında bulunan Amerikan masaya oturtmuştu. Bu kadar sessizlik korkudandı eminim.
-Alin iyi misin ? Seni korkutmak istememiştim.
-Ah iyiyim sadece biraz başım döndü o kadar. Su içmek için gelmiştim de.
Baran yerinden kalkıp tezgahın üstündeki mor sürahiden su doldurmaya gidince ben de mutfağı inceledim. Mutfak fazla büyük ve siyahtı.Siyah burda da asilliğini gösteriyordu. İki dolaplı gri buzdolabı kapının girişinde , siyah fırın ise tam mutafağın karşısında duruyordu. Tezgah mat beyaz , masa siyah ve saldalyeler de beyazdı. Tam yemek masasının üstünde iki tane kocaman siyah renkte olan avizeler vardı. Camın önündeki mavi,mor,pembe menekşeler dışında mutfak gerçekten resmi bir mekan gibiydi.Suyu bana uzattığında hemen bitirip yenisini doldurmak için ayağa kalktığımda o da kalkmış kettle su koymuştu.Dolabın kapağını açmış içinde her çeşit kupa bulunan yerden 2 tane kupa almıştı. Mavi bir tepsi çıkartıp içine kupaları yerleştirdikten sonra içine nescafeleri döküp suyun kaynamasını bekledi.İkimizde susuyorduk konuşulacak o kadar şey varken susmak ...
Su kaynadıktan sonra kupalara döktü ve karşıma geçip bardağı bana uzattı.
Teşekkür ederim deyip kupayı iki elimle avuçlarımın içinde tutmaya başladım.
-Anlat artık.
-Neyi ?
-Kendini , hayatını , yaşadıklarını. Bilmek istiyorum bu kadar gizemli olman bizi ıııı yani beni korkutuyor.Merak ediyorum seni , anlamak istiyorum belki de seni ama sen her zaman kendini kapatıyorsun etrafa.Ne zaman bu sefer anlayacağım desem seni başka bir boşlukta başka bir sorunla uğraşırken buluyorum.
Anlatmalımıydım bilmiyorum anlatırsam bana acımasından korkuyordum belki de . Kelimeler ağzımdan dökülmeye başlayınca kendime engel olamamıştım.
15 yaşında ... Hayatımın belki de en güzel dönemleriydi o zamanlar. 2 yıl öncesi böyle değildim nasıl desem kendime güvenirdim , güzel olduğumu düşünür erkek peşinde koşardım. O kafe senin bu kafe benim her gün gezerdim ta ki hastalık beni bulana kadar. Birden zayıflamaya başlamıştım , ne kadar yemek yersem yiyeyim sanki boşuna yiyormuş gibiydim ve en ufak şeylerde grip olmaya başlamıştım.Annemler şüphelenmeye başlamıştı ben ise rahattım ne olabilir ki diyordum sonra o gün geldi hastalığım ortaya çıkmıştı :
AIDS...
Hiç bilmediğim ve o gün karşıma çıkanböbrek nakli yüzünden bulaşmıştı bana.Eğer böbrek nakli olmasaydım şuan belki de makinalarla yaşayacaktım ama ölmeyecektim. Ne ağırdı hemen öleceğini bilmek ölümü bu kadar yakından hissetmek.
Kahvemden bir yudum alarak konuşmaya devam ettim.
Sonra kaçmaya çalıştım her şeyden . En çok da bana acıyan gözlerden , ama yapamadım ailem her seferinde beni buldu. En çok üzüldüğüm nokta da ne biliyor musun ? Aileme haketmediklerini yaşatıyorum. Onları ölümle cezalandırıyorum .Kızı ölmesin diye dua eden bir anneyi her gece hıçkırarak ağlayan anne ve babayı gördün mü sen hiç ? Gece yanıma gelip biraz daha dayan torunum diyen anneannemi , öleceğimden bile haberi olmayan felçli dedemi bırakıp gitmeyi düşündüğümde kalbim sıkışırken onlara en büyük kötülüğü yapıyordum.Doğmasaydım diyorum doğmasaydım keşke...Sonra da pişman oluyorum..Doğmasaydım eğer ailem üzülmezdi , doğmasaydım eğer ölmek nedir bilmeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜPTELA
Teen Fiction17 yaş ? Herkesin en güzel günleri... Her gün ölmeyi bekleyen bir kız için bir gün daha yaşamak için dua etmek her gün bugün de ölmedim demek ne kadar güzelse o kadar güzel günlerim . Etrafımdaki her şey net iken ben soluk olanım...