Ambivlans
4.bölümSeni gördüm!
Küçük lamba ışığının altında seni gördüm...
O an korkudan bayıldığımı hatırlıyordum. Gözlerimi açtığımda ise hastanede, başımda Mert vardı.
-Kızım ne oldu sana ya!
-Ne biliym. Korkudan bayılmışım.
-İyi peki. Serum bittsin çıkıcaz zaten. Ayrıca soruma cevap ver, ne oldu?
-Uzun hikaye sonra anlatırı-Lafımı tamamlamadan içeriye bir hemşire ve piskolog girdi;
-Sizi dışarıya alalım, lütfen
-Peki...Mert çıkmadan bana baktı. Kafamı salladım. Mert kapıya doğru ilerledi kapının önünde yine kafasını dönüm bana baktı. Gözlerimi devirdim ve birkez daha kafamı salladım. Mert dışarıya çıktı. Piskoloğun bana sorduğu soruları sadece kafamı evet veya hayır anlamında sallayıp durdum. Böylelikle bana tahminim 20 soru kadar soru sordu.
Piskolog dışarıya çıktıktan sonra hemşire serumumu konturöl edip bana ne zaman taburcu olacağımı söyledi. Hemşire dışarıya çıkacağı zaman bana sıcak bir gülümsemeyle baktı. Ona halsiz ve yorgun bir gülümsemeyle karşılık verdim.
Hemşire odadan çıktıktan hemen sonra gözlerimi kapattım ve derin bir uykuya dalmak istedim. 1-2 saatlik uykunun bastırdığı yorgunlukla zorla gözlerimi araladım ve Mert'e baktım. Bana gülümseyerek "Çıkalım artık." Halsizce başımı salladım ve Mert'in uzattığı elini tutup doğruldum. Ayağı kalktım ve Mertin peşinden halsizce ilerledim.
Hastane bahçesinin tam önünde duran Mertin arabasına bindik. 10-15 dakkalık yolun sonunda bir hotelin önünde durduk. Kaşlarımı çatarak Mert'e hesap sorarmışçına baktım."Bir kaç gün hotelde kalalım bizi takip eden biri olabilir." Haklıydı. Bizi takip eden kişiler olabilirdi. Başımı salladım ve arabanın kapısını açtım.
Arabadan indikten sonra Mert'in arkasından ilerleyerek hotele girdik. Mert oda numaralarını alırken divara yaslanmış, kollarımı birleştirmiş Mert'in gelmesini bekliyordum. Mert eliyle beni çağırdığında Mert'in yanına ilerledim.
Asansörde bile uykulu olduğumu anlamıştı Mert. "Al 189. Oda. Benimkisi hemen yanında. 190. oda." Elindeki kartı halsizce alıp numarama baktım "189". Asansörün açılma sesiyle bakışlarımı asansör kapısına çevirdim.
Hızla asansör den indik ve odalarımıza ilerledik. Ben hiç düşünmeden kartımı kapının sol köşesindeki kart okutma yerine tuttup kapının açılamsını bekledim. Kapï açıldığı gibi içeriye dalıp kendimi yatağa firlattım. Sanki günlerce ağlamış ama hiç uyumamış bir çocuk gibi hissediyordum. Bir kaç saat uyuduktan sonra üstümdeki yumuşak ve küçük şeyin ağırlığıyla gözlerimi araladım. Üstümdeki gri yavru kediyi görünce yerimden sıçradım.
Benim sıçramamla beraber kedi öbür tarafa sıçradı. Bor oh çekip kedinin yanına ilerledim. Kedinin yanına oturup kafasını okşadım ve elime aldım. "Kifi?" Güzel isim. Kifi' yi yatağıma bıraktım ve kendime gelmek için sıcak bir duşa girmeye karar verdim. Duştan üzerimdeki pembe bornozla çıktım. Dolabımı açıp günlük bir tişört ve pantolon çıkatıp üstüme geçirdim. Telefonumu elime aldım ve saate baktım. '2:45' "Ne!" 2:45 mi? Telefonu aldığım masaya geri koyup pencereye ilerledim. Citten etraf çok karanlıktı.
Mert'in yanına gitmek için sadece telefonumu ve oda kartımı elime alıp odadan çıktım. Mert'in kapısını bir kaç kere tıklattım ama açmadı. Bence açmaması normaldi. Telefonumu açtım ve Mert'in numarasını tuşladım.
Tam ara butonuna tıklayacağım sırada arkamdan bir el gözümü kapattı. "Boşuna deneme açmaz." Aynı ses, aynı kişi. Kalbimin hızlı atışlarına engel olamıyordum. Yutkunmaya çalıştım olmadı. Tam o sırada görevlilerden birinin sesi geldi.
Gözümdeki el hızla gitti. Hızla kafamı çevirdim ve siyah tişörtlü kahfe saçlı olan ve hızlı adımlarla yürüyen o çocuğu gördüm. Hızla peşinden ilerledim, merdivenleri tektek indim. Son olarak hotelin kapısından çıkınca küçük lamba ışığının altında daha net gördüm. Yüzünü görmedim ama saçlarını gördüm.
"Seni gördüm!"