4.BÖLÜM

387 23 1
                                    


Gözlerimi pencereden vuran güneşin yakıcı ışıkları ile açtım. Kuş seslerini Kapalı pencerelere rağmen duyabiliyordum ve bu bana inanılmaz büyük bir huzur veriyordu. Belki de ilkbahar aylarını ayrı sevmemde burdan geliyordu. Ağaçların yeşermesi, yeşilliklerin filizlenmesi, meyve ağaçlarının kendilerini çiçeklere benzetmeleri insanı bambaşka diyarlara götürüyordu. Hatta birgün Zümrüt hanıma kahve götürdüğüm de Devran bey'in de en sevdiği mevsimin ilkbahar olduğunu ögrenmiştim. Bu beni mutlu etmişti ama nedenini bilmiyordum. Belki de herkes gibi ben de ona tutuluyordum ama olamaz. Asla. Sonuçta o benim patronum. Hem benim gibi birine mi bakacak Allah aşkına. Etrafında o kadar kadın varken ben kimim ki onların yanında.

Neyse!
Bugün benim izin günümdü değil mi?
Tabi Devran bey'i düşünürsen bu günün izin günüm olduğunu unuturum tabi.

Güne çiçeklerimle başlamak istiyordum ama önce kısa bir duş almam gerekiyordu. O yüzden ablamı uyandırmadan yavaşça yataktan kalkıp ablamla benim ortak kullandığımız dolabımıza ilerledim. Bugün nasıl olsa evden çıkmayacaktım o yüzden altıma siyah bir tayt üzerime de beyaz bir tişört çıkardım ve çekmecelerden de siyah iç çamaşırlarımla atlet çıkardım. Atlet giymeyince kendimi çıplak sanıyordum. Kıyafetlerimi yatağın üzerine bıraktım ve odadan çıkıp banyo kapısına ilerledim. Banyoya girdiğim gibi üzerimi çıkartıp kirli sepetine attım ve duşa kabinine girip duş almaya başladım. Banyoda işim bitmişti o yüzden yüz yıkama yerinin yanında ki küçük dolaptan bir havlu çıkarıp üzerime sardım ve paytak adımlarla odaya doğru ilerlemeye başladım. Odaya girdiğimde hemen üzerimi giyinmeye başladım. Sonra oda da ki küçük makyaj masasının yanına gidip yüzüme ve ellerime nemlendiriciyi sürüp saçlarımı havluyla ıslaklığını alıp kurumaya yakın bıraktım ve tarakla saçlarımı taramaya başladım. Saçlarım çok uzun olduğu için genelde ablam tarıyordu ama şuan uyuduğu için kaldırmaya kıyamadım.
Taramakla işim bitmişti.

Şimdi bahçeye gitme zamanı. Odadan çıktığımda önce mutfağa yöneldim çay suyu koymak için çaydanlığı taş ocağın üzerine bırakıp dış kapıya yöneldim. Ve şuan çiçeklerimin yanındaydım. Çiçeklerimi sulamak için bahçede ki musluğa yöneldim. Musluğun ucuna siyah kalın hortumu takıp çiçeklerime ilerleyip sulamaya başladım. Ben çiçeklerimi sularken gözüm evimizin biraz ilerisin de siyah çok güzel bir araba gördüm. Arabada ki kişiyi göremiyordum: camlar siyah film ile kaplı olduğu için. Bu arabayla bizim mahalle ne iş diye düşünürken Sonra banane deyip çiçeklerimle ilgilenmeye devam ettim. Arabada ki kişinin Devran bey olduğundan habersiz Çiçeklerimi sularken bi yandan da konuşuyordum. Niye konuştuğumu bilmiyordum ama bence hayvanlarla nasıl konuştuğumuz da anlıyorlarsa çiçekler de anlıyor. Aklıma biran da bu musluğun kimin yaptırdığı geldi ve hemen kızarmaya başladım. Devran bey. Bu musluğu o yaptırtmıştı.

Ben bir gün konakta ki Devran bey'in sağ kolu ile konuşurken konu çiçeklerime gelmişti. Konunun nasıl çiçeklerime geldiğini inanın ben de bilmiyordum. Biz öyle konuşurken çiçeklerime çok su veremiyorum. Mutfaktan hep kovayla onları suluyorum. Bahçede ki musluk bozulmuş yaptırmak istiyorum ama bu tamir işlerinden anlayan birini bulmak lazım. dediğimde Devran bey'in arkamda olduğunu bilmiyordum tabiki. Biran da arkamdan Devran bey'in ben yaparım demesiyle arkamı dönüp küçük bir irkilmiştim. Şaşkınlıktan dilimi yutmuştum sanki. Onun bizim arkamız da ne işi vardı. Bizi dinliyor muydu? Ne hakla. Sonra evin onun olduğu aklıma geldi. Sonra onun söylediğine itiraz etmediğim aklıma geldiğinde anlamış gibi hemen lafı ağzıma tıkayıp itiraz istemiyorum yarın gelir yaparım sana musluğu. deyip konuyu kapatmıştı ve arabaya doğru ilerlemişti. Arabanın şoför koltuğuna oturmadan önce bana bakıp göz kırpmıştı. Ve gitmişti. Ve kimse de görmemişti Allahtan. Allahım göz
kırpmıştı. Bana. Yok ya ben yanlış görmüşümdür. Zaten miyopum. Diye kendime teselliler vere vere işimin başına dönmüştüm. Yoksa kızarmaktan mora dönecektim.

DEVRAN BEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin