İyi okumalar...Güneş yerini aya bırakmıştı. Kaç gecedir uykusuzum bilmiyorum ama rümeysa aklıma girdiğinden beri ne doğru dürüst uyku uyumuş ne de işlerime adam akıllı odaklanabilmiştim. Aklıma girdiği an da tüm işimi bırakıyor ve onu düşünmeye başlıyordum. Ben ona ne zamandan beri bu kadar tutuldum ne zaman aklıma sinsice yerleşti bilmiyorum ama bu durumdan hoşlanmıyor değildim. Sabah akşam onu düşünmek istiyor ona sarılmak istiyorum. Teni tenimden bir santim uzaklaşsın istemiyorum ama bu şuan mümkün değildi. İlerde inşallah dedim. Böyle karşımda otursun onu izleyeyim hiç sıkılmam. Yüreğim onun hasretiyle yanıp kül oluyordu.
Rümeysa
Bu ev de ilk çalışmaya başladığında ne kadar ürkekti. Gerçi şimdi de o ürkeklikten bir şey kaybetmemişti. Rümeysa fazla utangaç, kırılgan, naif bir kızdı. 16 yaşında ablasına destek olmak için okulunu bırakmış burda çalışmaya başlamıştı ve burada ki tüm çalışanlar çok severdi rümeysa ve ablasını. Hatta çok garip bir şekilde annem Zümrüt rümeysayı hep çok sevdiğini söyler hiç kimseye eyvallahı olmayan, hiçbir zaman sevgisini dile getirmeyen duygusuz annemin bir çalışanına bu kadar yakın davrandığını ilk kez görüyordum ve bu durum bir o kadar hoşuma gidiyordu.Yani sevdiğim kızla annemin anlaşması çok iyi bir şeydi.
Bugünse izin günüydü rümeysanın ve o yokken bu ev de bir saniye durasım gelmiyor. Ki zaten onun olmadığı yerde değil evinin önündeydim. Bir umut rümeysayı görebilmek için. Halbuki bugün ablam konağa gelecekti ama rümeysanın olmadığı yerde kalmak istemediğimi 2 yıl önce onu ilk gördüğüm de anladım.
Şuan saat 5.30 ve ben saat dörtten beri burada bir umut rümeysanın pencere de belirmesini ya da çiçeklerini sulamaya gelmesini bekliyordum. Ve gözlerim pencereyle kapı arasında gidip geliyordu.
Gözlerim avına kitlenmiş bir aslan misali evdeydi. Rümeysaların evleri eskiydi ama o bu eski evi çiçeklerle öyle güzelleştirmişti ki bakanın bir daha bakacağı cinsten. Çiçekte hiç sevmem.
Gerçi onun bir gülüşü evi güzelleştirebilecek kadar güzeldi. Diye rümeysayı düşünmeye dalmışken rümeysanın dışarı çıktığını yeni farketmiştim.
Kapıyı kapattığı gibi musluğa doğru yürümeye başlamıştı. Hortumu takıp musluğu açıp çiçeklerini sulamaya başlamıştı.
Ben ona iç çekerek bakarken kızarmaya başladığını gördüm. Neden böyle oldu dememe kalmadan musluğunu tamir ettiğim gün geldi aklıma.
Ve bu yüzden kızardığını anladım. Aslında onu o gün terslemek istememiştim ama çay içmeyi de kabul etseydim bu sefer onun canı sıkılacaktı. Onun üzülmesine dayanamadığım için onu terslemem lazımdı ama hele bir açılayım artık terslememde.Ben yine ona dalmışken yan koltukta ki ceketimin üzerinde ki telefonum çaldı. Telefonu arayanın kim olduğuna bakmadan açtım. "Evet" deyip ne diyeceğini beklerken "insan ablasıyla böyle mi konuşur Devran?" diyen sesi duyunca sorgunun başlayacağını anladım. "Noldu abla" diye sorusunu es geçtim "tamam soruyu boşverdik. Niye ev de değilsin işin mi var da ev de göremedim" dediğinde sesi üzgün geliyordu ama yarına kadar bir beklesin "abla bugün gelemiycem yarın sabah ordayım" dememle neşeli sesi kulaklarımı doldurdu. Tam bir dengesiz "tamam Devran yarın bekliyorum seni. Çocuklarda çok özledi seni" demesiyle "ben de onları özledim. Yarın bol bol vakit geçiririz." diyip telefonu kapatacakken "peki rümeysayla ahseni göremedim. Fatma abla bugün izin günleri olduğunu söyledi. Yarın gelecekler mi?" dediğinde bir an durdum "evet gelecekler. Hadi görüşürüz." deyip onunda görüşürüz demesiyle kapattım.
♤♤♤
Akşam olmuştu ve ben hala burdaydım. Ne yapacağımı hiç bilmiyorum. Ona hislerimi anlatmak istiyorum ama hep bir reddedilme korkusu değil de hep bir kaybetme korkusu içindeydim. Aşamıyordum. Bazen bu kız beni seviyor diyorum. Yanıma yaklaşınca nasıl heyecanlandığını, heyecandan elinin ayağının nasıl birbirine dolandığına şahit oluyordum. Ama. Hep bir ama vardı işte.
Ablası. Onu sevdiğimi biliyor ve rümeysayı hep benden uzak tutmaya çalışıyor. Bunun farkındayım. Hasta olduğu için gelmediği o gün. Rümeysayı arabayla eve ablasını merak ettiği için getirdiğim gün ahsen gelmeseydi. Ona tüm hislerimi anlatacaktım. Ondan daha ne kadar uzak kalabilirim bilmiyorum. Onsuzluğa dayanamıyorum. Bu içimde ki hasretle daha ne kadar dururum orasını Allah bilir ama artık ona istediğim gibi davranmak istiyorum.
Onu doya doya koklamak istiyor, doya doya öpmek istiyordum ama o günlerin geleceğine dair hep bir his vardı içimde. Artık yarından itibaren ona yakın davranmaya başlayacaktım. Hislerimi davranışlarımla belli edecektim. Buna karar vermiştim ve ben bir karar verdim mi o kararın her daim arkasında dururum.Artık akşam olduğu için arabadan çıktım. Takımımın ceketini çıkartıp arabanın yan koltuğuna atıp kapıyı kapattım ve önüne gelip kaputa yaslanıp öyle izledim sevdiğimin evini. Sevdiğim kızı bir ara pencereye çıkıp bu tarafa baya bir baktığını görmüştüm. Etrafta pek bir ışık yoktu. Sokak lambaları da beş altı metre uzağımda olduğu için bedenime hafif bir ışık vuruyordu. Sonra gözünün arkamda ki bir noktaya baya bir daldığını gördüm ve arkama bakmamla Ciwan ağayı görmem bir olmuştu. Beni hala fark etmediği ortadaydı. Gözü sevdiğimin evindeydi sanki. Yoksa ben mi yanlış görüyorum diyecem ama baya baya rümeysanın evine bakıyordu. Biranda tüm sinir hücrelerimin bu herifi öldürmek istediğini farkettim ve o sinirle başımı evin penceresine çevirdim ve rümeysanın pencere önünden gittiğini gördüm. Evin çevresinde fazla ev olmadığı için bu herifi rahat rahat döveceğim için içim ne kadar rahatlasa da sevdiğimin uyanacağını ve yarın uykusunu iyi alması için sessiz olacağıma kanaat getirdim.
Ben Ciwan ağaya doğru ilerlerken beni yeni fark ediyordu. Hiç gevelemeden direk konuya bodozlama daldım "senin ne işin var burada? Kimden aldın bu izni. Hele ki rümeysanın evinin önünde" dediğim gibi konuşmuştu "sanane. Bir yere giderken sana mı soracam ben?" dediğinde sinirimi şelale misali köpürmeye başladı "evet bana soracaksın bir yere gittiğin zaman. Özellikle burası sevdiğim kızın eviyse. Şimdi siktir git."
dememle şaşırmışa hiç benzemiyordu "seviyorsun belli ama bende seviyorum. Hemde tahmin edemeyeceğin kadar çok seviyorum ve senin söylemenle ne buradan giderim ne de ondan vazgeçerim. Ki bir daha benimle böyle konuşma biliyorsun beni! " demişti ki tabiki biliyordum onu iyi adamdı evelAllah. Mardinde ki insanların onu çok sevdiğini biliyordum. Mardinde ki en zengin olan aşitlerdendi. Ama bu benim sevdiğim kızın etrafında dolanma hakkını vermiyordu. Ki bundan sonra evin etrafını kimse anlamadan gözetmeleri için adam koydurtmak aklıma gelmişti ve hemen bu işi bu akşam halledecektim. Önce bu adamı göndereyim "gidiyor musun yoksa kavga mı çıkarayım?"
dedim ki "gidiyorum ama görüşecez" demesi hiçbir etki yaratmadı bende. Boş boş bakmakla yetindim. Saat şuan 12.23 geçiyordu. Rümeysa şyan uyumuştu. Kollarında uyuyacağı günler de gelecekti inşallah. Sadece biraz sabretmem gerekiyordu. Eğer sonunda rümeysa benim olacaksa sabır da ederim.Bundan sonra rümeysaya tüm ilgimi, sevgimi, şefkatimi, merhametimi belli ederek gidecektim. Bundan sonra kaçmasına izin vermeyecektim. Ablası ahsen de umurum da değildi. Ahsen ne kadar yanlış düşünse de onun düşüncelerinin ben de bir hükmü yoktu. Bundan sonra ki tek çabam rümeysayı helalim yapmak olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEVRAN BEY
Romance"Umut pamuk ipliğine bağlıysa aşk bir mucizedir." diyor Tammara Webber Yaşamak bir seçenek miydi? Aşık bir adam. Sevdiğinden emin olamayan bir kız. Kıza gerçek hislerini anlatamayan başka bir adam. Kız ne kadar utangaç, güler yüzlü, tatlı ve güzel...