2.BÖLÜM

485 22 0
                                    


Yeni birgün; yeni umutları, yeni hayalleri,yeni anıları beraberin de getiriyor demektir.

Güneş ışıklarının yüzüme vurmasıyla gözlerimi kırpıştırıp açtım. Bir kaç dakika daha yatakta oyalanıp telefonumu alıp saate baktığım da saat 6.32 geçiyordu. Hemen yataktan kalkıp banyoya girdim. Günlük rutin işlerimi halledip giyinmek için ablamla benim ortak kullandığımız küçük dolabımıza doğru ilerledim. koyu mavi tonlarında bileklerime kadar uzanan etek'i ve beyaz hafif balon kollu üst bedenimi saran sıkı bir tişört alıp giyinmeye başladım.

Şuan ise kahvaltıyı hazırlamış. Ablamı uyandırmak için odaya ilerledim. Gerçi ablam bugün sanki geç uyanmıştı anlamamıştım ama gene de hızlıca arkamı dönüp ablamın odasına doğru ilerledim.

Odasına girdiğimdeyse battaniyeyi kafasına kadar
çekmiş, hafif hafif sallanan battaniyeden titrediği belli olan bir ablamı beklemiyordum.

Hemen ablamın yanına gidip yorganı yüzünden çekip "abla noldu sana. Hastalandın mı?" dediğimde gözlerini yavaş yavaş kırpıştırıp açmak için çabaladı. Sonunda gözlerini açtığında hemen konuşmak için ağzımı açacaktım ki ablam lafı ağzıma tıkayıp konuşmaya başladı. "Ablam korkma birşeyim yok. Sadece biraz halsizim o kadar hadi sen şimdi gidip kahvaltını yapıyorsun. Ondan sonra doğru işe." dediğinde başımı hızlıca iki yana sallayıp "hayır bugün bende işe gitmiycem. Senin yanında kalayım." dedim. Ablam da sert sesiyle "hayır sen işine gidiyorsun. Lafımı ikiletme." dediğinde bende el mecbur kabul edip "tamam abla." dedim ve hemen "ama sana çorba yapıcam. Sende iç tamam mı" dediğimde hemen kabul edip "tamam ablacım. Hadi git." dediğinde bende hemen odadan çıkıp mutfağa girip ağzıma bir kaç lokma atıp hemen çorba yapmaya başlamıştım. Ardından buzdolabının üst tarafından tavuk göğsünü alıp suyuyla et suyu çorbasını yapmaya başladım.

Yaklaşık bir yarım saat  sonra çorbayla işim bitmiş tüpü kapatıp taş ocak kısmına koydum. Ardından masayı ve tezgahı toparlayıp sildim. Sonra hemen salona geçip hırkamı ve çantamı alıp kapının önüne gelince ablamın beyaz ayakkabısını giyip dışarı çıktım.

                         ~~~~~~

Yarım saat sonra;

İşe gelmiş mutfakta ki bulaşıkları makineye dizmiş şuan ise Devran bey'in kahvesini hazırlıyordum.

Bir kaç dakika sonra kahve hazır olduğun da fincana doldurup tepsiye koyup çabucak Devran bey'in çalışma odasına doğru ilerledim soğumaması için. Çalışma odasının kapısının önüne geldiğimde kapıyı elimle iki üç kere tıklattım. İçerden gelen 'gel' sesiyle kapıyı yavaşça açıp içeri girdim.

İçeri girdiğim de Devran beyin kapıya baktığını gördüm. Sanki biraz düşünceliydi. Yoğun bakışlarının  üzerimde olması beni utandırınca gözlerimi kaçırıp konuşmaya başladım. "Devran ağam kahvenizi getirdim." dememle "gel rümeysa gel." dediğinde hemen çalışma masasına doğru ilerleyip kahve fincanını masaya koydum. Kahve fincanını masaya koyarken solak olduğum için dirseklerim Devran bey'in koluna değiyordu ve ister istemez heyecanlanmıştım.

Neden heyecanlandığımı ben de bilmiyorum ama galiba Devran beye küçük küçük duygular hissediyordum. Bu duygulara çok yabancıydım. Çok garipti ilk defa bir erkeğe karşı böyle duyguları hissediyordum. Hiç sevgilim olmamıştı. Teklif almıştım ama her seferinde kibar bir şekilde reddetmiştim. Ama Devran bey ilkti. Devran bey çok yakışıklı, zengin, her kadının isteyeceği özelliklere sahip birisiydi. Kimsenin red edemeyeceği bir adamdı. Ama ben onun ne kadar yakışıklı veya ne kadar zengin olduğuyla ilgilenmiyorum.

Devran bey'in sesiyle hemen kafamı iki yana sallayıp kendime geldim. "rümeysa çıkabilirsin." dediğinde hemen "tamam ağam" deyip tepsiyi alarak odadan çıkmak için kapıya yöneldiğim de Devran bey'in bakışlarını üzerim de hissedebiliyordum. Ardından hızlı bir şekilde odadan çıkıp kapıyı kapatıp az önce ki beni düşündüm. Napıyordum Allahım resmen adamın yanında adamın yakışıklılığını düşünüyordum. Allah bana akıl fikir versin ne diyeyim. Ama çok yakışıklı adam Allah sahibine bağışlasın.

DEVRAN BEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin