Bazı acılar vardır, geçmez. Bazı anılar vardır, unutulmaz. Hayatımızda derin izler bırakan kişiler vardır. Bu iz acının izidir, çaresizliğin izidir.
Küçük bir kızdım ben. Kuşları seven, çiçekleri saklayan, şarkılar söyleyen... Vazgeçmem gerekti, mecbur kaldım.
"Kızım..." Aslında istediğim tek şey bu beş harfli kelime idi. Bir kere kızım demesi. Bir kere saçımı okşaması.
Bir kız için en acı şeylerden biride nedir? Babasızlık, baba diyememek, ona sarılıp uyuyamamak. Ben de isterdim babamın prensesi olmayı. Ben de isterdim ilk aşkımın babam olmasını.
Belki anlamazsınız beni ama benim katil olma sebebim o. Benim yaşayan ölü olma sebebim o.
Ben Melina, babasının istemediği Melina. Ben Melina, babasının çöp gibi fırlattığı Melina. Ben Lina, acımasız katil Lina ve ben Lina adaleti kurşunlarda arayan Lina. Hepsi benim. Hepsinin nedeni babam, hepsinin sonucu yıkım.
Bir kelime insana nasıl bu kadar yaralayabilir? Hasretini çektiğim o kelimeyi bir yabancıdan duymak... Acı. Çok acı.
Şimdi karşımda o yabancı var. İfadesizim ama içimde fırtınalar kopuyor.
Yüz ifademi değiştirmeden ileriye doğru üç adım attım.
"Ben hoş bulmadım peder," diyerek başkan olan adamın karşısındaki sandalyeye oturdum. Kerim ayakta durunca ona yanımdaki sandalyeyi işaret ettim.
Kerim yanıma oturdu ben de önüme döndüm. "Kısa keserek anlatın," dedim hepsine tek tek bakarak. En son başkana baktım. "Zamanım yok peder, kusura bakma, "dedim ve sonra yüzümü buruşturarak ekledim "bakarsan da benim sorunum değil."
Başkan gülümseyerek yanındaki kadına işaret verdi. Kadın önündeki bilgisayardan bir video açtı.
Videoda bir kadın vardı. Bana çok benziyordu ancak ben değildim. Önündeki adamı tek kurşunla öldürdü ve cebinden şırınga çıkarıp duvara benim cümlelerimi yazdı. Ve video bitti. Benziyordu ancak tasarlanmış olduğunu anlayabiliyordum.
Kerim beklemediğim bir şekilde ayaklandı.
"Bu olamaz, geçek değil. Bu kadar benzeyemez. Nasıl?" diye bağırdı. Yüzümü buruşturdum.
Kerim bağırmaya devam ederken bir anda konuştum.
"Aferin Kerim." dedim. "Sayende artık kanıtları var, teşekkür ederim," diyerek odadaki kamerayı işaret ettim. Amaçları zaten bu videoyu sunmak değildi, videoya vereceğimiz tepki ile ellerine kanıt geçecekti ve bu kanıtla bizi kullanacaklardı. Kerim'de benzediğini öne sürerek bir nevi itiraf etmiş oldu.
Başkan olan sırıttı. "Teşekkürler bu işime yarayacak," dedi. Kerim afalladı ve bana bakarak geri oturdu. Gözlerinde pişmanlık vardı. "Özür dilerim Lina." Başımı hafif sağa yatırdım.
"Önemli değil," dedim ama aslında önemliydi ellerindeki kanıtla bize bir sürü şey yaptırabilirlerdi. "Evet dinliyorum," diyerek suratlarına baktım.
"Amacımız sizi tehdit etmek değil," dedi önceden beni takip eden kişi. "Ama işimizi garantiye almalıyız," diye ekledi.
Tepeden tırnağa kızardığımı hissettim. Öfkelenmiştim.
"Zırvalıkları kes," diye bağırdım. "Sadede gel."
"Sinirlenme kızım," dedi başkan bozuntusu. "dinle. Devam et Poyraz," dedi beni takip eden adama. Demek adı Poyraz'dı.
"Bizim bir ekibimiz var. Yeni kurduk sayılır. Bizim amacımız senin ve yanındaki şu kişinin ekiple birleşip ortak çalışması," dedi Poyraz. Kaşlarımı çattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN
General FictionDuvara kanla şöyle yazdım "Adalet bazen kurşunlardan ibarettir" Lina