Bugün dünyadan bir kötü daha ayrıldı. Ve onu dünyadan yollayan kişi benim. Hiç gözünün yaşına bakmadan, tek kurşun, parçalanan beyin, içi biraz daha rahatlayan ben. Bugün insanların korktuğu kurşunlardan biri dünyayı bir pislikten kurtardı.
Elimdeki tabancayı belime taktım ve beyaz eldivenlerimdeki kanlara baktım, nefretle. Bu pisliğin kanları bile beni bu kadar rahatsız ederken yerde yatan cesedin içimi rahatlatması gerekir ama olmuyor. Çünkü pislikler ölse bile geçmiş yok olmuyor. Hiçbir şey geçmiyor. Yaptıkları şeylerin etkisi geçmiyor.
Bu cinayet öğrenildiğinde yine arayacaklar beni. Ama bilmiyorlardı ölenin bir pislik olduğunu. Kızmıyorum onlara öğrenseler dünyanın bir tacizciden kurtulduğunu o zaman bir katil aramak yerine bir kahraman ararlardı. Ve çok geçmeden yine anlarlardı adaletin yerini bulması için yasaların bazen pardon genelde bir boka yaramadığını.
Cebimden şırıngayı çıkardım ve içini pisliğin pis kanıyla doldurdum. Duvara kanla şöyle yazdım.
Adalet bazen kurşunlardan ibarettir.
LinaBelki gülmem, sevinmem gerekirdi ama ben her zamanki gibi ifadesizdim. Bir heykel gibi belki de bir ölü gibi.
Şapkamı taktım ve odadan çıktım. Eldivenlerimi çıkarıp cebime koydum. Kameraları daha önce hallettiğim için rahatça çıkabilecektim. Ama neden ortalığı karıştırmıyım. Elimi sıkı bir yumruk yapıp yangın alarmına kırarcasına vurdum.
Her yer bir anda ıslanmaya, insanlar koşturmaya başladılar. Ben de içten mutlu dıştan ifadesiz bir şekilde dışarı çıktım ve anın tadını çıkardım.
Çığlıklar yükselen binadan uzaklaşmaya başladım. Binaya son kez bakmak için döndüğümde beni pür dikkat izleyen birini gördüm. Kumraldı. Kocaman gözbebeklerini çevreleyen elalarıyla bana bakıyordu.
Hemen önüme dönerek yürümeye başladım. Nereye dönersem peşimden geldi. Dolandım, dolandım ve dolandım. Artık benim peşimde olduğundan emindim.
Lanet olsun beni takip ediyor. Kaşlarımı çattım ve hızlıca ilerlemeye devam ettim. Arkamdan gelen adım sesleri netleşince ben de hızlandım. Önümde iki sokak yolu vardı. Biri ana yola çıkıyordu, diğeri ise ara sokaklarla devam ediyordu. Şansımı ana yoldan kullandım. Koşmaya başladım, adam hâla peşimden geliyordu. Arkaya baktığımda otobüsün bu tarafa geldiğini gördüm. Yeterince hızlı koşarsam yetişebilirdim.
"Lanet olsun," diye bağırarak tüm hızımla koştum.
Durağa yetişince otobüse bindim, o da peşimden bindi. Otobüs hareket etmeye başlayınca adam etrafına baktı beni aradı. En sonunda pencereden dışarıya bakınca beni gördü.
Son anda inmeyi başarmıştım. Artık onun için çok geçti. Yüzümdeki ifadesizlikle adama el salladım. Beni görünce dişlerini sıktı ve mecburen önüne döndü.
Bir sonraki durak çok uzak olmadığı için ters yöne koşmaya başladım. En az yarım saat boyunca koştum ve en sonunda yorulup durdum.
Telefonumu çıkarıp en yakın arkadaşımı daha doğrusu tek arkadaşımı, Kerim Savcı'yı aradım.
"Efendim Lina," diyerek açtı telefonu. Nefes nefese olduğum için bir süre bekledim.
"Biri beni takip ediyor," dedim. "Bul onu." Telefonu cevap vermesini beklemeden kapattım.
Yakınlardan bir taksi çağırıp eve geldim. Üstümü değiştirerek yemek yedim. En son da mısır patlatıp televizyon karşısına geçerek cinayet filmi izlemeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURŞUN
General FictionDuvara kanla şöyle yazdım "Adalet bazen kurşunlardan ibarettir" Lina