3.BÖLÜM

99 13 31
                                    

Yatağımda uzanıyorum. Düşünüyorum olanları. Neden mi? Çünkü aklım çok karışık. Dün sabah tartıştık. Bu sabah yüzüme bile bakmadı. Beynim kal diyor, kalbim çok serttin diyor.

Yüzüme bakmamıştı. Kırmıştım onu.

Özür mü dilemeliyim, kararımda durmalı mıyım? Vaz mı geçmeliyim, sert mi durmalıyım? 

Alnıma sert bir şaplak attım. Tabiki geri adım atmalısın şapşal. Serttin, git ve telafi et.

Saate bakmak için telefonumu elime aldım. Saat 01.24 ayın 5'i

5 Mayıs.

O gün, bugün. Bugün... Lanet olsun.

~12 yıl önce~

Dört yıl geçmişti. Teyzemsiz tam dört yıl.

"Melina," diye seslendim üst kata. "Levántate, querida Desay unaremos." ( İspanyolca: Kalk canım, kahvaltı yapacağız.) Ses gelmedi. Elimdeki tabağı masaya bıraktım ve mutfaktan çıktım.

Üst kata çıkıp Melina'nın kapısının önüne geldim. Kapıyı tıklattım. "¿Puedo pasar?" (İspanyolca: Girebilir miyim?)
İçeriden ses gelmeyince kapıyı açtım.

Melina masanın üstüne kafasını koymuş kollarının üzerine yatıyordu. Biraz daha ilerleyince elindeki fotoğrafı gördüm. Teyzemdi. Anne yarım, kıymettim. İlerledim ve Melina'nın sandalyesinin yanına gelip diz çöktüm. Onu kendime çevirdim. Gözleri beni buldu.

Ah o gözleri...
O kadar güzel ki...

Ölüler vardı. Gözlerini hayata yummuş, güzel günleri son bulmuş. Peki ardındakiler. Onlar da umutsuzdu. Kalpleri kırık, bir gülücüğe hasret kalmış. Kolu, kanadı kırılmış, gözyaşları sel olmuş akmış...

Elimle güzel gözlerini ki yaşları sildim. "Melina ağlama," dedim, türkçe bir şekilde.

Geriye doğruldu ve gözlerini sildi. İçinde, çeşitli çiçeklerin yaprakları olan defterin en güzel sayfasını açarak fotoğrafı içine yerleştirdi.

Kollarını açıp bana sarıldı ve sessizce ağlamaya başladı. "Özür dilerim abi, ben sadece... Özledim," dedi ve daha çok ağladı. Saçlarını okşadım gözyaşlarını sildim ama susmadı. Öyle bir ağladı ki içim parça pinçik oldu. Yüreğim sızladı.

Bir elimi sırtına diğer elimi bacaklarının altına geçirip kucağıma aldım Melina'yı. Kalktım ve ilerleyerek Melina'nın yatağına oturdum. Onu kucağından indirmeden daha sıkı sarıldım.

"Ağla abiciğim ağla. Dök içini." Yaklaşık yarım saat ağladı. Sonra geri çekildi ve suratıma baktı yanağıma yumuşak bir öpücük bıraktı.

"Gracias hermano. Estoy tan feliz de tenerte," (İspanyolca: Teşekkür ederim abi. İyiki varsın.) dedi ve bir kere daha öptü.

Bu sefer de ben öptüm onu ama biraz sert öptüğüm için yanağı kızardı. Hafifçe kucağımdan ittim onu ve son kez saçlarına bir öpücük kondurdum.

"Hadi bakalım sümüklü, kahvaltı yapalım sonra Lucas bizi dışarı çıkaracak." Melina güldü ve ayağa kalkıp dolabın önüne geldi. Dolabını açıp bana birkaç tane elbise gösterdi.

Bu kız da böyleydi işte. Üzülürdü, yıkılırdı ama her şeye rağmen gülerdi.

Her şeye rağmen...

KURŞUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin