Farkedilmemek için polis içeriye girdiğinde montumun şapkasını takıp kafamı cama dayadım ve beklemeye başladım. Otobüsten inmiştik.
Ama arkama döndüğümde polisin arkamızda olduğunu farkettim ve koşmaya başladım. Ezgi ve İrem ne olduğunu anlamayarak peşimden koşmaya başladılar.
Ne yaparsak yapalım kaçmayı başaramamıştık. "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz? Bırakın beni hemen!" Dedim. "Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun daha 8 yılın varken kaçtın ve çalışanlarımızdan birini hapise kapatıp gittin? Ve bana ne yapıyorsun mu diyorsun gerçekten?" Dedi. "Pekii şimdi o silahı yavaşca yere bırak" Dedim. Tetiği çekti. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve olacakları beklemeye başladım. Ezgi ve İrem birşeyler yapmayı planlıyor olmalıydı. Beni bu halde bırakamazlar herhalde. Değil mi? "SİLAHI YERE BIRAK DEDİM SANA!" diye bağırmıştım. Ve çok şaşırtıcı bir şekilde silahı yere bırakmıştı. "Ya karakola geri gelirsin ya da ölürsün. Seçim senin." Dedi. Fısıldayarak "Ya da sen ölürsün." Dedim sinsi bir gülümsemeyle. Ve bulduğum odunu kafasına geçirdim. Yere yığılmıştı. Uyanacağını pek sanmıyorum ama ne olur ne olmaz önlemimi almalıyım. Uçurumdan aşağıya attım. Artık ondan tamamen kurtulmuştum.
Ezgi ve İrem şok olmuş bir ifadeyle bana bakıyorlardı. İkisi de ağlayacak gibiydi. "A-adamı öldürdün Merve" Dedi Ezgi titreyen sesiyle. "Herşeyi anlatacağım sakin olun." Dedim. Aslında anlatılacak birşey yoktu ama onları ikna etmenin tek yolu buydu. "Adamı öldürmek zorundaydım çünkü onu öldürmeseydim o beni öldürecekti." Dedim. Daha fazla konuşmamaya karar verdiler. Sessizliği bozan ben oldum. "İrem bir şey soracağım annem ve babam nerede?" Cevabını çok merak ediyordum. "Annem ve babam trafik kazası geçirdi. İkisi de uzun süredir komada." Cevabını duyunca şok olmuştum. "İrem hangi hastanedeler? Onları görmem lazım." Dedim gözlerim dolu bir şekilde.
"Gel götüreyim seni." Dedi ve arabaya bindik. "Neden bunu bana daha önce söylemedin?" "Moralini bozmamak için." Dedi gayet net bir ses tonuyla.
Hastaneye gelmiştik. İçeriye girmek yasaktı. Sadece camdan görebiliyordum onları. Bu görüntü içimi rahatsız ediyordu. "Merve bu trafik kazası bilerek oldu." "Ne demek istiyorsun? Diye sordum. "Araç sahibi bilerek çarptı bize. Arabada bende vardım. Sanırım öncesinde babamla aralarında bir anlaşmazlık geçmiş." "Sende mi vardın?? Peki sen nasıl kurtuldun?" Diye sordum. Şuan kafam çok karışıktı ve aynı zamanda çok öfkeliydim. "Kurtulmam tamamen mucizeydi." "Hemen bana araç sahibinin kim olduğunu söyle. Bunun bedelini ona çok acı ödeteceğim. Dedim. Ezgi bu sırada hiç karışmayarak sadece bizi dinliyordu ve neredeyse ağlayacaktı. İrem araç sahibini söylememekte ısrarcıydı. Çünkü ona birşey yapacağımı çok iyi biliyordu. "İrem araç sahibini söyle bana." Dedim daha öfkeli bir ses tonuyla. "Peki. Söylüyorum."
İkinci bölümümüz de tamamlandıı. Nasıl buldunuz sizce nasıl ilerliyor?
Buraya görüşlerinizi yazmanızı istiyorum. Şimdiden teşekkür ederim.