"Günaydın uykucu." Chanyeøl yatakta çok saçma bir şekilde yatan Baekhyun'un üzerine eğilmiş, yüzünde salak bir gülümsemeyle ona bakıyordu.
"Daha uyanmamıştım..." Chanyeøl'ün sesiyle uyanan Baekhyun'un elleri gözlerine çıkarken gördüğü ilk görüntü burnunun dibindeki şeytan olunca küçük bir irkilmeden alamamıştı kendini. Chanyeøl uyandırmasa uyumaya devam ederdi. Çok yorgun hissediyordu.
"Ama şimdi uyandın!" Chanyeøl asla 'şeytan'lığına uymayan bir şekilde odanın içinde cıvıl cıvıl geziniyordu.
"N'oldu sana sabah sabah ya?" Baekhyun yüzünü de ekşilterek komodininin üstündeki telefona uzattı elini. Saati görmesiyle yerinden fırlayıp alev alev bakışlarını odada zıplayarak gezen dev şeytana çevirdi.
"DAHA KARGALAR BOKUNU YEMEMİŞ VE SEN GECE 3'TE YATAN İNSANI BU SAATTE Mİ UYANDIRIYORSUN?!"
"NE KIZIYORSUN BE?" Chanyeøl de ona bağırmıştı. "Tek başına canım sıkılmış olamaz mı?"
"OLAMAZ!" Baekhyun uykusuzluğun da verdiği rahatsızlıkla çıldırmış gibi hissediyordu. "ŞEYTAN DEĞİL MİSİN SEN GİT KENDİ DÜNYANA TAKIL, SANANE BENDEN!"
"Çok zorbasın." Chanyeøl tek kaşı havada somurturken adımlarını yavaşça Baekhyun'a doğru atmaya başlamıştı. Baekhyun az sonra ensesinden geçecek o soğuk hissin varlığını hatırlamasıyla hafifçe titremekten kendini alamadı.
"Şurada iki şakalaşalım dedik, haddini bil çocuk." Chanyeøl'un yüzüyle birlikte ölüm beyazlığındaki eli de Baekhyun'un yüzüne yaklaştığında ruhu bedeninden çıkmak için savaşıyormuş gibi hissetti. Ensesindeki aynı ürpertici his göğsünden de geçtiğinde Chanyeøl'un parmaklarının çenesine değmediğini biliyordu. Değseydi nefes alamayacağını da biliyordu. Değseydi kalbinin artık atmayacağını da biliyordu.
Chanyeøl ona dokunursa öleceğini biliyordu.
Chanyeøl kendisinden uzaklaşınca farketmeden fısıldadı Baekhyun. "Senden nefret ediyorum."
"Bende seni çok seviyorum." dedi Chanyeøl alaycı bir gülümsemeyle odayı terk ederken.
––––––···––––––···––––––
"Bu gecemiz nasıl geçecek acaba..." Kendi kendine mırıldanırken kaldırımda ilerliyordu.
Dün akşam ki "ortak cinayeti" haberlere konu olmuş, ilk başka insanlar bir önceki gece çıkan haberle bağdaştırmak istemiş ama daha sonrasında cinayet sonrası intihar fikri mantıklı geldiği için bu şüphelerinden vazgeçmişlerdi. Baekhyun'un işine gelirdi ama anlaşma gereği bu ay boyunca dün olmasa bile bundan sonra çok kez insanları şüpheye düşürecekti. Tek istediği sevgilisine kavuşamadan yakalanmamaktı.
Sokakta kendi adım sesleri bile duyulmazken, o sessizliğin içerisinde bir anda önündeki ara sokaktan fırlayıp koşarak kaybolan bir gençle Baekhyun yerinden sıçradı. Bir kaç adımda gencin çıktığı ara sokağın köşesine geldiğinde ileride yüzü gözü sarılı adamı görmesiyle maskesinin altından yan bir gülüş attı Baekhyun.
Madem bu dünyadan birilerini gönderecekti, olabildiğince en işe yaramaz olanları göndermeliydi. Değil mi?
Baekhyun'un geldiğini farkeden adam ilk başta paniklemiş gibi görünse de sonradan hiçbir şey yokmuş gibi davranmayı mantıklı görmüş gibiydi. Yanına gelen ve gözlerini bile göremediği yabancıya bakarken "Hayırdır kardeş, bir istediğin mi var?" diye sordu.
"Evet." Derinden gelen bir sesle yanıtladı.
"Çok şanslısın, bu akşam elimde her türden şeker var. Ama önce parolayı söyle." dedi önündeki yabancıyı baştan aşağı süzerken. "Seni daha önce hiç görmedim."
"Yeniyim." Dedi daha uzun bir cevap verme gereği duymadan.
"O zaman önce parolayı sonra da hangi şekeri seçtiğini söyle." Dedi iğrenç bir şekilde gülüp ünlü bir sunucunun espirisini yaparken. Baekhyun tiskintiyle yüzünü buruşturdu ama adam bunu göremedi.
Baekhyun sanki etrafı kontrol ediyormuş gibi yapıp zaman kazanırken bir yandan da hiç kamera olup olmadığına bakıyordu. Burası geçen gittiği mahalle değildi ama en az orası kadar tekindi. Etrafta az sonra yapacaklarına şahit olacak hiçbir şey bulamadığında -ki çoğu bina da yıkık dökük ve terkedilmişti ama yine de emin olmak istediğinden- tekrar önündeki adama döndü. Aralarındaki bir kaç adımlık mesafeyi kapatırken adam parolayı söyleyeceğini sandığından bunu garipsememiş, aksine belki de hayatının en büyük hatasını yaparak 'parolayı' duymak için biraz öne eğilmişti.
Baekhyun cebindeki elinin içine sakladığı çakıyı hızlıca çıkarıp adamın boynuna saplarken, adam bir şeyler için çok geç kaldığını yeni anlamıştı. Ama işte, artık çok geçti.
Bir kaç acı dolu ses çıkararak yere yığıldığında boynundan fışkıran kanlar çoktan kaldırımı kırmızıya boyamaya ve bir göl oluşturmaya başlamıştı bile.
Baekhyun kirlenmek istemediğinden adamın öbür tarafına geçmişti, sanki çoktan varlığı kirlenmemiş gibi. Bu düşünceyle kafasını iki yana salladığına adamın yanına eğilip itinayla işine başladı.
Bu dördüncü ve anlaşmaya tamamiyle uyarak işlediği birinci cinayetti.
O lanet şeytanın şu anda nerede olduğunu bilmiyordu, ama onu izlediğini biliyordu. O Baekhyun'u her yerde izliyordu, orada olmasa bile.
Hala daha yaptığı şeyden iğrense bile 'Artık ne olacaksa olsun' diyerek çıkardı, kalbi.
Öğürerek geldiği yolu geri dönerken tek motivesi Chanyeøl'un ona vaad ettiği yarın akşamki sürprizdi.
––––––···––––––···––––––
––––––···––––––···––––––
––––––···––––––···––––––
Bu bolum digerlerinden daha kisa oldu (sanki oburleri cok uzundu da) o yuzden kusura bakmayin, diger bolumde telafi edecegime emin olabilirsiniz cunku cok guzel bir surpriz sizi bekliyor >•< daha once hic yapmadigim bir sey deneyecegim umarim guzel yapabilirim, lutfen oy vermeyi unutmayinnn sonraki bolumde gorusuruz💗💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CONTROL |chanbaek|
FanfictionBaekhyun melek olan sevgilisi Chanyeol'ü geri getirmek için bir ay boyunca her gün bir insanın kalbini almak karşılığında ensesinden asla ayrılmayan şeytanla anlaşma yapmıştı. 《Şiddet betimlemeleri içerir.》