Her zamanki gibi bir gecenin her zamanki gibi bir sabahına uyandı Baekhyun. Elini yüzünü yıkadı, dişlerini fırçaladı, bir şeyler atıştırdı, neden yaşadığını düşündü, biraz duvarları izledi, arada Chanyeøl'e sataştı, Chanyeøl de ona sataştı, bir şekilde günü akşam etti. Daha sonra hazırlandı ve fakirhanesinden çıktı.
Geçen gittiği ,o zehir tacirini öldürdüğü akşamki, o boğuk bir havaya sahip semte doğru çevirdi adımlarını. Tekrar o adam gibi birilerini bulup içinden geçmeyi düşünüyordu.
Yolda ilerlerken aklına gelen, öldürdüğü tecavüzcü sapıkla vücudunun titrediğini hissetti. Haberlerde hiç görmemişti, çıkıp çıkmadığını dahi bilmiyordu. Belki de polisler ilk defa doğru bir iş yapıp bu dünyadan silinen bir piç kurusunun peşinden gitmemeyi tercih etmişlerdi. Ya da üşenmişlerdir.
Düşünceleri kafasını meşgul etmeye devam ederken önüne odaklı değildi gözleri. Aniden kulağına ilişen bir konuşma sesiyle eğik kafasını kaldırıp olduğu yerde durdu. Sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştı.
"Hayır efendim, sadece bilinmeyen birilerini bulmamı istediniz ve bunu nasıl yapacağımı düşünüyordum."
"..."
"Haklısınız efendim."
"..."
"Yüzünüzü kara çıkarmak istemiyorum, istediğiniz kişiyi bulacağıma dair emin olabilirsiniz efendim."
"..."
"Tabi, efendim..."
Konuşan kişinin sesi bir süreliğine kesildi. Baekhyun onun uzaklaştığını düşünürken aynı kişinin bu sefer mırıldandığını duydu. Ne dediğini anlamakta biraz zorlanmıştı.
"Nereden bulacağım ben şimdi kaçığın tekini? Kiralık katil ararken kurban konumuna düşmesem iyi... Yakın zamanda istifamı vermeliyim sanırım."
Baekhyun'un duydukları zihninin içinde bir kıvılcım yakmıştı. Ardında beklediği duvardan uzaklaşıp köşeyi döndü. Dakikalardır dinlediği kişi on adım kadar önünde, kendisine arkası dönük olarak duruyordu. Başı eğikti ve muhtemelen telefonuyla ilgileniyordu. Baekhyun sessiz adımlarıyla ensesine kadar geldiğinde bir şeylerin yolunda gitmediğini hissedip başını kaldırmıştı adam. Başını kaldırmasıyla, açılan boynuna soğuk ve keskin metalin değmesi bir olmuştu.
"Neyse ki o kaçık seni buldu."
"Ne..." Adam korkuyla elini boğazına dolanan kollara sardığında Baekhyun biraz daha sıkı sarıldı. Kendi ağzından çıkan cümle bir anlığına komiğine gittiği için tek nefesle gülmekten kendini alamadı. Duyduğu ve hissettiği nefes, adamı daha da ürpertmişti.
"Diyorum ki," Baekhyun, adamı kendine biraz daha çekip duvara yaslarken fısıldadı kulağıma doğru. Kolları arasındaki bedenin titrediğini hissetti. "Buldun ama aradığın katili mi yoksa katilini mi o kısmını bilmiyorum."
"B-BEKLE!" Adam panikle bağırdığında Baekhyun uyarı amaçlı bıçağını daha sert bastırdı boynuna.
"Sessiz ol."
"Tamam, bekle lütfen!" Bu sefer fısıldar gibi çıkan çatallı sesin ardından bıçağının altında oynayan adem elmasını hissetti Baekhyun.
Cevap olarak kollarını biraz serbest bırakırken adam derin bir nefes aldı. Ama hala daha onu tutan kişinin kendisini tamamıyla bırakmadığını fark ettiğinde ona bakmaya çalışırken huyuna gidebilmek için nazikçe konuştu. "Lütfen beni bırak ve konuşalım. Yaptığım görüşmeyi duymuş olmalısın."
Baekhyun onu tamamıyla rahat bıraktığında aralarındaki mesafeyi fazla açmadı, bıçağı ise hala elindeydi. Karşısında dümdüz dururken devam etmesi için önündeki adamı bekledi.
Kısa süreli bir sessizlikten sonra adam onun kendisinin konuşmasını beklediğini fark edince küçük birkaç kuru öksürükle boğazını temizledi. Gerginliği yüzünden anlaşılabiliyordu.
"Sana detay veririm ama öncelikle bana güvence vermen lazım."
Baekhyun'un duydukları kafasını karıştırmıştı. Çatılan kaşının ardından "Sana nasıl bir güvence vermemi bekliyorsun?" dedi boğuk bir sesle.
"Az çok konuşmayı duydun ve ana konuyu biliyorsun. Bu işi yapabilir misin?"
Baekhyun, maske ve şapka arasından görünen gözlerini kıstı düşünürken. Kendi amacına ulaşabilmesi için her gün birilerini bulmak dünya alçak insanlarla dolu olmasına rağmen zor oluyordu. Ayriyeten, her daim kendi arkasını kollaması gerekiyordu ancak eğer birilerine "yardım" ederse onlar da arkasını toplamasına yardım edebilirdi. Bir açıdan bu oldukça mantıklı bir teklifti.
"Ben canından başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir adamım." Dedi düşüncelerini kafasında toparlarken. Düşünürken yere düşen bakışlarını karşısındaki adama geri çevirdi. "Bu iş için beni engelleyebilecek hiçbir şey yok. Detay ver."
Adam duyduklarıyla derin bir nefes aldı ve karşısındaki yabancının gözlerine baktı. Dediklerinde doğru söylüyor gibi duruyordu ve oldukça kararlı gözüküyordu. Sonunda konuşmaya karar verdi.
"Benim adım Dohyun. Belki biliyorsundur, Kim Company'nin çalışanıyım. Ve Bay Kim beni acilen onun için çalışabilecek birilerini bulmam için görevlendirdi, icabına bakması gereken birileri var." Duraksayıp karşısındakinin tepki vermesini bekledi ancak dinlemekten başka bir şey yapmıyordu. Bunu görünce devam etti.
"Eğer kararlıysan tam şu anda patronun yanına gidebiliriz."
Baekhyun bir süre ayaklarının altındaki kaldırım taşlarına bakarak düşündü. Sonrasında yüzünü Dohyun'a döndü ve konuştu.
"Gidelim."
Sonrasında kendisini Kim Company binasının en üst katında, CEO'nun odasında bulması 20 dakika bile sürmemişti.
"Girin."
İçeriden gelen onay sesiyle Dohyun önlerindeki kapıyı araladı ve birlikte geniş, baya yüksek bir katta olduğunuzu size hatırlatan, yerden tavana kadar uzanmış camlara sahip ve büyüklüğüne ters orantılı şekilde az eşyalı, minimalist bir şekilde dizayn edilmiş odaya adımladılar.
"Efendim," Dohyun, bilgisayardaki gözlerini onlara çeviren patronunun önünde saygıyla eğilirken Baekhyun bir adım gerisinde, elleri ceplerinde onu izledi. Düşündüğü tek şey umduğu gibi bir iş bulup bulamayacağıydı.
"Benden bulmamı istediğiniz kişiyi buldum."
"Bu kadar hızlı bulabileceğini düşünmemiştim." Patron, tek kaşını havaya kaldırmışken tuhaf bakışlarla çalışanının getirdiği adamı süzdü. Baekhyun da aynısını yaptı.
"Buyrun." Eliyle cüretkâr bir biçimde masanın önündeki siyah deri koltukları işaret etti Bay Kim. Dohyun sağ taraftakine geçtiğinde Baekhyun da sol tarafa oturmak zorunda kaldı.
"Çay, kahve?" Bay Kim sanki çok sevdiği insanlar misafirliğine gelmişçesine neşeli bir ses tonuna sahipti. Bu Baekhyun'un garibine gitse bile belli etmedi, kafasına bir defa iki yana salladı.
"Pekala," Bay Kim odanın yüzde doksanlık bir kısmı gibi önündeki siyah renk telefonu kullanarak bir kahve istedi. Dohyun'a hiçbir şey sormamıştı. Üçü de bunu görmezden geldiler.
"Konuşalı yarım saat olmasına rağmen Dohyun'un birini getirmesi bende sokakta bulduğu rastgele birini kolundan tutup getirmiş gibi bir izlenim uyandırsa da burada ne için bulunduğumuzu az çok biliyorsundur diye düşünüyorum, Bay..."
"Hyun."
"Ah, Bay Hyun." Anladığını belirten abartılı bir ifade kapladı suratını. "Yarım saat içerisinde bir adaş bulmak senin için zor olmadı mı Dohyun?" Bay Kim solundaki çalışanına dönerek komikliği tartışılır bir espri yapıp beş saniyeliğine sadece kendi kendine güldükten sonra kısa süreli bir sessizlik oluştu. Sonrasında boğazını temizleyerek devam etti.
"Başka isminiz var mı, Bay Hyun?"
"Hyun yeterli diye düşünüyorum." Baekhyun her ne kadar buraya kendi ayağıyla gelmiş olsa bile tetikte hissediyordu. Bu yüzden tam ismini söylemekten kaçındı, karşısında rahat koltuğunda bacak bacak üstüne atarak oturup gözlerinin içine içine bakan adamın isterse beş dakika içinde büyük babasının giydiği donun rengine kadar bulabileceğini bilmesine rağmen.
"Siz nasıl isterseniz, Bay Hyun." Sanki patron olan kendisi değil Baekhyunmuş gibi davranıyordu.
"Benim kim olduğumu da az çok biliyorsunuz diye düşünüyorum?" Bay Kim'in bakışları, anlayışlı görünen bakışlardan meraklı görünen bakışlara evrildiğinde Baekhyun iç geçirmemek için kendini zor tuttu; sıkılmaya başlamıştı bile ve buraya gelmenin bir hata olup olmadığını düşünüyordu.
"Evet, haberlerde isminizi duymuştum." Sadece şirketin ismini duymuştu, karşısındaki adamın ismi hakkında hiçbir fikri yoktu.
"Ah, güzel," Keyifle ellerini birleştirdi Bay Kim. "O zaman şu tanışma faslını bitirebiliriz."
"Sizden rica edeceğim bazı şeyler var, Bay Hyun." Bay Kim bu sefer ciddiyetine kavuşmuş gibi görünüyordu. Kimseler duymasın ister gibi, masanın üstünden Baekhyun'a doğru eğildi ve fısıldayarak devam etti. "Aslında bazı kişiler var."
"Kaç kişiden bahsediyoruz?" Baekhyun için en önemli kısım buydu.
"Baya kişiden." Bay Kim geri çekilip sırtını sandalyesine yaslarken gözlerini tavana çevirdi. Dudakları büzülürken aynı zamanda gözleri de kısılmıştı, hesap yapıyor gibi gözüküyordu. "Beşten fazla, ondan az diyebiliriz herhalde."
"Sorun değil." Düşünceli bir derinliğe sahip sesle yanıtladı Baekhyun. "Sadece... Benim 'tarzım' biraz farklı, bir size bir sorun teşkil eder mi?" Tek kaşı kalkmış ve yüzünde bir soru ifadesi varken Bay Kim hala daha taktığı maske ve şapka yüzünden bunu göremiyordu.
"Hepimizin kendine has bir tarzı vardır, sorun değil Bay Hyun." Bay Kim küçük bir çocuğu cevaplar gibi cevapladı.
"Kalpsiz bir beden size sorun teşkil etmeyecekse benim için de sorun yok." Sonra adamın yanlış anlamaması için şöyle ekledi. "Somut manada kalpsiz."
Bu Bay Kim'i şaşırtmışa benziyordu. Bir süre duraksadı, boğazını temizlemek ve şaşkınlığını atmak istercesine öksürdü. "Kimsenin tarzına müdahale etmem," Bir anda düşünceli bir hale bürünmüştü. "Sorun çıkması bir ihtimal olsa dahi bir şekilde halledebileceğimizi düşünüyorum."
"Güzel." Baekhyun için şu an en önemli şey buydu. "Size biraz tuhaf gelmiş olabileceğini biliyorum ve anlayabiliyorum ancak bunu 'böyle' yapmak zorundayım. Her 'işim' için." Bay Kim düşünceli bakışlarına kafa sallamasıyla eşlik ederken Baekhyun ile olan göz temasını bozmuyordu.
"Gerçekten bir problem yok, Bay Hyun. Anlayışla karşılayabiliriz." Bay Kim, konuyla alakalı son kararını vermiş gibi görünüyordu. "Tüm yönlendirmelerinizi yapacağız, ihtiyacınız olan her şeyi temin edeceğiz ve siz de sadece güzel ve hoş görünümlü paketlerimizi hazırlayacaksınız." Yüzü tekrar o sıcakkanlı haline geri dönmüştü. Baekhyun da başıyla dediklerini onayladı.
"Ve tabii, bu süreç içerisinde bizim korumamız altında olacaksınız Bay Hyun. Size herhangi bir zarar gelmemesi için tüm çabamızı göstereceğimizden şüpheniz olmasın." Tekrar o 'tatlı patron' ifadesini takınmıştı. "Ayrıca, yaptığınız iş karşılığında ücretinizin ne olduğuna da siz karar verebilirsiniz. Şirketimiz cömerttir."
"Fazla şeye gerek yok," Baekhyun hafifçe üst üste attığı bacaklarına baktı. "Arkamı kollayın ve ölmeyeceğim kadar karnım doysun yeter."
"Hay hay." Bay Kim keyifle gülümsedi. Sonrasında odağı yeniden bilgisayarının ekranına döndü. Bir süre sonra tekrar konuşmaya başlamadan önce odağını yine hakkında henüz pek bir şey bilmediği misafirine çevirdi.
"İşinize ne zaman başlayacağınızın kararını da siz verebilirsiniz Bay Hyun. İsterseniz haftaya, isterseniz hemen yarın."
"Hemen yarın." Hala daha pek emin olamasa da bir defa bu yola çıktığından ve asıl işini de geciktiremeyeceğinden ötürü karar verme aşamasında hızlı davrandı Baekhyun. Üzerine düşünüp şüpheleriyle baş başa kalabileceği kadar zamanı olsun istememişti.
Duyduğu cümle ise Kim Junmyeon'un oldukça hoşuna gitmişti.––––––···––––––···––––––
––––––···––––––···––––––
––––––···––––––···––––––
SELAM BEN GELDİM!!! bu saatten sonra en yakin haziranin sonunda buraya gelebilirim millet(hikayeyi unutup hala daha kutuphanesinden fici cikarmamis uc kisi ve idil) eger bu bolumu okuyan birileri varsa umarim begenmissinizdir ve bana yks icin sans dilemeyi unutmazsiniz cunku yksde istedigim sonucu alip istedigim uni ve bolume gidebilirsem yazın guzel bir bilim kurgu fici uzerine calismayi dusunuyorum boyle perili buyuculu vampirli kurt adamli falan, ve bu fici de bitiricem! ama once hedefime ulasmam lazimm SİZİ COK SEVİYORUM SONRA GORUSURUZ!!! >.<

ŞİMDİ OKUDUĞUN
CONTROL |chanbaek|
FanfictionBaekhyun melek olan sevgilisi Chanyeol'ü geri getirmek için bir ay boyunca her gün bir insanın kalbini almak karşılığında ensesinden asla ayrılmayan şeytanla anlaşma yapmıştı. 《Şiddet betimlemeleri içerir.》