Hatıralarda saklı

25 5 0
                                    


Merhaba gönlü güzeller. Sanırım kitabım bir sene bekleyecek sınav yüzünden. Burada son günlerim yani. Arada bölüm atar mıyım bilmiyorum ama umarım atabileceğim boşluklar olur. Sizleri seviyorum... 

Bölümde şarkının bulunduğu yerde şarkıyı açarak okuyabilirsiniz. Cidden ayrılıktaki o tatlı hüznü hissettiriyor.


İYİ OKUMALAR SIR KUTULARIM❤️

EKİN'DEN

En şımarık benmişim gibi hissederdim bazen de en ezilen ben olduğum gibi,

Sabrımın sınırını hiç hissetmedim ta ki senle zorladığım zamana kadar,

Başkalarına hiç özenmedim ama sen beni sev diye zorladım kendimi,

Herkesle konuşurdum cevap verirdim ama sadece sana gelince lal oldu kalbimin dili...


Gözlerimi açtığımda aydınlık bir odayla karşılaştım. Ellerim iki yanımda sırt üstü uzanıyordum. Kafamı kaldırıp baktığımda yaralarımın sargılı olduğunu fark ettim. Kafamı tekrar yastığa koydum ve gözlerimi tekrar kapattım. Aklıma dünkü yaşadıklarım doluştu. Cidden bu olayı ikinci kez yaşamıştım. Halime ne denirdi ki. Acınası bir duruma düşmüştüm resmen. Bu sefer bana bunu yaşatan aklı bulanık insanlar da değildi aklı bulanık ama bizzat öz olan babamdı. İlk seferinde kurtarılmıştım bu seferde kurtarılmıştım ama geç bir kurtarıştı bu. Kurtarıcım pardon kurtarıcılarım geç gelmişlerdi. Keşke daha erken gelselerdi. Ben o günü tekrar hatırladığımda göğsüme o yarayı aldığımda gelmişlerdi. Kim olduklarını bilmiyordum ama zamanlamaları kötüydü. Keşke ben çocukluğumda huzuru yaşadığım gün diye hatırladığım günün kötü yanını hatırlamadan gelselerdi. Keşke babam olan adamı içimde tamamen bitirmeden gelselerdi. Keşke ben kendimi tam ölüme teslim etmişken gelmeselerdi. 

Derin bir nefes aldım. Kendi halime anca gülerdim. Kim olduğunu bilmediğim bir kurtarıcım pardon iki kurtarıcım vardı ama geç kurtarmışlardı. Ve şu an büyük bir ihtimalle ikisinden birinin evindeydim. Düne dair hatırladığım son şeydi beni kurtaran kişiler. Kadının 'yetişemedim' demesiydi benim için geldiklerini anlamamı sağlayan. İkisini de tanımıyordum ama onların gözlerinde kendime dair hisler görmüştüm. Peki kimdi bu benim tanımadığım ama beni kurtarmaya gelen kurtarıcılarım. Kendi kendime sorup durmak yerine kalkıp tanışacaktım onla ya da onlarla. Hızlıca yerimde doğruldum ki bunu yapar yapmaz pişman olmuştum. Sargılarını görmeme rağmen unutmuştum ve yaralarım acımıştı. Bir iki saniye öylece kaldım. Daha sonra yavaş yavaş doğrulmaya çalıştım. Hareketlerimi kısıtlamam lazımdı çünkü yaralarım acıyordu. Sırtım yatak başlığına yaslıydı. Ayaklarımı yere sarkıtarak yavaşça ayağa kalktım. Kalkınca başım dönmüştü düşmemek için yatağın yanında duran serum askısına tutundum. Baş dönmem geçince askıyı bırakıp gitmek için hareketlendim. Yeni fark ettiğim şeyle kafamı tekrar yanıma çevirdim. Evde serum askısı vardı?

Serum askısı mı? Cidden odada serum askısı vardı ve askıda serum takılıydı. Askıdaki serum kablosunu takip ettim  ve kolumda serum olduğunu fark ettim. Ah ne şapşaldım ama kendime bakmadan odayı incelemeye geçmiştim. Tabi görmezdim kolumdaki serumu. Sanırım bayılmıştım ve onun için ilaç vermişlerdi. Tekerlekli olduğu için bu sefer askıyla beraber yürümeye başladım. Bulunduğum oda bir ev odasıydı ama bir hastane odası gibi dizayn edilmişti. Genişçe bir odaydı. Yatak duvar dibindeydi. Karşısında kapı, yatağın hemen yanında serum askısı vardı. Askıdan karşı duvara kadar da yerden yaklaşık bir insan boyu kadar yüksekte raflar vardı. Rafların içinde de çeşitli ilaçlar vardı. Tüm odayı beş dakika boyu incelemiştim. Bir doktor ya da bir eczacının evinde miydim? İyi de onlar evinde bu kadar ilaç barındırmaz ki. Rafın etrafındaki duvarda da bir televizyon ve hemen yanında bir kitaplık vardı. Odanın amacını tam anlamış değildim. Hem hastane odası hem kütüphane gibiydi. İlaçlarla kitaplar ne alakaydı ki? Bence bu kadar sorgulamak yeterdi. Ne de olsa önce evin sahibiyle tanışmam gerekirdi değil mi? Ağır adımlarla kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda kısa bir koridorla karşılaştım. Koridorun sonunda  merdiven vardı. Tam zıttı taraftaysa asansör vardı. Evin içinde ikinci şaşırışımdı bu. Resmen evin içinde 'asansör' vardı. Acaba ev kaç katlıydı? Yine başlamıştım kendi kendime soru sormaya. Kafamı iki yana sallayıp merdivene yöneldim. Bilmediğim bir evde 'asansör' kullanmam ayıp olurdu herhalde. İlk serum askısını indirip sonra kendim iniyordum. Merdivenler geniş olduğu için zor olmamıştı inişim. İndiğim kat birinci kattı sanırsam çünkü karşımda camdan oluşan bir duvar vardı ve dışarısı görünüyordu. Dışarıda çimler ve çıkış kapısına uzanan taş bir yol vardı. Yolun sonunda da yani kapının yanında da koruma olduğunu düşündüğüm adamlar vardı. Son basamağı da indiğimde rahat bir nefes aldım. Yaralardan dolayı kendimi sıkarak iniyordum ve bu canımı yakıyordu. Gerçi asıl canımı yakan bu değildi de neyse. Merdivenin karşısında çıkış kapısı vardı ve sağ tarafta da geniş bir salon vardı. Salonun yan taraflarında mutfağa açılan kapı vardı muhtemelen çünkü göremediğim bi orası kalmıştı. Salonda kimseler görünmüyordu. Yukarı katta da kimse yok gibiydi. Sanırım ev sahibi evde değildi. Dışarı çıkıp adamlara soracaktım nerede olduğunu. Hayır yani evde yaralı varken bir insan başından ayrılır mı hiç? Serum askısıyla olan yolculuğuma yavaş yavaş devam etmekteydim ki mutfağın olduğu taraftan kalbimi hızlandıracak kadar güzel ama sıkıntılarımı hatırlatacak kadar hüzünlü bir ses yükseldi. 

KARA KUTUWhere stories live. Discover now