4

4 2 0
                                    

        Normalde rüyalarımda tamamen saçma sapan ve alakasız şeyler görürdüm. Ama bugün normal bir gün standartlarını fazlasıyla aşmıştı. Sabah çok şanssız bir başlangıç yapmıştım. Öğlene doğru Lena'nın yanına limana inerken güzel bir gün olarak devam etmiş ve rezalet bir bitirişle günü kapatmıştım. Şimdiyse kabuslar başlamıştı. Mükemmel.

        İlk önce şehri gördüm. Bu günün sabahına kadar enkazdan pekte bir farkı olmayan bir şehirdi. Ama şimdi daha da enkaza dönmüştü. Sanırım imparator, Victoria'nın ekibine bolca patlayıcı yardımında bulunmuştu (çalışan kesimin emeklerinin nereye gittiği belli oldu).

        Şehirde ayakta kalan çok az bina vardı. Sağlam olanlarında pek sağlam olduğu söylenemez. Kiklopların fırlattıkları devasa kayalar ve ağaçlara rağmen bina denebilirse tabii. 

        Sokaklarda ise kaosun üzerine kurulmuş bir düzen vardı. İşini bırakıp evlerine koşarken insanların etrafa fırlattığı eşyalar her yereydi. Ara ara bu eşyaların yanında şanssız cesetlerde duruyordu. Çoğu kaldırımın üzerine patlatılan binaların enkazları düşmüştü. 

        Ama bunları görmek neredeyse imkansızdı. Çünkü sokaklar devasa et yığını kikloplarla doluydu. Onarlı gruplara ayrılmış devasa kiklop ordusu sokaklarda ve enkazların üzerinde sabırlı bir şekilde bekliyorlardı. 

        Kiklopların önünde de birer düzine gruplara ayrılmış sıradan insanlardan oluşan beş grup duruyordu. Diğerlerinden daha ön sırada bir grupta sadece on asker duruyordu. Üzerlerinde Victoria'nınkinin tıpatıp aynısı siyah taktik zırhları vardı. 

        Gruplara sırayla göz gezdirip Victoria'yı aradım. Orada olup olmadığını merak ettim. Ama rüyam beni çok yukarıda tutuyordu. Kiklopları bile daha önce görmemiş olsam yüzlerinde tek göz olup olmadığını anlayamayacak kadar uzaktaydım. Kendimi daha yakına çekmek için çırpındım ama hiçbir işe yaramadı. 

        Asker gruplarına daha dikkatli bakarken gür bir ses tüm şehirde yankılanmaya başladı.

        "Askerler!" diye kükredi. Şehre saldırı başladığında hoparlörlerde yankılanan sesin aynısıydı. Sesi duyar duymaz reflekssen geldiği yöne baktım. Ordunun baktığı yönde askeri yeşil renkte kamuflaj giysiler giymiş iri yarı bir adam enkaz yığınına tırmanırken elinde ki megafona bağırıyordu.

        Adamın üzerinde taktik zırhı yoktu. Ya yeni çıkarmıştı ya da kendine o kadar güveniyordu ki zırh giyme ihtiyacı duymuyordu. kamuflaj gömleğinin üzerinde onlarca farklı renkte rozet vardı. General dedikleri kişi bu olmalıydı. Acaba Victoria'nın bizi bıraktığını biliyor muydu? Steven, bizi ifşalamış mıydı?

        General hiç renk vermeden konuşmasına devam etti. Megafonu ağzına yaklaştırıp "Siz beceriksiz kiklop ordusunun şehri yakıp yıkmaktan başka bir şey anlamadığı belli!" diye kükredi. "Batı kanadındaki gözcülerimizden aldığımız bilgiye göre iki genç melez şehirden kaçmış! Kuzey kanadında da iki beceriksizin cansız bedenleri bulundu! Peki şimdi söyleyin bana. KİM O MELEZLERiN KAÇMASINA GÖZ YUMDU!"

        Askerlerin sesleri çıkmıyordu. Hepsi kafasını eğmiş yere bakıyordu. Victoria'yı görmek için askerlere bakmaya devam ediyordum ama bulamadım. 

        "Alfa takımı lideri yüzbaşı Victoria!" diye kükredi general. "Öne çık!"

        General sözünü bitirdiğinde kiklopların arasında kıpırdanma başladı. Kimsenin sesi çıkmıyordu. Victoria hâlâ ortalıkta yoktu. General daha da öfkeli bir sesle emrini yineledi.

22. Yüzyıl Tanrıları    -KAYIP ŞEHİR-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin