one

1.2K 125 152
                                    

Calibroo 'ya ithaf edilmiştir 😚💗

Hayat herkese adil davranmazdı. Kimisi istediği hayatı yaşarken kimisi ise kendisine dayatılan hayatı yaşamaya mecbur bırakılırdı.

Park Jimin de o kişilerdendi, kendisine dayatılan hayatı yaşamaya mecbur bırakılanlardan.

Jimin daha anne karnındayken hayatı çizilmişti babası tarafından. Hem alfa olması hem de ilk çocuk olması bir sürü sorumluluk yüklemişti bedenine. O, kurt klanının gelecekteki lideriydi. Bu, daha o doğmadan verilmiş bir karardı.

Jimin, hiçbir zaman yaşıtları gibi bir hayat yaşamamıştı. Tahta kılıç tutacak yaşta demir kılıç verilmişti eline. Hiçbir zaman yaşıtlarıyla oynamasına izin verilmemiş, her zaman eğitim almak zorunda kalmıştı.

Bu eğitim fiziksel gücünü arttırırken duygusal gücünü azaltıyordu. Gün geçtikçe hislerini kaybediyor, sadece amacına yönelmek için bir şeyler yapıyordu. Amacı ise belliydi; kurt klanını olduğundan daha da geliştirip ileriye taşımak ve güçlü bir lider olmak.

Kurt klanı dünyada hatrı sayılır bir güce sahipti. Bu güç beraberinde düşmanlıkları da getirdiğinden her zaman bir adım ilerisini düşünmek zorunda kalıyordunuz. Bunun için birçok strateji geliştirmeli, kriz durumu olduğunda durumu iyi değerlendirmeli ve doğru kararları hızlı bir biçimde almanız gerekliydi. Jimin çocukluğundan beri bunun için eğitildi. Sayısız strateji üretti daha reşit bile olmadan.

Onun parlak zekası, kurt klanını daha da ileriye taşıyacağını ispat eder durumdaydı. Bütün kurt klanı sakinleri onun liderliğe geçeceği günü bekliyordu.

Bunlar iyi olan kısımlardı. Kötü olan kısımları kimse görmüyordu. Mesela Jimin'in zaman geçtikçe kaybettiği duygularının yerini dolduran boşlukların ağırlığını -belki boşluk olabilirdi ama ağırlığı oldukça fazlaydı inanması zor olsa da- veya psikolojik olarak kendisini ne kadar yıprattığını kimse görmüyordu. Belki de görmek istemiyorlardı, kimse bilemezdi bunu.

Eğer belli bir kesime yarar sağlıyorsanız, size gelen zararlar onları zerre ilgilendirmez. Onlar için önemli olan sadece sağladıkları yarardı. Siz bu durumda sadece piyondunuz. Sizden sonra gelecek kişiler de vardı elbette ve bu sonsuz döngü devam ederdi bir şekilde.

Jimin o zamanlar bunları düşünemeyecek kadar toydu. Klanına yarar sağlama düşüncesi ona güç veriyordu, ya da o öyle sanıyordu.

Evet belki fiziksel anlamda çok sağlıklı veyahut güçlü görünebilirdi fakat içindeki o hapsedilmiş çocuk tüketiyordu kendini günden güne.

Bazı zamanlar ufak bir boşluk bulduğunda mahalleleri gezerdi. Tek tek izlerdi geçtiği sokaklardaki oyun oynayan çocukları. İmrenirdi, çok imrenirdi. Onların yerinde olmak isterdi. Yaşayamadığı çocukluğu yaşamayı isterdi. Derdi güçlü bir lider olmak değil, attığı topla kırılan pencerenin sahibinden işiteceği azar olsun isterdi.

Kolay değildi henüz küçücükken üzerine bir sürü sorumlulukların yıkılması. Tek suçu ilk çocuk ve alfa olmasıydı. Kendisinden sonra gelen alfa kardeşleri hiç kendi yaşadığı hayatı yaşamamıştı. Babası onları serbest bırakmış, istediklerini yapmlarına izin vermişti. Canını yakıyordu bu Jimin'in. Kendisi de hak etmemişti bunu. Buna mahkûm edilmişti.

Jimin elbette kardeşlerinin kendi yaşadığı hayatı yaşamasını istemezdi. Bunu bir kere bile aklından geçirmemişti. Belki evet, onları kıskanmıştı ama hiçbir zaman kendi yaşadıklarını yaşasınlar istememişti. Eğer ki önünde bir seçim olsaydı ve kardeşlerin mi yoksa sen mi bu hayatı yaşamak istersin diye bir soru sorulsaydı hiç düşünmeden kendisini öne atardı. Bu fedakârlığı hiç düşünmeden yapardı ama bazen kalbine oturan o ağırlığa engel olamıyordu.

Kardeşleri, onlar ise ayrı bir davaydı. Açıkçası kardeşleri tarafından pek sevilmezdi. Küçüklüğünden beri süregelen şeyler kendisini soğuk biri olmaya itmişti. Dolayısıyla onlara abi sevgisi veremiyordu. Hoş, zaten nasıl versindi ki? O ailesinden sevgi mi görmüştü veya başka birisinden? Sevgi nedir onu bile bilmezdi sorarsanız eğer.

Eğer bir liderseniz, duygularınızın sizi yanıltmasına asla izin vermemeliydiniz. Belki de bundandı ailesinden görmediği sevgi veya herhangi bir his. Yoksa açıklayamazdı ailesinin kardeşlerine gösterdiği sevgiyi.

Henüz duygularını kaybetmediği zamanlarda -o zamanlar reşit bile değildi- ailesinin kardeşlerine gösterdiği sevgi ve şefkati gördüğünde gözleri hep dolardı. Kendisinde eksiklik aramıştı kaç gün, ay, hafta veya yıl. Ne kadar olduğunu bilmiyordu aslında, ama uzun bir süre olduğunu biliyordu.

En sonunda babasının istediği biri olmuştu; soğuk, duygusuz, güçlü, hızlı ve doğru kararlar alabilen biri. Bu hâlinden memnun muydu? Bilmiyordu. Bu hâlinden memnunlar mıydı? Hiç şüphesiz evet.

Jimin çoktan onların kuklası olmuştu. Belki izin vermişti belki vermemişti, bunu bilmiyordu fakat her ne olduysa sonuç ortadaydı.

Belki de doğru olan buydu. Sonuç olarak bir toplumun ileriye taşınabilmesi için birilerinin fedakârlık yapması gerekiyordu. O kurbanlardan -daha çok fedakâr denilir fakat orası tartışılırdı- birisi de Jimin'di. Bu saatten sonra bir şeyleri değiştiremezdi. Mecburen ayak uyduracak, toplumun istediği şekle kendini sokmak zorunda olacaktı ömrü boyunca.

Elbette bu şuanlık beklenilen kısımdı. Ama bir şey vardır ki çoğu kişi bunu ya aklına getirmek istemez ya da unuturdu: Siz planlar yaparken hayat ise çok başka planlar yapar. Son sözü ise hayat verir. Eğer hayatın planına ayak uydurursanız yaşama hakkına sahip olabilirsiniz. Ama eğer ayak uyduramazsanız, işte o zaman her şey sizin için bitmiş demektir.

Dedim ki artık taslakta olan kurgulara başlayayım. Taslağa attığım ilk kurgu buydu bu yüzden ilk bunla başlayayım dedim. Önümüzdeki birkaç gün içerisinde de bir kurgu daha yayınlayacağım. Bu, o ve Forever beraber ilerleyecek. Tabii önceliğim Forever olacak.

Bölümleri ne sıklıkla atarım hiçbir fikrim yok. Olabildiğince haftada en kötü bir bölüm yayınlamayı düşünüyorum çünkü dediğim gibi önceliğim Forever olacak.

Kapanışı yapmadan önce bölümle ilgili görüşlerinizi alabilir miyim?

Okuduğunuz için teşekkür ederim. Diğer bölümde görüşmek üzere<333

surprise couple | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin