bölüm 3: yeni ev

52 13 31
                                    

Selamm. Ben geldimm. Uçüncü bölüm hayırlı olsunn. Bir de bana yazım yanlışı yaptığım yerleri söykerseniz sevinirim kelime değil de ne biliyim virgülün yeri cümledeki yanlıslar fln işte. İyi eğlencelerrr

Gözlerimi mutlu mutlu açtım. Sanki rüya değil de gerçekmiş kadar mutluydum. Bir yandan da üzgündüm, çünki biraz daha onunla kalmak istiyordum. Resmen ağzım kulaklarımdaydı. Bu seferki rüya çok başkaydı. Bana adını söylemişti, elimi tutmuştu, yine gülümsemişti. En önemlisi o sahilin adresini öğrenmiştim. Neden bilmiyorum? Ama belki de oraya gidersem onu gerçekten görürüm diye düşünüyordum. Onu gerçekten göre bilir miydim acaba? Görsem ne diyecektim? Ya beni tanımazsa? Ne yapacaktım?

Bu sırada Jisoo garip sesler çıkararak esnemeye ve gerinmeye başlamıştı. Gözlerini açtı ve yastığı kucağına alıp gözlerini tekrar kapattı. Tanrım, uyumayı çok seviyordu. Bugün yeni eve taşınmamız gerekti. Eşyalar tamamdı ve taşınmamız için hiç bir engel kalmamıştı. Sadece aileme veda etmeliydim. İki gündür jisoolarda kalıyordum. Babam beni çok özlemiştir. Elbette annem de özler. Ama babam biraz abartıyordu. Sanki yurtdışında başka bir ülkeye taşınacakmışım gibi davranıyordu.

Yastığı kucaklayarak yatan Jisoonun bir bebekten farksız yüzüne döndüm. Uyurken gerçekten bebek gibiydi.

"Tembel tavşan uyan hadi, bu gün ailelerimize veda etmemiz gerek. Bütün yazı sadece uyuyarak geçirmek istemezsin değil mi? Seninle o evde çok eğleneceğiz Chu" dedim ve sonra Jisooyu hafif sallamaya başladım.

Ama sürekli mırıldanıp gözlerini bir açıp bir kapatıyordu. Aynı bir bebek gibi demiştim. Ellerimi yanaklarına çıkardığım anda ateşi olduğunu farkettim.

"Jisoo yanıyorsun, kalk hemen hastahaneye gidiyoruz" dedim telaşla.

"Lisa ben iyiyim gitmek istemiyorum" dedi boğuk sesiyle.

"Chu yanıyorsun resmen, hadi gidelim" dedim.

"Abartma Lisa, termometreyi ver de ölçelim önce" dedi. Çekmeceden termometreyi aldım ve ölçtüm.

"Jisoo kalk ateşin 38. Daha fazla da artabilir" dedim.

"Lisa lütfen sakin olur musun, sadece üşütmüşüm. Yatar dinlenirim geçer. Endişelenme annem evde tamam mı?" dedi ellerini yanağıma koyarak.

"Tamam. Nasıl istersen, ama kendini yormak yok. Ben sana bakarım".

"Lisa endişelendiğinde çok korumacı oluyorsun" dedi jisoo.

"Elimde değil Chu, sen benim en iyi dostumsun, ablamsın. Seni kaybetmek istemem, değil mi?"

"Abla mı? Lalisa Manobal, bana bu güne kadar kaç kez abla dediniz? Muhtemelen 5 olmamıştır. Hey, güne duygusal başlamak istemiyorum hadi aşağı inelim de annem bana bir şeyler yapsın" dedi gülerek.

Kafamı olumlu anlamda salladım ve yataktan kalktım. Jisoo da yatağın üstünde kalkıp ayakta durdu. Jisoonun önünde durup arkamı çevirdim ve biraz öne doğru eğildim. Mesajı aldı ve sırtıma atladı. Aşağı gülüşerek inmeye başladık.

"Prensesimiz uyanmış" dedi kahverengi saçlı ve güzel kadın. Bu yaşına kadar bu kadar güzel kalmayı nasıl başarmış bilmiyorum. Ama çok güzeldi.

"Evet, ama biraz ateşi var" dedim.

Annesi biraz telaşlandı. Jisoonun yanına gelip elini alnına koydu. Sonra da kızının alnına bir öpücük kondurup çorba yapacağını söyleyerek mutfağa gitti. Biz de Jisooyla kahvaltı yaptık ve televizyonun karşısına oturup film izlemeye başladık.

Geçenki komedi filminin ikincisini izliyorduk ve jisoo gülüyordu. Hasta olduğu için biraz halsizdi, o yüzden komedi açtım. Film bittiğinde annesi de elinde çorba dolu tabakla yanımıza geldi ve çorbayı Jisooya içirdi. Bir kaç dakika sonra Jisoo uyuya kaldı. Hastalığın verdiği yorgunluktan olmalı.

Find meHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin