~8~

68 3 2
                                        

Ergun elindeki mektubu tekrar tekrar okudu. Yetmedi bir daha okuda ve bir daha. Her okuyuşunda, cümlelerdeki harfler, noktalar, virgüller kalbine saplanıyor onu görünmez bir ip ile boğuyordu. Acının ucu bucağı olmayan karanlık sokakları onun ruhunu esir almış onu orada hapsetmişti. Mektuba dokunan parmakları yanıyordu. Yüzünde ise garip ve anlaşılmaz bir durgunluk, yüreğinde büyük bir fırtına vardı. Elindeki mektup yavaşça yere düştü ve bakışları beyaz boş duvarı buldu. Mektubu okuduktan bir saat kadar sonra sanki beyni uyuşmuş gibiydi. Odanın etrafında küçük bir tıkırtı ve gülüş sesi geldi. En azından Ergun öyle sandı ve heyecanla ayağa kalkıp etrafta dolanmaya başladı*

"Nazlı? Sen mi geldin?" O kendi kendine konuşurken acısı ile savaşırken günler günleri kovaladı. Bu sırada alican annesini zorluyor ergunu görmek istediğini söylüyordu. En sonunda nazlı mecbur hastaneye yola çıktı. Hastaneye geldiklerinde ergunun odasına çıktılar. Odaya girdiklerinde alican büyük bir coşkuyla erguna

koştu ve sarıldı*

"Ergun abiii"

Ergun şaşkınlıkla kollarını açtı*

"Gel bakalım seni çok özledim" büyük bir özlemle sarıldılar. Bu sırada nazlının gözleri kız çocuğundaydı. İçinde burukluk oluştu.

Sezen alicana gülümsedi*

"Merhaba nasılsın?"

"İyiyim ben ergun abimi özledim"

Sezen alicanı sevmişti

"Birlikte kantine inelim mi belki oyunda oynarız?"

"Olurrr" alican sezenin elini tutup birlikte odadan çıktılar. Bu sırada nazlı ve ergun başbaşa kalmışlardı. Havada bir gerginlik vardı ve nazlı erguna bakamıyordu. Ergun ise özlemle bakıyordu yüzüne*

"Konuşmayacak mısın nazlı?"

"Ne dememi bekliyorsun ergun?" Nazlı sonunda konuşmayı başarabilmişti*

"Hiç özlemedin mi beni?"

"Ergun buraya alican için geldim beni sıkıştıracak mısın?"

Ergun iç çekti*

"Özlemedin yani?"

"Ben bunu demedim"

"Fakat özlemiş görünmüyorsun?"

Ergunun dediklerine nazlı iç çekti

"Sen benim kalbimi nerden bileceksin?"

"Ben seni en iyi tanıyan değil miydim?"

"Öyleydin ama özlediğimi bilemiyorsun"

Ergun kırgınca gülümsedi nazlı ise daha yeniden beri içini kemiren cümleleri kurdu*

"Evlenmişsin?"

Ergun anlamamıştı*

"Ne alaka nazlı?"

"Küçük çocuk diyorum" derin nefes aldı ve devam etti*

"Hayırlı olsun çocuğun falan olmuş"

Ergun sinirle güldü*

"Ciddi misin sen nazlı?"

"Ciddiyim tabi"

"O benim evlatlık edindiğim çocuk ben evlenmedim"

Nazlı hem mahçup olmuş hemde rahatlamıştı. Başını salladı

"Anladım"

"Anlarsın tabi" ergunun imalı sözüne kaş çatsada bişey demedi. O sırada içeriye doktor girdi...

Doktor girdiğinde hem nazlı hemde ergun dikkatle ona bakıyordu. Daha yeniki gerginlik gitmiş yerini daha büyük bir acıya bırakmıştı. Ergun için pek bişey ifade etmesede nazlı için doktorun diyecekleri çok büyük bir öneme sahipti. Doktor boğazını temizledi ve gözlüğünü düzeltti.

"Üzgünüz ergun bey fakat size bugün pek güzel haberler veremeyeceğiz"

Nazlı göğsüne elini bastırdı daha şimdiden nefesi kesilmeye görüşü bulanıklaşmaya başlamıştı

"Hastalığınız ilerliyor ve bunu ilaçlar pek engelleyebiliyor gibi durmuyor."
Nazlı öne atıldı

"Peki şimdi ne olacak?"

"Hemen umudunuzu yitirmeyin hala yollar var ama en önemlisi moraldir"

Nazlı hızla başını salladı ergun ise ikisini izliyordu. Doktor daha sonra çıkıp gittiğinde nazlı dolu gözlerle ergunun yanına gidip sımsıkı sarıldı. Ergun içinden bu anın hiç bitmemesini diledi. Bu en iyi ilaçtı onun için...

BENİM YILDIZIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin