Günümüz, İtalya
Carlos otele döndüğünde biraz sarhoştu. Eşiyle odasına gitmeden önce arkadaşını kontrol etmek istemişti. Kapıyı çaldığında yanıt alamayınca adını bağırdı. Muhtemelen uyumuş olmalı, dedi içinden ve odasına döndü. Ona istediği kişisel alanı yaratmaya çalışıyordu. Kafasını dinlemesine izin vermişti.
Sabah kurduğu alarmla eşinin yanından kalktı ve hızlı bir duş aldı. Odaya döndüğünde Gabriela elindeki telefona dalmıştı, ifadesinden neler olduğunu anlamak mümkün değildi Carlos için.
"Bir sorun mu var, mi amor?" dedi üst vücudunu havluyla kurularken. Gabriela açık ekranını ona çevirdi ve Carlos'u magazin sayfalarından biriyle baş başa bıraktı. Haber Charles'ın dün gece otelden ayrıldığını gösteriyordu.
"Kafa dinlemeye gitmiş gibi gözükmüyor, değil mi? Daha çok kaçıyor sanki."
Carlos o an endişelenmesi gerektiğini biliyordu. Gabriela bunu daha önce düşünmemiş gibi telefonunu komodinin üzerinden alıp Charles'ın numarasını çevirdi. "Resepsiyonu aradım, kameralar çıktığını tespit etti ama girişi yok." Telefonu kapalıydı ama neden? Neredeydi ve neden geri dönmemişti?
"Ne yapmamız gerektiğini bilmiyorum, Carlos. Dün hiç iyi gözükmüyordu zaten. Keşke yalnız bırakmasaydık onu."
Soğukkanlılığını koruyarak Gabriela'nın omzunu okşadı. Bugün yarış günüydü, yarıştan kaçmazdı. Muhakkak geri dönerdi. Tabi dönebilecek durumdaysa. Ne hâlde olduğunu bile bilmiyorlardı ve çok fazla soru işareti vardı.
Gabriela telefonu titremeye başladığında kimin aradığını kontrol etti. Ekranda en yakın arkadaşının ismi gözüktü.
"Sofia?" dedi aramayı yanıtladıktan hemen sonra. Onunla iki haftadır kısa mesajlaşmalar dışında görüşmemişti. Sofia sadece iyi olduğunu haber vermiş, alan istemişti.
"İtalya'dayım, Gab." Tam da Charles'ın kaybolduğu gün geri dönmüştü, berbat bir zamanlama. Tabi o ortalıktan kaybolduğunu bilmiyordu, en azından Gabriela konuşmanın devamında söyleyene kadar.
"Dönmene sevindim." dedi onun beklemediği bir şekilde cevap vererek. Aklı Charles'taydı, bir anda gittiği için aklına hiç iyi şeyler gelmiyordu.
"Sorun mu var?" diye yanıtladı Sofia telefonun diğer ucundan. Çağırdığı taksinin gelmesini bekliyordu. İçinde bazı şeyleri çözmüş olmanın mutluluğu varken başka bir endişe duygusu bunu bastırmaya çalışıyordu.
"Bunu söylemek ne kadar doğru bilmiyorum ama geldiğinde zaten öğreneceksin..." Konuşmaya devam etmeden önce eşine baktı. Carlos gözleriyle onay verdiğinde devam etti. "Charles dün akşam ayrılmış otelden, sabah ise dönmemiş. Nerede olduğunu bilmiyoruz."
İçindeki mutluluğu bastırmaya çalışan endişenin sebebini şimdi anladı. Her zaman olduğu gibi en kötü olasılıklara yöneldi aklı, nereye gitmiş olabilirdi ki? Monako'da olsalar gidebileceği yeri biliyordu. Sadece o bilirdi zaten Charles'ın nereye gidebileceğini.
"Yarım saat içinde oradayım."
Takside defalarca kez onu aramayı denedi, her seferinde aynı yanıtı alsa da minik bir umuda tutundu. Neredeyse öğlen olmuştu. Öğleden sonra yarış alanına gitmesi gerekecekti, hazırlıklar başlayacaktı ve Charles kayıptı.
Otele varana kadar eli telefonunda, gözleri ise sürekli saatteydi. Böyle endişeyle kendini yiyip bitirdiğinde hiçbir şeyin çözülmeyeceğini biliyordu ama onu düşünmekten alamıyordu kendini. Çünkü nedeni barizdi, onun yüzünden bu hâlde olduğu açıktı.
![](https://img.wattpad.com/cover/335807874-288-k156363.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝒄𝒉𝒂𝒎𝒑𝒂𝒈𝒏𝒆 𝒂𝒏𝒅 𝒔𝒖𝒏𝒔𝒉𝒊𝒏𝒆. charles leclerc
Fanfic❛ and all at once, you are the one i have been waiting for king of my heart, body and soul, ooh whoa ❜ ❛ ♡ ─── 𝒄𝒉𝒂𝒓𝒍𝒆𝒔 𝒍𝒆𝒄𝒍𝒆𝒓𝒄 . . . 💌 𝟮𝟬𝟮𝟯 ﹙☆﹚ 𝗮𝗺𝗼𝗿𝗱𝗲𝗺𝗮𝗿𝗶𝗽𝗼𝘀𝗮𝗮