Uyanma çabasıyla bir sağa, bir sola dönüyordum. Son ses çalan alarmımın sesiyle irkildim. Hemen telefonumu kaptım ve saate baktım. Dersin başlamasına yedi dakika vardı. Saati gördüğümde gözlerim fal taşı gibi açıldı ve bir panikle ranzamdan atlayıp banyoya fırladım. Yüzüme su çarptım. Üstümü değiştirmeye giderken oda arkadaşlarımın çoktan gittiklerini fark ettim. Kendi kendime beni neden uyandırmadıklarını düşündüm.
Zaman kaybetmemek için aklımdaki okula yetişmekten başka fuzuli düşünceleri kafamdan kovdum ve altıma bir kot, üstüme de tişört giydim. Hızlıca okula doğru yola koyuldum.
Tempolu adımlarla ilerliyordum. Havadaki hafif esinti saçımı bozuyordu ve yüzüme vuran açık turuncu renkteki güneşin ışığı gözümü kamaştırıyordu. Saçımı elimle düzeltip geç kalıp kalmadığımı kontrol etmek için saate baktım. Az vaktim vardı, bu yüzden gecikmemek için koşmaya başladım.
Sınıfa sağ salim varabilmiştim ama dört dakika geç kalmıştım. Kapıyı tıklattım ve bir süre hocanın "gel" demesi için bekledim. Sınıftan çok fazla gürültü geliyordu. Kapıyı Berkecan açtı. Şaşkınlık içerisinde geri birkaç adım attım.
"Neredeydin lan Allah'sız Buğra?" Saçlarımı karıştırdı.
Şaşkınlıktan göz bebeklerim büyüdü. Berkecan duvara yaslandı ve kibar bir şekilde gülüp, karizma bir bakış attı.
"N'apıyo'n oğlum sen bur'da? Ders biyoloji değil miydi? Hoca nerde lan?" Kafamı içeriye uzatıp sınıfa göz gezdirdim.
Berkecan'ın gülüşü daha da belirginleşmişti. Kafam karışmış bir şekilde başımı biraz yere eğdim. Berkecan bana yanaştı. Elini nazikçe çeneme koyup başımı kaldırdı. Artık Berkecan'ın derin, ela gözlerine bakıyordum.
"Ders boş yakışıklı, geç içeri." Elini geri çekti ve sırtımı nazikçe sıvazladı.
O sırada Sude Naz'ın sesi geldi. Heyecanla Berkecan'a sesleniyordu, adını uzata uzata söyledi.
"Berkecaaan, yanımıza gelseneee!"
Berkecan arkasını döndü ve gülümsedi.
"Tamam güzelim, Buğra'yı da alıp geliyorum." Adımı söylerken bana baktı.
Berkecan'la birlikte Sude Naz ve Cemile'nin yanına gittik. Berkecan, Sude Naz'ın yanına oturdu. Ben de Berkecan'ın karşısına geçtim. Sınıf aşırı gürültülüydü. Kapının kapalı olmasına rağmen başka sınıflara ses gitmiş olmalıydı ki diğer sınıflardan hocalar geldi. Bizi azarlayıp sınıflarına geri döndüler. Hocalar giderken aralarından Aziz hoca beliriverdi. Bizim en değer verdiğimiz tek öğretmendi.
"11-C! Ne hal bu böyle? Azıcık sessiz duramadınız mı? Herkes sizden şikayet ediyor. Neyse, çok uzatmayacağım. Oturun yerinize, delirtmeyin beni."
Aziz Hoca bunu dedikten sonra sınıfa biraz göz gezdirdi. Yüzündeki sinirli ifade biraz olsun kayboldu ve yorgun bir gülümsemeyle sınıftan ayrıldı. Berkecan koşup kapıyı kapattı ve sohbete kaldığımız yerden devam ettik.
Bir kaç dersten sonra öğle teneffüsü olmuştu nihayet. Sınıfta bir tek Berkecan, Sude Naz, Cemile ve ben vardık. Canım çok sıkılıyordu. Herkes belki birisi konuşacak konu bulur da iki kelam ederiz umuduyla birbirine bakıyordu. Cemile bıkkın bıkkın düşünürken aklına bir şey geldi ve gözleri parladı.
"Bence kaçalım. Bugün adam akıllı ders işleyemeyeceğiz zaten. Dersimize girecek hocaların yarısı yok." Bize baktı.
"Bana uyar. Soda da alırız, olur mu Buğra?" Gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anlayamazsın (BoyXBoy)
Storie d'amoreÜç kere intihar girişiminde bulunan Buğra hepsinden sağ salim kurtulur ve yine intihar düşünceleri onun kafasından çıkmamaktadır. Onu rahatlatmak isteyen ve bu yüzden bir terapist bulan sevgilisiyle beraber terapiye giderler. Terapist Buğra'ya bir s...